2023-2024 tiyatro sezonunun en iddialı oyunlarından biri “Kuşları Bile Vurdular” Münferit Tiyatro yapımıyla sahnede. Münferit Tiyatro’nun, kurucusu öykü ve oyun yazarı ve oyuncu Kübra Karatepe ile keyifli bir sohbet için bir araya geldik. Kendisi ve Münferit Tiyatro hakkında merak edilenleri sizin için sorduk.
Bize Biraz Kendinizden ve Münferit Tiyatro’dan Bahseder Misiniz?
“Merhaba ben Kübra:) Öğretmen bir anne ve banka müdürü olan bir babanın 2. Çocuklarıyım. Annem ve babam memur olduğu için Zonguldak’ta doğdum. 3 kardeşiz. Mutlu, huzurlu bir ailede büyüdüm. Uluslararası ilişkiler ve sosyoloji mezunuyum. Diplomamı alır almaz İstanbul’a oyunculuk eğitimi almaya geldim. Aslında süreç bu şekilde başladı. Münferit Tiyatro’yu kurarken ilk amacım tüm dünyanın görmezden geldiği, hasır altına ittiği toplumsal ve insani yaraları gözler önüne sermekti. “Tek başına” olanların yola tek başına başlayıp, emek, sevgi, umutla, pes etmeden devam edenlerin aslında yalnız olmadığını anlatmaktı. Tekliği birliğe dönüştürmek ilkesiyle kuruldu. Münferit; tek başına, tek, ayrı anlamını geliyor. Münferit Tiyatro’nun kurucusu benim ama en başından beri yanımda yol arkadaşım, yönetmenim Selena Demirli Doğan var. İlk olarak biz tekliği birliğe dönüştürerek başladık diyebiliriz”.
Sizi Tiyatroya Yönlendiren Şey Ne Oldu Hayatınızda?
“Çocukluğumdan beri hep sosyal biriydim. O zamanlar daha çok müzikle ilgili şeyler yapıyordum. Keman öğreniyordum, şarkı söylüyordum. Hala ikisini de yapmayı çok seviyorum. Fakat hep oyun kurmak, oyunu yazmak, uygulatmak içimde vardı. Kuzenlerim benim kurduğum oyunlardan sıkılırlardı. Hep aksiyon, canlandırma olurdu. Okul gösterilerinde hep ben rol alırdım. Zaten yapıyordum ama artık profesyonel olarak yapıyorum diyebiliriz”.
“Kuşları Bile Vurdular” İçinde Yer Almak Nasıl Bir Duygu Yada Şöyle Soralım Yazarken Nasıl Bir Psikoloji İle Yazdınız?
“Aslında “Kuşları Bile Vurdular” sahnelensin diye tiyatro kurdum. Yani içinde yer almak için canımı dişime taktım desem yeridir. Oyun “Srebrenica Katliamı”nı anlatıyor. Bu konu benim üniversitesi bitirme tez konumdu. Tez konumu da kendim seçmiştim. Kalbimin derinliklerinde bir yerde hep beni etkilemiş ve içimde yaralar açmış bir olaydır. Avrupa’nın göbeğinde böyle bir insanlık suçu işleniyor ve tüm insanlık gözlerini kapatıyor. Tek kişilik bir oyun yazmaya karar verdiğimde, bunu herkes bilmeli, ben bunu herkese anlatmalıyım hedefiyle yola çıktım. Araştırırken de çok zordu ama yazmak ve özellikle olanları bir kız çocuğunun gözünden anlatmak inanılmaz derecede zorladı. Yazarken ister istemez canlandırıyorsunuz kalbimin ağrıdığını hissettiğim anlar çok fazladır. Hatta provalarda istemsizce gözlerimden yaşlar akıyordu. Ben kendimi tutmak istiyordum ve en sonunda yönetmenim Selena bırak aksın doğal olan bu dedi. Sonuç olarak da oynarken içimde ne hissediyorsam seyirci de onu gördü”.
Sanata Olan İlgi Hangi Ülkede Daha Fazla Size Göre Türkiye’de mi? Avrupa’da mı?
“Avrupa’da bir çok insan aslında sanatın içine doğuyor. Mimari yapılar, müzeler, resim, heykel.. Belki tiyatroya daha çok yatırım yapılıyor. Ülkemizde de gün geçtikçe İnsanların sanata ilgisi artıyor. Tiyatro nezlinde konuşacak olursak, insanlar artık oyun seçerken daha bilinçli. Tiyatro’ya gönül veren insanlar daha çok imkan ve kaynak bulabilirse bizim ülkemizde de zaten kaliteli şekilde yapılan bu sanat daha fazla ilerleyebilir. Kısacası kıyas yapmak yerine şunu söyleyebilirim, tiyatro seyircisi artık daha dolu, daha bilgili ve seçici. Artık çocuk yaşlardan itibaren oyun izleyebiliyorlar. Bu da yaş ilerledikçe daha bilgili ve sanatla iç içe bireylerin geldiğini gösteriyor”.
Edebiyatla Aranız Nasıl?
“Çocukluk yıllarımda kitap okuma alışkanlığı edinmiş biriyim. Edebiyatla aram fazlasıyla iyidir. Yazmak için zaten fazlasıyla okumak gerektiğini düşünüyorum. Bunu oyunculuk için de elzem buluyorum. Bazen okuduğum bir cümle, girdiğim bir dünya, bir hikaye bambaşka bir şey çağrıştırıyor ve bu yeni bir yol açıyor. Bir süre sonra okumak bir ihtiyaç haline geliyor zaten okumadan yapamıyorsunuz”.
Neden Tiyatro?
“Biraz klasik olacak sanırım ama tiyatro’da sahnede hiç olamayacağız karaktere bürünebiliyorsunuz. Onlar gibi hissedip, onlar gibi düşünüp, onlar gibi gülüp, onlar gibi ağlayabiliyorsunuz. Bir cadı da olabiliyorsunuz, bir peri de, bazen Boşnak bir kız çocuğu, bazen İngiltere kraliçesi… Çok fazla insanla empati kurma olanağı da sağlıyor. Bu benim sosyal hayatımda da çok yaptığım bir şey… Acaba ne oldu da bu hale geldi? Her şeyin alt metnini merak etmek, her olayın ayrıntılarını öğrenmek. Sanırım beni çeken bazı noktalar bunlar diyebilirim”.
Tiyatronun Hayatınızdaki Yeri Nedir?
“Tiyatro hayatımın tam ortasında… Sahne en mutlu olduğum ve kendimi en iyi hissettiğim yer. Bir soykırımı anlatırken bile… O yüzden tiyatro hayatımın çok önemli bir kısmı diyebilirim”.
Tiyatroda Oynamadığınız Fakat Oynamak İstediğiniz Bir Oyun Ya da Karakter Var Mıydı?
“Buna spesifik şu oyun ya da karakter diyemem. Ama yazma aşamasında olduğum ve sahneye koymak istediğim büyük prodüksiyonlu bir oyun var. Umarım ilerleyen yıllarda o oyun için de konuşuyor oluruz”.
Birkaç Cümle İle Oyunu Özetlemenizi İstesek, Neler Söylersiniz?
“”Kuşları Bile Vurdular”, Srebrenica Katliamını bir kız çocuğunun gözünden anlatıyor. 4 yıllık bir süreçte yaşadıkları, yaşayamadıkları, şahit olduklarını, kayıplarını görüyoruz. Tüm bu vahşete rağmen bu kız çocuğunun umudunu kaybetmemesi, direnmesi ve genç bir kadın olduğunda bu umudu herkese aşılamasını anlatıyor. Çünkü Nadina, umut demek, umut etmeyi asla bırakmadım bırakmam diyor”.
Türk Seyircisinin Tiyatro Ve Sahne Sanatlarından En Büyük Beklentisi Nedir Sizce ?
“Türk seyircisi bence ruh haline göre oyun tercih ediyor. Kimisi gülmek istiyor ve komedi oyunlarını tercih ediyor. Kimisi de kalbine dokunan oyunları tercih ediyor. Eğer komedi bir oyuna gittiyse tabii olarak gülmek istiyor. Fakat sadece güleyim bitsin de demiyor bence, oyunun bir önermesi, bir mesajı da olsun istiyor. Biraz duygusal insanlarız biz, trajedi izleyen seyirci de tam anlamıyla bunu hissetmek istiyor. Ajitasyona kaçmadan, duygu sömürüsü olmadan o oyundan alabileceğini almak istiyor. Bence artık daha bilinçli bir seyirci var. İzleyip geçmek yerine üzerine düşünebileceği, konuşabileceği oyunlar tercih ediyor. Bunu kendi oyunumu izlemeye gelen seyircide de görüyorum. Benimle oyun hakkında konuşmak isteyen, metni tartışmak isteyen, bu konuda hakkında bilgimiz yoktu deyip teşekkür eden çok fazla insanla karşılaştım”.
Tiyatronun Hangi Özelliği Sizi Etkiliyor?
”Bunu bir seyirci olarak yanitlamam gerekirse, bambaşka dünyalara girip, üstelik buna canlı canlı şahit olmak bence çok özel bir şey. Oyuncu olarak yanıtlamam gerekirse de insanlarla, sahnedeyken bağ kurabilmek, gözlerinin içine bakarak oynamak, o an ne hissettiklerini gözlerinde görebilmek ve tabii ki oyun bittiğinde seyircinin takdiri çok muazzam bir duygu”.
Yönetmen Selena Demirli İle Çalışmak Nasıl Bir Duygu?
“Selena benim çok eski arkadaşım. Oyunun yazım aşamasında da vardı. Yazıp ona atıyordum, bazen yanındayken yazıyordum o bana çay,kahve yapıyordu. Muazzam bir süreç geçirdik… Benim en büyük destekçilerimden biridir. Oyunu yazarken keşke yönetmen şöyle yapsa, buranın rejisi şöyle olsa falan diye konuşuyordu. Aslında oyunu yönetiyordu. Ben de hadi sen yönet zaten yapıyorsun dedim. O süreçten sonra artık yönetmenim Selena oldu. İkimiz de özel hayatımızı dışarıda bırakıp o sahneye çıktık. İlk olarak şunu soyleyebilirim, çok çalışkan, çok detaycı, ve bir şeyi kafaya takarsa onu yapana kadar uykusuz kalabiliyor. Tüm ruhunu katıyor oyuna. Zaten çok iyi bir oyuncu olduğu için oyuncunun da halinden anlıyor. Ben oyunun hem yazarı hem oyuncusu olduğum için başka bir yönetmenle çalışsam bu kadar rahat olamazdım. Çünkü bu noktada destekleyici ve anlayışlı tavrı beni çok besledi. Öyle bir iş çıkardı ki, ben de oynarken içinde kendimi çok rahat hissettim. Konumuz çok ağır bir konu, insan bazen istemsizce tepkiler verebiliyor. Daha öncede söylediğim gibi ağlamak geliyordu içimden ya da elimi kolumu kaldırmak, bağırmak. Ama ister istemez kendimi tutuyordum. Tek söylediği şey istediğim şey doğallık, içinden nasıl geliyorsa öyle oyna. O sözlerden sonra her şey daha kolay aktı ve ilerledi. Tabii ki yönetmen olarak müdahele ettiği yerler oldu. Çok titiz çalışıyor ama oyuncuyu çok destekliyor. Bu yönden onunla çalışmak çok konforlu ve özel. Zaten Yol arkadaşlığımız devam ediyor. Hep beraberiz. Şimdi de iki oyuncu olarak sahnede beraber olmak istiyoruz”.
Son Olarak Bu Güzel Röportajı Okuyacak Olan Sanatsal Faaliyetler Takipçilerine Söylemek İstediğiniz Bir Şeyler Var Mı?
”Sanatsal faaliyetler seyircileri, ilk olarak hepinize çok teşekkür ediyorum. Seyirci olarak tiyatrolara verdiğiniz değer ve destek çok kıymetli. Bir oyun çıkarken arkada çok fazla emek veren insan oluyor. Bazıları görünmeyen kahramanlar. Bu nedenle daha çok oyun izleyin, daha çok destekleyin, daha çok paylaşın. Sizi seviyoruz. Sahnede buluşmak dileğiyle”.
Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş