Bakırköy Belediye Tiyatroları tarafından sahnelenen “Ver Parayı” tiyatro oyununu, 28 Ocak Cumartesi akşamı Yunus Emre Kültür Merkezi’nde izleme fırsatı bulmuştum. Sahne gözlemlerimi daha keskin yapabilmek için tekrar izlemek istediğim bir oyun olduğunu söylemiştim. Sahne gözlemini kuvvetli yapan bir tiyatro eleştirmeni olduğumu bildiklerini düşündüğümden tekrar çağıracaklarından şüphem yok demiştim. Yanılmadım dün yeniden izleme ve daha detaylı inceleme fırsatı buldum.
Genel bir tekrar ile başlayalım; Andreas Sauter ve Bernhard Studlar tarafından kaleme alınan, Gülen İpek Abalı – Ayşe Gülsüm Özel tarafından Türkçeye çevrilen tiyatro oyununun yönetmen koltuğunda son zamanlarda rejisiyle sıkça konuşulan yönetmenlerden biri olan Emrah Eren oturuyor. Savaş ve ekonomik krizin gölgesinde yaşadığımız bugünle keskin paralellikler taşıyan tiyatro oyununun oyuncu kadrosunda Didem Germen, Kadir Hasman, Faruk Üstün, Yonca Şahinbaş (dönüşümlü), Eda Özdemir, Emre Koç,Sercan Yener, İlkin Tüfekçi, İrem Sultan Cengiz, Damla Karaelmas ve Ali Kil yer alıyor.
Kısaca konusundan bahsedeceyim; kabare tadında trajikomik ama genelinde bol eğlence vaad eden Kapitalist ekonomik sistem eleştirisi.
Hazırsanız yorumlamaya başlıyorum; öncelikle sanatın ne kadar yüce bir uğraş olduğunu anlamak için dünyaya bakmak lazım. Tiyatro oyununun yazarları Alman. Dünyaya verdikleri zararları ile bilinen bir şehir Almanya ve bana göre hala kendinden olmayana zulüm etmeyi seven Almanlar. Ancak Sanat, insani bir faaliyettir ve insanı olumlu yönde etkileyen insanı, insan yapan bir uğraştır. Dolayısıyla tiyatro oyununun yazarları Andreas Sauter ve Bernhard Studlar’ı dünyaya iyiliği ve güzelliği yaymak için harcadıkları çabayı takdir ettiğimi söyleyeyim. Daha önceki eleştirimde yazdığım gibi. Dünyada ve ülkemizde gün geçtikçe tüm sektörlerde etkisini gösteren ekonomik krizler ülke ekonomilerinde var olan sorunlar. Gözle görülür şekilde ekonomik ve sosyal hayatta şiddetli ve derin durgunlukların yaşanmasına yol açıyor. Günümüzde artan sıklıkları ve verdikleri zararlar nedeniyle önemli bir sorun haline gelen ekonomik krizler ile ilgili söyleyecek sözü olan bir metin var karşımızda. Tüm dünyayı etkisi altına alan kapitalizm, en büyük sorunlarımızdan biri işsizlik, artık insanların bir biri ile dayanışma içinde olmaması, bankaların kendi menfaati için müşterilerini kullanması V.b. Daha pek çok mesaj. Dramatik yapısı oldukça yüksek bir biçimde doğal gaz zamlarını, ev kiralarının yüksekliğini, uzun çalışma saatlerini, göçmenleri, dolandırıcıları. Daha da önemlisi bir tarafta ağır yaşam koşulları altında ezilen kesimin, bir tarafta ise krizin teğet geçtiği zengin kesimin hayata baktıkları pencereden neler gördüklerini de aktarıyorlar kendilerince biz sanatseverlere. Aslında hepimizin kendi hayatından bir şeyler bulacağı güncel sorunları anlatan bir tiyatro oyunu “Ver Parayı”.
Yıllardır sahne gözlemimi siz sanatsal faaliyetler takipçileri için büyük bir özenle hiçbir ayrıntıyı gözümden kaçırmamaya özen göstererek aktarmaya çalışıyorum. Yönetmen koltuğundaki Emrah Eren’in, Andreas Sauter ve Bernhard Studlar’ın yazmış oldukları dramatik yapısı oldukça yüksek olan metnini sahneleme biçimi düşünce ve biçim odaklı bir biçimde, metnin dramatik anlatı sınırları içinde çok dolaşmadan oyunun komedi ve eğlence dozunu alabildiğine geniş tutan bir reji uygulama yöntemi tercih etmiş.
Seyircinin izleyen olmasının ötesinde bilinci açılmış bir katılımcıya dönüşmesini hedeflemiş. Şahsen ben kendimce oyunun kurgusunu gayet iyi bir biçimde çözümleyerek, büyük bir başarıyla yorumlayarak, bizlerin sahnede izlerken büyük keyif aldığımız bir seyir keyfi sunduğunu da söyleyebilirim. Oyun içinde on adet oyuncu var. Ancak on üç farklı karakter var. Tüm karakterlerin ruhsal durumlarının dışa vurulması açısından bence oldukça başarılı. oyuncuların kostümleri, sahneyi süsleyen muhteşem bir dekor, detaylı düşünülmüş yer değiştiren kapılar. İzlerken büyük keyif aldığımız özenle hazırlanmış olan müzikler ve danslar. özetle Geleneksel Türk Tiyatrosu’na selam çakan Post-Dramatik
Tiyatro’nun biçimsel etkilerinden yararlanan, çağdaş tiyatronun unsurlarını da eklemeyi ihmal etmeyen, işlevsel bir reji yaklaşımı ile sahnelendiğini gözlemlediğimi söyleyebilirim.
ilk eleştirimde de yapmadım şimdi yapacağım eleştirimde de yine oyuncu ayrımı yapmak istemiyorum, elbette ön plana çıkan oyuncular var. Ama bana göre oyunda yer alan tüm oyuncular ekip çalışmasını ve aralarındaki paslaşmayı gayet kontrollü yaptıklarından dolayı büyük bir alkışı fazlasıyla hak ediyor. Yalnız buna ek olarak bana dün daha net biçimde geçen bir durumu paylaşmak istiyorum, sahnedeki oyuncuların tümünün, biz seyirciler ile oyun arasındaki engelleri kaldırarak, bizleri eğlendirirken kendilerinin de eğlendiğini ve enerjilerini olabildiğine yüksek tutarak, biz seyircilerini kendi taraflarına çekmeyi başardıklarını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Ve tabi ki sahne arkasındaki emekçiler de büyük bir alkışı hak ediyor.
Komedisi, dramı, yüksek temposu ile krizi tüm çıplaklığıyla ortaya koyan “Ver Parayı” tiyatro oyununu ajandanıza not almanızı, ilk fırsatta gidip izlemenizi tavsiye ederek yorumumu burada sonlandırıyorum.
Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş