More
    Ana SayfaRÖPORTAJSıra dışı, ilgi çekici ve ezberlerimizi bozan, sezonun en çok ses getirecek...

    Sıra dışı, ilgi çekici ve ezberlerimizi bozan, sezonun en çok ses getirecek tiyatro oyunlarından biri “Çıkmaz Sokak” tiyatro oyunu ekibiyle güzel bir sohbet gerçekleştirdik. (Part 1 – “Konağın Erkekleri”)

    Osmanlı İmparatorluğu, kurulduğu dönemden (1299 ile 1922) yıkıldığı döneme kadar, yanlışıyla, doğrusuyla, üç kıtada birden hüküm sürmüş ve bu özelliği sayesinde bir cihan imparatorluğu olma hüviyetini kazanmış büyük bir imparatorluktur. Osmanlı Devleti’nin, bu siyasi varlığı boyunca görev yapmış olan Osmanlı padişahları Osmanlı Devleti’ne hükümdarlık yapmıştır. Dolayısıyla atalarımızdır saygı duymak zorundayız fakat yanlışlarını da görmezden mi gelelim. İşte tamda bu noktada Osmanlı Devleti’nin yanlışları üzerine yoğunlaşan Yapımcılığını Mustafa Kalkan’ın üstlendiği kurgusal anlamda baktığımızda bol mesaj içeren, taşın altına korkmadan cesurca elini koyan, tiyatro sahnelerinin pek alışkın olmadığı tarzda sahnelenen tiyatro oyunu “Çıkmaz Sokak” ekibiyle güzel bir sohbet gerçekleştirdik.

    İlk olarak “Orijinal Günahlar”, “Market”, “Etik Nedir”, “Komik-i Şehir Naşit Bey” gibi oyunlarıyla tanınan bugüne kadar birçok oyunda görev yapmış, başarılı işlere imza atan ödüllü yazar – yönetmen Gökhan Erarslan’ın yanındayız.

    Neden Tiyatro?

    “Oyun kavramı insanlık tarihinin en eski kültür yapıcılarından biridir. Johan Huizinga, oyunun tanımını şu şekilde yapar: “oyun, özgürce razı olunan, ama tamamen emredici kurallara uygun olarak belirli zaman ve mekân sınırları içinde gerçekleştirilen, bizatihi bir amaca sahip olan, bir gerilim ve sevinç duygusu ile ‘alışılmış hayat’tan, ‘başka türlü olmak’ bilincinin eşlik ettiği, iradi bir eylem veya faaliyettir.” İnsan, oyun oynamaktan vazgeçemez. Uygar toplumların toplumsal hayatında sanat ve tiyatro bu nedenle hep var olacak bir dinamiktir”.

    Tiyatronun Hayatınızdaki Yeri Nedir?

    “Çok seviyorum ve nefret ediyorum. Gelgitli bir ilişkimiz var tiyatroyla”.

    Tiyatronun Hangi Özelliği Sizi Etkiliyor?

    “Değiştirebilme ve etkileyebilme gücü. Günümüzde hala en sert muhalif tavrı tiyatro sanatı icra edebiliyor. Tiyatrodan hala çok korkuluyor. Erkin ya da sermayenin tiyatro sanatını bir şekilde güdümünde tutabilme uğraşı da bu korkunun bir tezahürü aslında. Baskılar, yasaklamalar, ötekileştirmeler de cabası… Tiyatro savaşan bir sanat. Brecht’in de dediği gibi: “Savaşan kaybedebilir ama savaşmayan baştan kaybetmiştir”.

    Türk Seyircisinin Tiyatro Ve Sahne Sanatlarından En Büyük Beklentisi Nedir Sizce?

    “Tek bir beklenti yok. Pek çok beklenti var. Bir grup seyirci nitelikli oyun izleyebilme derdindeyken bazı seyirciler yalnızca ünlü isimleri görme peşinde sahnede. Popüler olanla akademik olanın çatışması hala mevcut. Beklentiler değişken. Bu da çok doğal bir süreç belki de”.

    Çıkmaz Sokak Fikri Nasıl Ortaya Çıktı?  

    “Şişli Tiyatrosu’nun kurucularından yapımcı Mustafa Kalkan, bu oyunu yeni sezonda sahneye koymak istediklerini söyledi ve bana oyunu yönetmem için bir teklifte bulundu. Oyunu biliyordum fakat okuyalı uzun zaman olmuştu. Yeniden metni elime aldığımda tarihsel bir sorumluluğum olduğunu hissettim. 115 yıl boyunca hiç sahnelenmemiş bu eseri yönetmek ve onu seyirciyle buluşturmak fikri beni yakaladı. Teklifi kabul ettikten sonra işe başladım, metin üzerinde dramaturjik müdahalelerim oldu. Ardından provalara giriştik”.

    Değişik Bir Formda Sıra Dışı Bir Reji Ve Söz Konusu Osmanlı… Tamamen Bıçak Sırtı Bir Konu… Büyük Bir Risk Aldınız. Bu Sizi Korkuttu mu?

    “Hiç korkmadım desem yalan değil. Biz bir sahne eserini seyircinin beğenisine taşıyoruz ve bu toplumsal sorumluluğun da bilincinde olan bir ekibiz. Elbette ki iyi olanın, doğru olanın yanındayız. Net bir tarafımız var. Bu bir mücadele. Bu mücadeleden kaçamazdık zaten. Aksi halde sanat yapıyor olmazdık. Olamazdık“.

    Birkaç Cümle İle Oyunu Özetlemenizi İstesek, Neler Söylersiniz?

    “Osmanlı’nın son dönemlerinde bir hesaplaşma oyunu "Çıkmaz Sokak". Kişisel haklar, özgürlük, adalet, aşk, aile, eşitlik, siyaset üzerine çok fazla tartışma ve söz var. Bir şeylerin aradan geçen zamana rağmen hala değişmemiş olması insanın canını sıkıyor tabii ki”.

    Böylesi Zor Bir Oyunu Yönetmek Ve Her Biri Kendi Dalında Başarılı İnsanlar İle Çalışmak Nasıl Bir Duygu?

    “Bütün çalışma arkadaşlarıma içtenlikle teşekkür ediyorum. Sahneye getirmek istediğim bir hayalim vardı ve bunu onlara anlatırken bana inandılar. Oyuncularım, tasarımcılarım, asistanlarım, yardımcı yönetmenim, bütün yaratıcı ekibim hayalime ortak oldular ve sezonun iyi işlerinden birine imza atmayı başardık. Süreç zorluydu ama keyifliydi. Zor bir oyun. Bıçak sırtı bir konu. Farklı bir sahneleme biçimi. Bu deneyimi birlikte yaşadığımız için mutluyum. Seyircimizi de bekliyoruz her daim”.

    Oyundaki En Sevdiğiniz Replik Nedir?

    “Oyunda bazı replikler bana ait. Ön oyunda söylediğimiz şu replik maalesef değişmenin bir yazgının tecellisi gibi: “Kahrolsun istibdat, yaşasın özgürlük!”, diye bağırmak için pek sayılmaz erken. “Memleket kurtarıyor kimileri, kimileri bir lokmayla bir hırkanın peşindeyken”.

    Toplumsal sorumluluğun da bilincinde toplumda hala kanayan bir yara olan eşitsizlik ve ataerkil sisteme karşı cesurca mücadele eden 8 kocaman yürekli kadın oyuncu ile devam ediyoruz röportajımıza.

    Konağın Paşasından (Sezin Mutaf) başlayalım.

    Neden Tiyatro?

    “Vallahi ben de aynı şeyi soruyorum yıllardır, sanırım bir hayatın içinde başka hayatları deneyimlemek etkileyici. Aynı zamanda insan denen varlığı çözmenin de bir başka yolu”.

    Tiyatronun Hayatınızdaki Yeri Nedir?

    “Mesleğim… Herhangi bir kutsiyet atfetme ya da hayatımın merkezine alma gibi bir tavrım yok, sevdiğim şeyin içinde var olmaya çalışıyorum”.

    Tiyatronun Hangi Özelliği Sizi Etkiliyor?

    “Her temsilde yeniden o hayatı kurmak, yaşayan bir şeyin içinde olma hissi en etkileyici yönü bence ve seyircisiyle beraber bu yönü kuvvetleniyor”.

    Tiyatroda Oynamadığınız Fakat Oynamak İstediğiniz Bir Oyun Var Mıydı?

    “Özellikle bir oyun üzerinden cevap veremem ama bir rol üzerinden cevap verebilirim. Hep bir erkek rolü oynamak istemiştim onu da başardık”.

    Türk Seyircisinin Tiyatro Ve Sahne Sanatlarından En Büyük Beklentisi Nedir Sizce?

    “Galiba, pandemi, kriz, ekonomik zorluklar, deprem gibi bitmek tükenmek bilmeyen felaketler sonrasında biraz daha eğlenceli yapımlar görmek istiyorlar. Uzun süreli yapımlara da biraz mesafeli baktıklarını düşünüyorum”.

    Mukbile’nin eşi Şekip (Deniz İnanç) ile devam ediyoruz.

    Neden Tiyatro?, Tiyatronun Hayatınızdaki Yeri Nedir?, Tiyatronun Hangi Özelliği Sizi Etkiliyor?

    “Ben çok sosyal bir çocuktum. Aynı zamanda müzisyen sülalenin bir mensubu olarakta hep korolarda, gösterilerde yer alırdım. En sevdiğim şeyler; şarkı söylemek, dans etmekti. Bir çok sahne dalında görevler aldım hep. Şiirler, sunuculuklar, halk dansları bir yandan Voleybol, Basketbol gibi sportif faaliyetlerim de vardı. Lisede festivale katılmıştık orada da ödül alınca bütün öğretmenlerim benim hep tiyatroyla ilgilenmem gerektiğini söylerlerdi. Üniversitede konservatuvar okumadım ama tiyatroyu hiç bırakmadım. Üniversitenin tiyatro kulübünde oyuncu olarak, teknik olarak bir sürü görevde yer aldım. Tiyatro alanında eğitim almayı da hep istiyordum. Daha sonra da yüksek lisansımı oyunculuk üstüne yaptım. Dolayısıyla bendeki yeri hiç bitmedi. Yıllardır benimle. Önce merak ettiğim, keyif aldığım bir alanken daha sonra da mesleğim oldu ve merakımı da keyfimi de daha da körükledi. Tiyatronun en temel özelliklerinden oyun kurmak, oynamak arzusu aslında çoğumuzu cezbeden sanırım. Çocukluğumuzdan başlayan ama git gide körelen hayal gücümüzün, ürünler çıkarabilmesine şahit olmak. Çok yönlü, multidisipliner bir alan. Resimden edebiyata, teknolojiden sportif faaliyetlere kadar her alanı barındırabilmesi, kapsayabilmesi… Bir de en önemli ve beni etkileyen özelliği ise her oyunun özel birer parmak izi olması. Aynı oyunu, aynı kişilere de defalarca oynasanız ya da izleseniz hiçbiri aynı olmaz. Hepsinin izi ayrıdır. Buradaki en önemli faktör de tabii insan. Bunu hem oyuncu, hem seyirci olarak söylüyorum”.
    Tiyatroda Oynamadığınız Fakat Oynamak İstediğiniz Bir Oyun Var Mıydı?

    “Oynamak istediğim oyunları buraya yazsam sanırım röportajı bitiremeyiz. Fakat gösterim türü olarak müzikli oyun/müzikal ve kabare derim”.

    Türk Seyircisinin Tiyatro Ve Sahne Sanatlarından En Büyük Beklentisi Nedir Sizce?

    Türk seyircisi çok geniş bir kitle o yüzden bir genelleme yapmak bana düşmez. Sadece gözlemleyebildiğim kadarıyla izleme alışkanlıkları her geçen gün değişiyor. Burada global olarak yaşadığımız olayların da çok payı olsa da seyircinin yavaş yavaş ayrıldıklarını görmek mümkün. Son birkaç dönemdir ünlü seyircisi daha aktif durumda maalesef. Ya da sırf belirli bir etikete ulaşmış birilerinin oyunları, sırf o insan var diye çok beğeniliyormuş gibi aktarılabiliyor. Ama bir yandan da çok iyi tiyatro izleyebilen, okuyabilen, çözümleyebilen seyircilere denk geldikçe de diyorum ki tamamen izleme alışkanlığı ya da tercih meselesi. Bunu bir kınama olarak söylemiyorum. Herkesin seçimine saygımız sonsuz fakat hal böyle olunca seyircinin beklentisi hakkında çıkarım yapmak zorlaşıyor. Ünlü seyretmek isteyen de var, “komedi olsun” diyen de. “Bileti ucuz olsun” diyen de var, “sahne bizim eve yakın olsun” diyen de. Bu alanda herkesin konfor alanı çok değişken. Sonuçta bir para ve zaman harcıyorsunuz ve buna değsin istiyorsunuz. İşte o değmesi konusu benim tek başıma cevaplayabileceğim bir konu değil ne yazık ki. Genel olarak “değer mi?” sorusunun karşılığını almak istiyorlar diyebilirim sadece.

    Paşanın asi, başına buyruk oğlu (Sevim Erdoğan) ile devam ediyoruz.

    Neden Tiyatro?

    “Kendini ifade etmenin en özgün yoludur tiyatro. Kendi hikâyeni, toplumsal gerçekleri, insanın kendisini var etme meselesini çok çeşitli şekillerle, boyutlarla aktarılmasını sağlayan bir sanat dalı olma vesilesiyle tiyatro emekçisi olmayı seçtim”.

    Tiyatronun hayatınızdaki yeri nedir?

    “Herkesin hayatta bir misyonu vardır. Benim misyonum anlatmak, göstermek oldu. Yaşam biçimim, yetenek ve eğilimim beni bir aktris olmaya itti. Yani tiyatro sadece bir meslek değil mesleğimi icra ederken kendimi oldurduğum bir yer”.

    Tiyatronun hangi özelliği sizi etkiliyor?

    “Her şeyin sahnede anlık gerçekleşiyor olması ve o anın biricik olması. Seyirciden gelen enerji”.

    Yönetmen Gökhan Erarslan İle Çalışmak Nasıl Bir Duygu?

    Sezin Mutaf : “Oyuncunun ruh halinden anlayan, rahat, oyuncu odaklı bir yönetmen olduğu için gayet güzel ve geliştiriciydi”.

    Deniz İnanç: “Müthiş! Hemen hemen hepimiz ilk defa çalıştık kendisiyle. 8 kadın oyuncuyla çalışma fikri biz oyuncuları bile ilk başta korkutmuşken bu fikri kendisinin çıkartmış olması, inanması, hepimizle tek tek ilgilenmesi… Bir de bana hep voleybol zamanlarımı anımsattı, özellikle prova dönemlerimiz. Tam bir antrenör oldu Gökhan hoca. Hem yönetmen, hem arkadaş, hem abi. Her şeyi paylaşabildiğim, danışabildiğim bir insan. Tabii bu kadar iyi, uyumlu insanın tersi de pis oluyor. Zaten başta uyarmışlardı bizi. Neyse ki o ters tarafına çokta(!) denk gelmedik. Bir kere vizyonuna, disiplinine ve özenine hayran kalmamak elde değil. Sistemini anladığınız zaman gerisi çorap söküğü gibi geliyor. İsteklerini anlıyorsun ve ona göre cevap verebiliyorsun. Oyuncuyu gerçekten özgür bırakıyor. Ve çok güzel bir inanç aşılama mekanizması var. Kendine, bu oyuna ve bize çok inandı. Bunu her defasında dile getirdi, getirmediği anlarda da zaten varlığıyla hissettirdi. Bu yüzden çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Umarım başka projelerde de yollarımız kesişir”.

    Sevim Erdoğan : “Gökhan Erarslan ile çalışmak son derece keyifli ve farklı bir deneyimdi. Prova sürecinde ilk zamanlarımız üslubunu anlamaya çalışmak ile geçti, sonrasında oyun şekillendikçe yapmaya çalıştıkları ortaya çıktıkça, nasıl bir yolculuk yaşadığımız gözümüzde resmoldu ve bu süreç çok etkileyiciydi”.

    Sahnede çok rahat 8 güçlü kadın görüyorum rahatlamak için sahne öncesi yaptığınız bir şey var mı?

    Sezin Mutaf : “Herkesin öncesinde yaptığı bir şeyler vardır. Ben genellikle kuliste kendi başıma kalmayı seviyorum. Oyunun hemen öncesinde ufak ritüellerimiz var”.

    Deniz İnanç: “Ekip olarak çok şanslıyız, çünkü herkes birbiriyle çok uyumlu. Bu da Gökhan hocanın başarısı tabii. Ast-üst ayrımı yok kimsede. Seyircinin gördüğü 8 kadının enerjisi tüm ekibin yarattığı bir yansıma aslında. Oyun öncesi mutlaka bir İtalyan akış alıyoruz. Sonrasında da hep beraber ısınıyoruz. Bu da çok iyi bir sinerji yaratıyor”.

    Sevim Erdoğan : “Evet var. Birlikte ısınma ve ses-nefes çalışmaları yapıyoruz. Kulis sohbetlerimiz çok keyifli geçiyor ve her oyundan önce birbirimize tek tek sımsıkı sarılıyoruz. Gerek oyunda gerek kuliste bu uyumumuz ve iletişimimiz hiç değişmiyor giderek güçleniyor. Birbirimizi dinliyor ve önemsiyor olmamız oyundaki bağımızı da etkiliyor”.

    Oyundaki En Sevdiğiniz Replik Nedir?

    Sezin Mutaf : “Mukbile’nin repliği, “Yalnızlık yalnız başına yaşanmaz mıydı? Ben neden bu kadar kalabalığın içinde sesimi duyuramayacak kadar yalnızım bu evde?“. Kendi repliklerimden de en çok, "Bazı zamanlarda konuşmak yerine susmak, insanın en yakın arkadaşı olabiliyor” repliğini seviyorum”.

    Deniz İnanç: “O kadar çok var ki aslında.. Ama tek bir cevap vermem gerekirse, oyunun özeti diyebileceğim netlikteki replik “Hürriyet Kimin için?, Benim için mi?, Bizim için mi?”.

    Sevim Erdoğan :Kimin için hürriyet, benim için mi, bizim için mi?

    Birkaç Cümle İle Oyunu Özetlemenizi İstesek, Neler Söylersiniz?

    Sezin Mutaf : “Baskı, zulüm, ötekileştirme bunlar hep vardı ve maalesef olmaya devam edecekler ama buna boyun eğmeyenler de var… İşte bu oyun o günden bugüne açılan perspektiften resmin farklı bir noktasını gösteriyor”.

    Deniz İnanç: “Öncelikle ben bu oyunu seyirci olarak seyretmeyi de çok isterdim. 115 yıldır sahnelenmeyen bir eserin, 8 kadın oyuncuyla, açık biçim yorumlanması fikri beni seyirci olarak da çok heyecanlandırırdı. Oyunu biz zaten daha en başından özetliyoruz “Mevsimler değişir; insanlar değişir mi?”. Özgürlük kavramı sözlükte “herhangi bir koşulla sınırlanmama, zorlamaya, kısıtlamaya bağlı olmaksızın düşünme ve davranma durumu” olarak geçiyor. Fakat toplumlar yüzyıllardır birilerinin özgürlüğünü kısıtlayarak özgür olma zihniyetini kanıksatmış durumda. Dolayısıyla ben insanların her cümlesine, her karakterine çok da aşina olduğu bir oyun derim”.

    Sevim Erdoğan : “Tarihten günümüze değişmeyen cinsiyet ayrımcılığını. Aile içi güç dengelerini. Toplum ve bireyin özgürlüğü konusundaki ayrımı cesur ve özgün bir dille anlatan bir oyun Çıkmaz Sokak”.

    Bu güzel röportajın devamını 2. bölümde okuyabilirsiniz.

    Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş


    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz

    Yeni İçerikler