Volkan Severcan ile Bora Severcan’ın kurucusu olduğu Tiyatro Sahnekarlar tarafından sahnelenen Fars Türü “Tepetaklak” tiyatro oyununu dün akşam Trump Sahne’de izleme şansı buldum.
Dünya’nın en iyi hiciv ustası oyun yazarlarından biri olan Olivier Lejeune tarafından kaleme alınan, çevirisini Melis Severcan Yavuz’un yaptığı, Bora Severcan’ın yönetmen koltuğunda oturduğu tiyatro oyununun oyuncu kadrosunda; Volkan Severcan, Bora Severcan, Asuman Dabak, Emin And, Ümit İlban, Gülçin Gülrek ve Özge İnce yer alıyor.
Konusundan bahsedeyim kısaca; Ünlü bir reklamcı olan Jacques Lassegue’nin düğün gününde sıra dışı olaylar yaşanır. Hiç tanımadığı biri sevgilisinin küllerini evine getirir. Seçim kampanyasını yürüttüğü Cumhurbaşkanı adayı tarafından kovulur. Bu arada hamile olan karısı doğum yapmak üzeredir. Yılmak bilmeyen bir gazetecinin de devreye girmesiyle ortalık iyice karışır.
Hazırsanız yorumlamaya ve sahne gözlemlerimi aktarmaya başlıyorum; Şubat ayının başında Deprem felaketi ile yıkıldık. Şimdide seçim heyecanı ile baş başayız. Ama yine de sanat ile iyileşme çabamız sürüyor. Eleştiriye başlarken bir konunun altını çizmek istiyorum, Fars türü tiyatro oyunları benim kırmızı çizgim küçük yaşlarda tiyatro oyunu izlemeye ilk olarak bir Fars türü ile başladım ve defalarca kez Fars izledim. Hayatım boyunca Fars türü komedi oyunlarının hastası olduğumu zaten bilen bilir. Dolayısıyla bu işte usta olan yazar ve yönetmenler yada tiyatrocular ukalalık olarak algılamasınlar. Bu konuda çok hassas olarak Metni, sahneyi, rejiyi ve oyuncuları daha detaylı inceliyorum. Sahne gözlemlerimi aktarmaya geçmeden önce söyleyeceklerim var birincisi Matematiksel bir denklem misali üzerinde ciddi ciddi çalışılması gereken zor bir tür. İkincisi bu tür komedi oyunlarını yazmak da, sahneye koymak da oynamak ta zor. Bu tür komedi oyunlarının olmazsa olmaz en önemli kurallarından biride sahnedeki Oyuncuların birbirleri ile iletişimlerinin ve tüm oyuncuların kendi aralarında iyi paslaşması.
Olivier Lejeune metin bakımından incelediğimde, bana göre seyircileri ciddi meseleler üzerinde, nesnel ve aktif bir şekilde düşünmeye teşvik etmek adına, fars unsurlarıyla birleştirerek izlerken oldukça eğlendiğimiz metin yazmış. Şahsi görüşüm yazarın hedefine ulaştığı yönünde, dün akşam sahnede seyirciler olarak gayet güzel eğlendik eğlenirken de almamız gereken mesajları da aldık.
Sahne gözlemlerimi aktarmaya rejiden başlıyorum; Eğer incelediğimiz konu Fars türü ise gözlemlerime dayanarak söylüyorum rejinin çok ama çok hassas olması lazım matematiksel denklemi sahnede kurarken en ufak detayı bile atlasa tüm emek çöpe gider. Bana göre yönetmen koltuğunda oturan Bora Severcan türün hakkını vererek başarılı bir şekilde sahnelemiş. Dekor tasarımı, kostüm tasarımı, sahne üzerindeki aksesuarlar, ışık tasarımı ve müzikler için Tiyatro Sahnekarlar’ın sahne arkasında bulunan tüm ekibini tebrik ediyorum zira üzerinde bayağı çalıştıkları izlerken bahriz belli oluyor. Bu arada oturan derken lafın gelişi az sonra yeniden değineceğim.
Ve son olarak geçelim oyunculuklara; Volkan Severcan’ı bu türde sahnede ilk izleyişim değil, izleyeni gerçekten kendine hayran bırakan performans sergilediğini her yorumumda belirtiyorum ve abarttığımı asla düşünmüyorum. Gülçin Gürlek ve Özge İnce’nin sahneye çok yakıştıklarını bir eleştirmen gözüyle değil, sahnede oyunu izleyen bir izleyici olarak, hayran kaldığımı ve sahne başarılarının devamının geleceğini düşündüğümü rahat bir şekilde söyleyebilirim. Asuman Dabak denilince hep Tv’de canlandırdığı karakterler aklıma geliyor daha önce sahnede izleme fırsatı bulamamıştım, sahnede kendisini ilk defa izledim ama enerjisine çok ama çok hayran kaldım., Emin And’ın daha önce yine Sahnekarlar tarafından sahnelenen Dünya klasikleri arasında yer alan Anton Çehov’un “Vişne Bahçesi” eserinde izlediğimde sahnede nasıl devleştiğini gören bir insan olarak söylüyorum bu oyunda ayrı bir enerjik aynı zamanda acayip derecede sempatik. Ümit İlban; canlandırdığı meraklı gazeteci Pierre Pireene ile söyleyecek kelime bulamadığım kelimelerin yetersiz kaldığı bir performans izletti bizlere. Ve geldik sona sakladığım Bora Severcan’a, kendisini sona saklamamın iki nedeni var. Birincisi; bana göre kendi içinde farklı bir sahne matematiğine ve oldukça yüksek bir tempoya sahip zaten oldukça zor bir metin üzerinde çalışarak, her bir oyuncuyu sahneye hazır hale getirerek oyunu yönetmesi. İkincisi; daha önce “İkinin Biri” tiyatro oyunununda da gözlemlediğim durumun aynısını bu oyunda da bire bir gözlemledim. Oynadığı karakterin karakteristik özelliklerini çok iyi bir şekilde içselleştirerek baş rollerden birini canlandırdığından bana göre övgüyü sonuna kadar hak ediyor. Dünyamız maalesef kaos ve kargaşa ile dolu biraz olsun sıkıntılardan uzaklaşmak, eğlenceli vakit geçirmek ve kahkahalar atarak izlemek isteyenler için temposu oldukça yüksek bir tiyatro oyunu “Tepetaklak”. Ajandanıza kayıt edin ve ilk fırsatta izleyin diyerek yorumu burada sonlandırıyorum.
Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş