Dün akşam Tezat Sanat tarafından, yönetmen Ali Yaylı rejisiyle sahnelenen, Meddah öznesinde Mustafa Kemal’in önderliğinde, Çanakkale’de ve Kurtuluş Savaşı’nda mücadele eden komutanların, subayların ve erlerin hikayeleri ile Mustafa Kemal Atatürk’ün savaş stratejilerini, kahramanlıklarını, kazanılan zafer hikayelerini seyirci ile buluşturan “Çanakkale’den Kurtuluş’a 100 yıl” Tiyatro oyununu siz sanatsal faaliyetler takipçileri için Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi’nde izleme fırsatı buldum.
Daha önce, Cüneyt İngiz’in, Atatürk’ün çocukluğundan başlayarak ölümüne kadar bir dönemin anılarını derleyerek yazdığı , Yönetmenliğini Senem Cevher’in üstlendiği tek kişilik “Anılarla Atatürk” Tiyatro oyunununda Cüneyt İngiz anıları bize aktaran meddah olarak karşımıza çıkmıştı. Meddah Atatürk’ün çocukluğundan başlayarak ölümüne kadar olan dönemi seyirciyle paylaşıyordu. Cüneyt İngiz “Çanakkale’den Kurtuluş’a 100 yıl” Tiyatro oyununda bu kez yönetmen Ali Yaylı rejisiyle Mustafa Kemal’in önderliğinde, Çanakkale’de ve Kurtuluş Savaşı’nda mücadele eden komutanların, subayların ve erlerin hikayeleri ile Mustafa Kemal Atatürk’ün savaş stratejilerini, kahramanlıklarını, kazanılan zafer hikayelerini bizlere aktarmayı kendisine ilke edinmiş.
Kaynaklara göre; Türkiye tarihinde önemli yere sahip olan Çanakkale Savaşı ülkenin yanı sıra dünya tarihini de değiştirmiştir. Kahraman Türk ordusu yurdunu kanının son damlasına kadar savunmuş ve Çanakkale’nin geçilmez olduğunu tüm dünyaya kanıtlamıştır. Türk ordusunun kahramanca savaştığı Çanakkale Zaferi Türkiye tarihinin en önemli gelişmelerinden birisidir. İtilaf Devletlerinin Osmanlı İmparatorluğu’na deniz ve karadan başlattığı savaşta Türk ordusu tarih yazmıştır. Çanakkale’nin geçilmez olduğu bu savaş ile tüm dünyaya kanıtlanmıştır. I. Dünya Savaşı sırasında 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası’nda yapılan deniz ve kara muharebeleridir. Kurtuluş Savaşı’nın en büyük muharebelerinden olan Büyük Taarruz; 26 Ağustos1922’de Kocatepe’de başlamış, 30 Ağustos’ta Zafertepeçalköy’de Büyük Komutan Gazi Mustafa Kemal’in Başkumandan Meydan Muharebesini kazanması ile Türkiye Cumhuriyetinin temeli Kütahya’da atılmıştır. Dumlupınar’da Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri..! emri ile düşman bu topraklardan çıkarılmıştır.
Hazırsanız yorumlamaya ve sahne gözlemlerimi aktarmaya başlıyorum; neresinden başlasam bilemedim. “Çanakkale’den Kurtuluş’a 100 yıl” için, konusu kadar atmosferi ve canlandırma sanatıyla yaşattığı duygu geçişleri bakımından komutanların, subayların ve erlerin hikayelerini psiko analiz ile harmanlayıp, oyun mantığını bertaraf eden bir tiyatro oyunu diyebilirim. Minimalist bir dekor ve iki perdeli olan “Çanakkale’den Kurtuluş’a 100 yıl” tek kişilik oyunda Cüneyt İngiz nasıl desem, dev kadrolu daha doğrusu çok kadrolu oyunları aratmayan insanüstü bir performans ile sahnedeydi. Performansa az sonra tekrar detaylı değineceğim. Psiko analiz kısmına biraz etraflıca değinmek istiyorum. Çanakkale’nin ve Kurtuluş savaşlarının kahraman komutanları İsmet Paşa, Fevzi Paşa, Halil Sami Bey, Hüseyin Avni Bey, Şefik Bey, Mahmut Sabri Bey, Doktor Tarık Nusret, Fahrettin Paşa, Esat Paşa ve daha nicelerinin hikayelerini tarih kitaplarında olmayan bir anlatım tarzı ile daha derinlikli, sanki Cüneyt İngiz reankarnasyon geçirmiş o an o savaşlardaymış da o anları yaşamış gibi anlatıyor. Anlatırken yaşıyor ve en güzeli bizlere yaşatıyor.
Rejiden devam edeyim; dün akşamki sahne gözlemlerimden yola çıkarak yönetmen koltuğundaki Ali Yaylı’nın, Milli mücadele duygusunun seyirciye aktarımı konusunda seyircinin dikkatini yoğun bir şekilde sahneye kilitlenmesini sağlayacak şekilde titiz ve naif bir reji uyguladığını gördüğümü söylemek istiyorum. Bir masa iki adet sandalye ve tarihi bir kaç obje dışında sahne üstünde kalabalık yaratacak hiç bir şey yok. Cüneyt İngiz’in seyirci karşısında canlandırdığı karakterleri hissederek, yaşayarak ve bize yaşatarak canlandırmasına olanak tanımış. Dekor ve Kostüm Tasarımı bana göre başarılı Burcu İngiz’i, Ses Tasarım konusunda Emrah Can Yaylı’yı, Müzikteki Koray Kahraman’ı ayrıca kutlamak istiyorum. Oyunda Cüneyt İngiz yanlız değildi, Cüneyt İngiz’e, Ömer Atalay, Ezel Kalkan, İsmail Bozkurt’tan oluşan dış sesler eşlik etmiş. Verdikleri coşku bakımından hepsi harikaydı.
Oyunculuk anlamında kısaca değerlendireyim sizler için; tek kişilik oyunların mantığına baktığınız zaman sahneye bir adama yada bir kadın çıkıyor başlıyor anlatmaya ne var ki? ne kadar kolay öyle değil mi? maalesef öyle değil delilik bana göre hatta zır delilik neden mi? çok kişili oyunlarda replikleriniz belli, üzerinize düşen görev belli. En önemlisi karşılıklı paslaşma ve takım çalışması var. Gelelim Cüneyt İngiz’e delilik ile dahilik arası insanüstü bir çaba sarf ederek, yerlerde sürünerek, ağlayarak, nefesi kesilircesine coşkuyla haykırıp kendinden geçerek. Yaşayarak ve en güzeli bizlere yaşatarak anlatıyor. Bu da bana göre psikolojik olarak, fiziksel oldukça yorucu. Ama Cüneyt İngiz’in gerçekten tiyatroyu seven dolayısıyla sevdiği için keyif alarak yaptığını görüyorum. ona göre bence onun için yorgunluğun, sahnedeki seyirci sayısının yada bilet satışından kazandığı kazancın hiçbir önemi yok.
Ve son olarak bu sezon muhakkak izlenilmesi gereken oyunlardan bir tanesi olduğunu, izleme şansı bulursanız kaçırmamanız gerektiğini düşündüğümü söyleyerek ve bir kez daha üzerine basa basa Atatürk sevgisini bıkmadan usanmadan dünyanın her yerine aşılamak için koşturan Cüneyt İngizi ve Kuvayı Milliye ruhunu bizlere yeniden hatırlatmak amaçlı sahnelenen tüm tiyatro oyunlarını cesaret ve çabalarından dolayı tebrik ederek yorumumu sonlandırıyorum.
Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş