Osmanlı İmparatorluğu, kurulduğu dönemden (1299 ile 1922) yıkıldığı döneme kadar, yanlışıyla, doğrusuyla, üç kıtada birden hüküm sürmüş ve bu özelliği sayesinde bir cihan imparatorluğu olma hüviyetini kazanmış büyük bir imparatorluktur. Osmanlı Devleti’nin, bu siyasi varlığı boyunca görev yapmış olan Osmanlı padişahları Osmanlı Devleti’ne hükümdarlık yapmıştır. Dolayısıyla atalarımızdır saygı duymak zorundayız fakat yanlışlarını da görmezden mi gelelim. İşte tamda bu noktada Osmanlı Devleti’nin yanlışları üzerine yoğunlaşan Yapımcılığını Mustafa Kalkan’ın üstlendiği kurgusal anlamda baktığımızda bol mesaj içeren, taşın altına korkmadan cesurca elini koyan, tiyatro sahnelerinin pek alışkın olmadığı tarzda sahnelenen tiyatro oyunu “Çıkmaz Sokak” ekibiyle güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Hazırsanız çayınızı, kahvenizi yanınıza alıp bu keyifli sohbetin ikinci bölümünü okumaya başlayabilirsiniz.
İlk Röportajımızda oyunun yönetmeni Gökhan Erarslan ve konağın
erkekleri
(Sezin Mutaf, Deniz İnanç, Sevim Erdoğan) ile beraberdik. Şimdiki Röportajımızda, konağın masum kadınları
ile sohbet etmeye Şeyda Merve Kölük ile başlıyoruz.

Neden Tiyatro?
“Aslında tiyatro ben doğduğumdan beri içimde olan bir sevgiymiş. Büyüyünce daha çok anladım. Daha okula başlamadığım dönemlerde kendi kendime düzenlediğim, seyircisinin ailem olduğu gösterilerim vardı. Anaokulundan itibaren ise tiyatro oyunlarına döndü bu. Doğuştan yeteneğim her zaman başrol olmamı sağladı. Mesela çocukken oynadığım oyunlardan kırmızı başlıklı kız favorimdir. Kostümünü annem, anneannem beraber yapmıştı. Oralardan buraya işte, neden diye sormadım, içimden gelen yolu izledim”.
Tiyatronun Hayatınızdaki Yeri Nedir?
“Oyunculuk benim için hayattaki yer değil, hayat amacım diyebiliriz. Bununla beraber oyunculuğun yapı taşı
dır tiyatro. Bu yol benim yolum, doğumdan ölüme”.
Tiyatronun Hangi Özelliği Sizi Etkiliyor?
“Bir sahne dolusu insanın pür dikkat
oyunu izlemesi ve sergilenen performansın tamamen canlı
olması, oyuncunun da seyircinin de dinamiğini yükseltmesi demektir. İşte bu anları seviyorum. Son olarak, yaptığınız iş için aldığınız tanımadığınız yüzlerce insanın alkışı. Sahne, bağlılık hatta bağımlılıktır”.
Tiyatroda Oynamadığınız Fakat Oynamak İstediğiniz Bir Oyun Var Mıydı?
“Macbeth’ten Lady Macbeth. Hiç düşünmeden cevap verdim, ukde de diyebiliriz. Bu karakteri oynamayı canım çekiyor. Belki bir gün”.
Türk Seyircisinin Tiyatro Ve Sahne Sanatlarından En Büyük Beklentisi Nedir Sizce?
“Türk seyircisi artık bence alışılmışın dışında oyunlar izlemek istiyor. Duyguların mübalağadan uzak, çırılçıplak
bir derinlikle buluşmak istiyor. Onun dışında hareketli sahneler bu arada bahsettiğim teknik olay. Devamlı duran klasik sahneleme
biçiminin dışına çıkmak gerekiyor artık. Deneysel
oyunlar bekliyor seyirci”.
Konağın bir diğer masum kadını Şerife Letifoğlu’nun yanındayız.

Neden Tiyatro?
“Bunun cevabını bilmiyorum. Bu tarz mesleklerin bilinçle alınmış kararlar üzerinden ilerlediğini düşünmüyorum. Neden aşık olduğunu bilmemek gibi bir şey”.
Tiyatronun Hayatınızdaki Yeri Nedir?
“Çok farklı bir yerde değil hayatımdan. Güçlüklerine rağmen yaşama isteği uyandıran güçlü nedenlerden biri”.
Tiyatronun Hangi Özelliği Sizi Etkiliyor?
“Dinamik yapısı. Bir oyun; aynı oyuncular, farklı seyirci, farklı bir sahneyle bambaşka hisler uyandırabilir. Bunun heyecanıyla selama çıkıp, tatmin duygusuyla sahneden inmek her seferinde farklı bir mutluluk veriyor”.
Tiyatroda Oynamadığınız Fakat Oynamak İstediğiniz Bir Oyun Var Mıydı?
“Yolun çok başındayım. Çok fazla oynamadığım oyun var. Aradan on yıllar geçse de burada bir tatmin duygusu gelebileceğini sanmıyorum. Hep bir eksik hissetme durumu yaşarım sanırım”.
Türk Seyircisinin Tiyatro Ve Sahne Sanatlarından En Büyük Beklentisi Nedir Sizce?
“Onların zevk ve isteklerine göre sanat
yapılması”.
Konağın bir diğer masum kadını Hafize Başak ile birlikteyiz.

Neden Tiyatro?
“Oyunculuk yaparken kendim olma sorumluluğumu atabiliyorum. Tiyatroyu tanımlarken “insanı insana insanla ve insanca anlatan bir sanat dalıdır” bakışı önem kazanır. İzleyiciyle kurulan bağ sayesinde diğer etmenlerin biraya gelişiyle, tiyatronun toplumsal niteliğe
dönüşmesi, geleceğe iz
bırakması bu özelliklere sahip olması açısından tiyatro yapıyorum”.
Tiyatronun Hayatınızdaki Yeri Nedir?
“Hayatımın her döneminde tiyatro yapmak istiyorum çünkü bir eserin içinde olmak ve bunun sahneye taşınmasıyla bireyin toplumsal duyarlılığına katkı da bulunmak tiyatroyu bende büyülü bir ortama dönüştürüyor”.
Tiyatronun Hangi Özelliği Sizi Etkiliyor?
“Tiyatronun, burada, seyirciyle birlikte her seferinde tekrar tekrar oynanabilir olması. Bu da oyunu ve seyirciyi ben de biricikleştiriyor olması özelliği beni etkiliyor”.
Tiyatroda Oynamadığınız Fakat Oynamak İstediğiniz Bir Oyun Var Mıydı?
“İbsen/ Nora”
Türk Seyircisinin Tiyatro Ve Sahne Sanatlarından En Büyük Beklentisi Nedir Sizce?
“Seyirciyi, bir oyuna gittiğinde tamamlanmamış, sanki bir prova gibi bir şey izlemek tatmin etmeyecektir. Bu yüzden ne söylemek istediğine karar verilmiş ve elindeki malzemeyi samimiyetle gösterebilecek işleri görmek isteyebilirler diye düşünüyorum”.
Konağın bir diğer masum kadını Özge Deniz Asyalıoğlu’nun yanındayız.

Neden Tiyatro?
“Bunun için spesifik bir şey söyleyemem. Ama insan kendini bildiği noktadan itibaren ne yapmak istediğine karar vermeye başladığında, kendini nerede başarılı görmek istiyorsa bunu cesurca denemeli. Ben de bu işe başlamadan önce düşündüğüm ilk şey “yapabilir miyim?”, olmuştu. Bu süreçte kendi tutkumu ve farkındalığımı keşfettiğimi gördüm. Aslında yaşamak isteyeceğim ve asla yaşayamayacağım hayatlara can verdiğimi bilmek ve bunu sahne üstünde bile olsa hissetmek, tam da tutkum olan şeyi bulduğum yer oldu tiyatro. Kısa hayatımda kendi hayatımın dışında başkalarının da hayatlarını yaşayabildiğim en uzun deneyim benim için tiyatro”.
Tiyatronun hayatınızdaki yeri nedir?
“Bunu sadece tiyatro sanatıyla sınırlandırmıyorum. Birçok sanat dalında eğitimim ve uğraşım oldu. Özellikle dans benim için çok önemli bir dal. Ben bunların birleşimiyle birlikte kendimi ortaya koyabildiğim mutlu ve görünür hissedebildiğim şeyi hayatımın odak noktası yaptım”.
Tiyatronun hangi özelliği sizi etkiliyor?
“Tiyatro size sürekli bir şey öğretir. Sonu uçsuz bucaksız bir bilmece gibi aslında. Sürekli onu çözmeye çalışırsınız. Onun içinde kaybolurken kendinizi bulmaya çalışırsınız. Aradığınızda keşfedebileceğiniz şeylerin sonu yoktur. Sürekli sizi uyanık tutar. İçinizdeki uyuyan kişiyi uyandırır. İşte o zaman bakış açınızın genişlediğini fark edersiniz. Ve görünür olmaya başlarsınız. İşte kendinizi tanımaya başladığınız yer burasıdır. Korkunuz, acınız, tutkunuz ve aslında hissettiğiniz her şey tiyatronun içinde gizlidir”.
Tiyatroda oynamadığınız fakat oynamak istediğiniz bir oyun var mı?
“Franz Kafka’nın “ Bir Akademi’ye Rapor” adlı eserinden uyarlanan “Kafka’nın Maymunu” oyunu”.
Türk Seyircisinin Tiyatro ve Sahne Sanatlarından En Büyük Beklentisi Nedir Sizce?
“Böyle bir dönemde seyircinin ne istediğini anlamak çok zor gerçekten. Herkesin beklentisi farklı yönde. Bir taraf beni güldürsün ya da ağlatsın ama düşündürsünde
derken, bir taraf sadece kafam dağılsın eğleneyim
ve beni bu rutin hayatımdan bir an olsun uzaklaştırsın diyebiliyor. Seyirci için çok değişiklik gösteren bir merak unsuru bence tiyatro ve sahne sanatları. Ha bir de Davetiye Varsa Gelelim
kısmı var”.
Konağın bir diğer masum kadını ve konu sanat olunca “rolün büyüğü küçüğü olmaz” sözünün bana göre en güzel ispatı Zeynep Ece Büyüklale ile birlikteyiz.

Neden Tiyatro?
“Hayatımın her alanında yeni şeyler keşfetmek ve öğrenmek için çabaladığım bir döneminde her şeyi denememe rağmen ne yaparsam yapayım, yeterli gelen bir meslek tercihinde bulunamadım. Klişe gelecek olsa da çocukluğumdan beri tiyatro eğitimi almayı, sahneye çıkmayı sevdiğimi ve istediğimi biliyordum. Ailemin mesleki olarak beni yönlendirdiği alanı bitirip mezun olduktan sonra artık kendi isteklerimin peşinden gitmem gerektiğini hissettiğim anda tiyatroya başladım. Aslında ilk seferde amacım bu işi meslek haline getirmekten çok kendimi denemek ve tiyatroyu acaba yapabiliyor muyum? Yoksa bunu da sadece denemek mi istiyorum? Sorusuna cevap aramaktı. İşin içinde bulundukça kendimi tiyatroyla ne kadar da iyi ifade edebildiğimi ve bu dünya üzerinde var olduğumu hissetmemle başladı. İşte bu yüzden tiyatro yapıyor ve bu işi yapmayı öğrenmeye devam ediyorum”.
Tiyatronun Hayatınızdaki Yeri Nedir?
“Tiyatronun hayatımdaki yeri diye ayrı bir ifadeyi doğru bulmuyorum. Bu mesleğin hayatımızın tamamını kapsadığını ve onunla beraber yaşadığımızı düşünüyorum. Çünkü bizler sahnede yeni bir şey yaratmıyoruz, var olan durumları, yaşanan veya daha önce yaşanmış hayatlardan parçalar taşıyoruz sahneye. Ne demiş Shakespeare “Bütün dünya bir sahnedir. Bütün erkekle ve kadınlarsa sadece birer oyuncu”.
Tiyatronun Hangi Özelliği Sizi Etkiliyor?
“Tiyatro benim yeni yerler keşfetmeme, yeni insanlar tanımama yardımcı olan bir araç aslında. Bu yer ve kişilerden kastım oynamaya çalıştığım karakterler, var etmeye çalıştığım mekânlar ve içimde hissetmeye çalıştığım duygulardan oluşuyor. Beni tamamlayan puzzle’ın parçaları gibi. Bende yarattığı bu etki genel olarak tiyatro yapmamdaki en önemli özellik aslında. Dolayısıyla beni etkileyen en önemli özelliği de bende yarattığı kişisel gelişim ve özgürlük alanı”.
Tiyatroda Oynamadığınız Fakat Oynamak İstediğiniz Bir Oyun Var Mıydı?
“Çıkmaz sokak oyunu benim oynadığım ilk profesyonel oyun. Okulda oynadığımız tiratları ve oyunları saymazsak oyundan bir cümle olan “Daha ne gördü ki kaç yaşında” diyorum kendim için. Henüz bu meslekte yolun başında olan genç bir oyuncu olarak bütün karakterler ve oyunlar, oynamak istediğim ve henüz oynamadığım oyunlardır. Ayrım yapamam”.
Türk Seyircisinin Tiyatro Ve Sahne Sanatlarından En Büyük Beklentisi Nedir Sizce?
“Tiyatroda nedir diye sorulduğunda verilen “insana insanı insanca anlatma sanatı” cevabı geldi aklıma bu soruya karşılık. Seyirciler izledikleri oyunda kendi (hem kişisel hemde toplumsal) yaşamlarından örnekler görmeyi seviyor bence. Ama bu örnekleri, alın size kendi yaşamınızı izletiyoruz şeklinde bir yorumla değilde kendi söyleyemediklerini söyleyen bir cesaretle sahnelenen oyunları tercih ettiklerini düşünüyorum ve bunun beklentisi içinde olduklarını düşünüyorum, en azından benim bir tiyatro seyircisi olarak izlediğim oyundan beklentim bu yönde oluyor”.
Yönetmen Gökhan Erarslan İle Çalışmak Nasıl Bir Duygu?

Şeyda Merve Kölük: “Ben Gökhan Erarslan’ı Sadri Alışık Akademi’den tanıyorum. Orada tiyatro tarihi hocamdı. Bizden kendi denizimizden yüzerek karaya çıkarttığımız karakterler istedi. Çok fazla müdahalede bulunmadı. Yalnız istediği resmî görene kadar çalıştırdı. Bu süreç hem yeni öğrenimler niteliğinde, hem kişisel yolculuğumda ruhumu doldurduğum bir süreçti. Kendisiyle çalıştığım için çok şanslıyım, nice beraber oyunlara”.
Şerife Letifoğlu : “Özgürlük. Sıkı bir prova sürecimiz oldu, ancak karakterimizle ilgili sert çizgileri pek yoktu. Dolayısıyla kendi konfor alanımızda, kaygısızca çalışma imkânı verdi.
Hafize Başak : “Gökhan hocayla ilk projem. Çalışmakta keyif aldığım yönetmenler arasında. Birçok farklı yönetmenle çalıştım. Hepsinin tarzı ayrıydı. Gökhan hoca yarattığınız karakterinizle ilgili önce oyuncunun yorumunu bekliyor bu da oyuncuya büyük bir özgürlük alanı sağlıyor. Gökhan hocamla bu projede buluşup çalışma imkânına sahip olduğum içim kendimi şanslı hissediyorum”.
Özge Deniz Asyalıoğlu : “İnsan zihninin içinde yer etmiş bize hiç de yabancı olmayan düşüncemizi tavrımızı büyük bir içtenlikle ve arzuyla ortaya koyan bir üslubun dışında içimizdeki tutkuyu nasıl dışarı yansıtacağımızı ve bununla neleri ortaya koyacağımızı iyi analiz eden bir zekâya sahip Gökhan Hoca. Çıkmaz Sokak’taki karakterlerin gerçek kişileri bunun en güzel örneği aslında. İnanılmaz bir ön görüyle doğru bir cast seçiminin yanı sıra iki perdelik bir oyunda sürekli sahne üstünde ve canlı kalmamızı sağlayan bir seçim yapması tarzını yansıtan bir resim. Tiyatro ve hayat adına sürekli beni düşündüren ve kendimi keşfetmemi sağlayan öğretmenimdir kendisi”.
Zeynep Ece Büyüklale : “Buna cevap vermek benim için oldukça keyifli. Gökhan hoca benim ilk hocam, tiyatronun mutfağıyla tanışmama, orada pişmeme yardımcı olan, bana tiyatro konusunda her seferinde elinden gelen tüm imkânları sunan bir adam. Tiyatro yaşamımdaki bir ağabey benim için. Onunla hem öğrenci olarak hem de oyuncu olarak çalışmak oldukça keyifli. Yeni deneyim alanları yaratmakta çok başarılı. Bir oyuncuyu sadece oynatma anlamında değil, kafasında yeni bir dünya yaratma anlamında da çok besleyen bir yönetmen. Bana rejinin ne denli farklı olabileceğini örnekleriyle yaşatarak gösterdi mesela. Gerek “Çıkmaz Sokak” olsun, gerek “Orijinal Günahlar” veyahut “Reddimiras”, reji anlamında çok dolu ve birden fazla tiyatro kuramının iç içe geçtiği oyunlardır ve bütün bu tiyatro kuramlarının nasıl harmanlanabileceğini görmek benim için oldukça hayranlık duyulacak bir durumdur. Bir diğer keyifli olan ise Gökhan Erarslan ile aynı derdi paylaşıp, aynı dili konuşabilmek oldu. Çünkü bence tiyatro yapmak bir derdi insanlarla paylaşmaktır ve bu konuda hocamla aynı yerde durmak bu işi benim için daha keyifli hale getirdi”.
Sahnede çok rahat 8 güçlü kadın görüyorum rahatlamak için sahne öncesi yaptığınız bir şey var mı?

Şeyda Merve Kölük: “Bu konuda çok şanslıyız hepimiz inanılmaz anlaşıyoruz, oyun öncesi beraber hazırlığımız çok keyifli. Ortak sinerjiyle ısınma çalışmaları inanılmaz eğlenceli. Hepsini söyleyemeyiz bu bizim sırrımız. 8 farklı kadın tek kadın gibi… Hepsini çok seviyorum”.
Şerife Letifoğlu : “Hint müzikleriyle ısınma rutinimiz var. Oyun öncesi aramızda böyle keyifli anların ve enerjinin açığa çıkması iyi hissettiriyor”.
Hafize Başak : “Evet, tüm ekip arkadaşlarımızla sahnede bedensel ısınma çalışması, ses açma, birbirini dinleme, konsantrasyon çalışmaları yapıyoruz. Tüm bunlardan sonra bir şarkı eşliğinde dans ediyoruz ve çok eğleniyoruz. Çalışmayı bitiriyoruz”.
Özge Deniz Asyalıoğlu : “Önce derin bir nefes alıyorum, ta ki rahatlayana kadar. Çünkü oynadığım “Mukbile “ karakteri zor bir karakter. İç aksiyonu çok fazla oyun içinde Yönetmenimin bana sunduğu metaforlar bu oyunda bana iki kat sorumluluk yüklüyor. Kendimle bir iç savaş içindeyken, bu metaforlar bunu dışarıya yansıtabilmem için güçlü bir araç benim için. Kostümü giymeye başladığım dakikalardan itibaren o kadın olmaya hazırım aslında. Rahatlamaktan çok kendi mi kuliste bırakıp sahneye adımımı attığım an Mukbile
olduğum an”.
Zeynep Ece Büyüklale: “Ben ekibe en son katıldım. En büyük endişem hem yaşça hemde deneyim olarak benden çok çok ileride olan insanların arasında nasıl hissedeceğim ve aidiyet hissedebilecek miyim sorusuydu. Ama ekip arkadaşlarım beni öylesine sahiplendiler ki tanıştığımız ilk andan itibaren hiç bir yabancılık çekmedim. Yanlış yaptığımı düşündüğüm yerlerde bana destek olup öğrenme sürecime katkı sağladılar. Bu yüzdendir ki güzel bir ekip ruhu oluşturduk. Her oyun öncesinde ekipçe eğlenerek ısınmalar yapmak ve bazen bu ısınmalar bildiğimiz ısınma hareketlerinden çıkıp doğaçlama eğlendiğimiz yerler haline gelebildi. Ekstra olarak yaptığımız tek şey, ekip olarak sahne öncesinde eğlenerek ısınmak. Bu bende ve bence hepimizde oyunun stresinden arınmak için bir meditasyon etkisi yaratıyor”.
Birkaç Cümle İle Oyunu Özetlemenizi İstesek, Neler Söylersiniz?

Şeyda Merve Kölük: “Osmanlı döneminde geçen, padişah yanlısı bir Paşa’nın, ikircikli bir hürriyete sahip olan oğlu Cavit’in arasında sıkışmış, yüreğinde bir erkek değil, bir kadının aşkını taşıyan Refika’nın ve konak içinde yaşayan aile fertlerinin durumlarını anlatan her şeyiyle çarpıcı bir oyun. Bu kadar cümleye sığdırmak doğru bile olmaz, her karakter her hareket her replik her an gerekli bu oyunu oluşturabilmek için”.
Şerife Letifoğlu : “Dünün, bugünün ve yarının değişmez konularını bizim mahallenin ve öteki mahallenin gözüyle görebilme imkânı veren bir oyun”.
Hafize Başak : “Tarihten günümüze değişmeyen eşcinsellik olgusunun, kişilerin hak ve özgürlük meselelerinin irdelendiği bir dram”.
Zeynep Ece Büyüklale: “Oyunda ilk bakışta kadın karakterlerin aralarında yaşanan bir aşk ilişkisini anlattığı düşünülebilir. Meşrutiyetin ilan edilmek üzere olduğu bir dönemde bunu yaşamaya çalışmaları, gerek yaşadıkları toplumda gerekse konağın içinde ne kadar zorlu olduğunu hepimiz düşünebiliyoruz. Fakat, oyun yalnızca basit bir aşk ilişkisini anlatmıyor. Oyun özgürlük için mücadele ettiğini söyleyen karakterlerin bile belirli sınırlar çerçevesinde yalnızca kendilerine o özgürlüğü istediklerini gözler önüne seriyor. Bu durum sadece o dönemin insanlarının ikiyüzlülüğünü
değil, hala bu dönemde bile insanlarımızın ikiyüzlülüklerini
kendi yüzlerine vuruyor bana kalırsa. Oyunumuz bu hususta çarpıcı bir sistem ve insan eleştirisi yapmakta”.
Oyundaki En Sevdiğiniz Replik Nedir?

Şeyda Merve Kölük: “Sevdim sadece sevdim”. “Refika’nın yani benim repliğim. O kadar seviyorum ki bu repliği, kısacık bir replik ama içime işliyor”.
Şerife Letifoğlu : “Siz nasıl oluyor da bu koşulsuz sevdanın karşısında durabiliyorsunuz?” Kısacık bir replikte hem büyük bir aşkı hem de büyük bir meydan okumayı gösteriyor”.
Hafize Başak : “Mevsimler değişir, İnsanlar değişir mi?”
Özge Deniz Asyalıoğlu : “ Ben neden bu kadar kalabalığın için de sesimi duyuramayacak kadar yalnızım bu evde. Neden bir imkânsıza tutsak bırakılmış gibi gözlerimde yaşlar birikiyor? “
Zeynep Ece Büyüklale: “Hürriyet, kimin için hürriyet? Benim için mi? Bizim için mi?”, “Refika’nın sona yaklaşırken neredeyse haykırdığı bu cümle. Benim her oyun esnasında tüylerimi diken diken ediyor”.
Her şeyin bir sonu vardır. “Çıkmaz Sokak” ekibiyle yaptığımız röportajın, güzel sohbetin sonuna geldik. Sanata sahip çıkan, severek ve inanarak yapmaları açısından içimizi umutla dolduran, başta Gökhan Erarslan, olmak üzere, sahnedeki 8 dinamik kadın (Deniz İnanç, Hafize Başak, Özge Deniz Asyalıoğlu, Sevim Erdoğan, Sezin Mutaf, Şerife Letifoğlu, Şeyda Merve Kölük, Zeynep Ece Büyüklale) oyuncuya, sanatsal faaliyetler takipçilerine bu güzel sohbeti armağan ettikleri için teşekkür ediyorum.
Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş