İsminden dolayı kendisine üç harfli benzetmesi yapan Nil’in iç dünyasına yolculuk yaptığımız “Beklenmeyen Misafir” tiyatro oyununu cumartesi akşamı Oda Tiyatrosu’nda izleme şansı buldum.
Kaan Erkam’ın roman tadında kalemi, Ayşen İnci’nin zarif rejisi, Tuana Gizem Uzunlar’ın renkli oyunculuğu ile tek kişilik bir tiyatro oyunu.
Ve hazırsanız yorumlaya başlıyorum; Yazarlık Kadın yada erkek farketmeksizin biraz gözleme, biraz da empatiye dayalı beceri gerektiren bir ayrı bir sanat. Kadın yada erkek farketmeksizin dedim çünkü. Erkek bir yazarın yazarken, erkek egemen toplumda karşı cins olan kadınların iç dünyasına giderek, belki annelerine, belki ninelerine varsa eşlerine yada kızlarına olan gönül borcunu ödemek amaçlı yada Kadın bir yazarın yazarken, karşı cins olan erkeklerin iç dünyasına giderek, belki babalarına, belki dedelerine varsa eşlerine yada oğullarına olan gönül borcunu ödemek amaçlı kendilerince topluma olan sorumluluğunu yerine getirme çabaları bana göre takdire şayan. Kaan Erkam’ın kalemini ilk olarak “Tomris” tiyatro oyununda gözlemledim, sırasıyla pek çok oyunu hakkında gözlem sahibi oldum, farklı bir kalemi olmasına ve sağlam bir edebi dili olmasına rağmen kendisine sorsanız, “ya abartmayın Allah aşkına” diyebilir. Ancak bana göre kadın hikâyelerini konu alan yerli metinler yazmak oldukça zor. Kadınların hikâyelerini yazmak için empati ve gözlem kabiliyetinin çok ama çok sağlam olması gerek. Kendi şahsi fikrim bu yönde. Yine çok uzattım sanırım gelelim “Beklenmeyen Misafir” tiyatro oyununa. Girişte de bahsettiğim gibi isminden dolayı kendisine üç harfli benzetmesi yapan Nil’in iç dünyasını merkezine alarak anlatıyor hikâyesini. Söylemek istediğimi doğru tabir edebilecekmiyim bilmiyorum ama; yorgun bir şekilde eve gelirsiniz, canınız biraz sessizlik ister, bir roman alırsınız okursunuz. Sayfaları tek tek çevirip yazarın anlattığı dünyaya dalarsınız. Tabii bu genelde kitap okumayı sevenler için geçerli. Başka bir gerçek daha var ki çağ artık teknoloji çağı Storytel diye bir uygulama var, siz kitap okumaya üşendiğiniz anda imdadınıza koşuyor, haklarını yemeyelim kitapları sevdiriyor. Ancak ben tiyatronun kitap okumaktan yada uygulamadan dinlemekten, daha güzel bir şey olduğunu düşünüyorum. Duyguyu birebir oyuncudan yada oyunculardan almanın keyfi anlatılmaz yaşanır.
Sıra geldi yine her zamanki gibi rejiye ; Az önce Storytel uygulamasından bahsettim Kaan Erkam’ın metni roman tadında işte tam bu noktada yönetmenin hayal dünyası devreye giriyor. Yeri geldiğinde sade dekorlardan bahsediyorum tiyatro oyunlarında yönetmenin tercihi neyse her zaman saygı duyuyorum. yazarın dünyası eşittir yönetmenin yazarın dünyasına bakış açısı eşittir oyuncu yada oyuncuların duygu aktarımı benim için en önemli unsurlar hep bunlar. Yönetmen koltuğundaki Ayşen İnci’nin, Kaan Erkam’ın roman tadında, insanın iç huzurunu bulması, vicdanını sorgulaması açısından komedi ve trajedi yapısı oldukça yüksek olan metnini, sahneleme biçimi dekor açısından zengin. Kitaplık, masalar, sandalyeler, duvarda resimler ve ortada bir koltuk dolayısıyla daha oyun başlamadan sahnede değiliz de, herhangi bir evin salonundayız duygusu net geçiyor. Ayşen İnci’nin, günümüz tiyatro anlayışından biraz farklı radikal denilebilecek dokunuşlarını görebiliyorsunuz, sahnede oyuncuyu izlerken. İnteraktif oyunlar dışında genelde oyuncu yada oyuncular ile seyirci arasında 80 santimlik bir duvar vardır o da sahnedir. Bu oyunda seyirci ile oyuncu arasında görünmez bir köprü oluşturulmuş, oyuncu o görünmez köprüden karşıya geçerek seyirciye daha doğrusu kalbine ulaşmayı başarıyor.
Sıra geldi oyunculuğa ; Bundan beş sene evvel başladım eleştiri yazıları yazmaya. Eleştirmenlik serüvenimin başlarında, ne yazacağımı bilsem de tam olarak nasıl yazacağımı kestiremiyordum. Ama zamanla kendimi bu anlamda çok geliştirdim ve kendimi geliştirmemde ki en önemli olan şey, olumlu yada olumsuz her türlü eleştiriye açık olmamdan kaynaklı diye düşünüyorum. Cumartesi oyundan sonra olumlu yada olumsuz her türlü eleştiriye açık bir oyuncu gördüm. Bu durumun Tuana Gizem Uzunlar’ın kariyeri açısından büyük bir artı olduğunu düşünüyorum. O yüzden cumartesi oyunda nasıl bir oyunculuk izlediğimi sizlere aktarayım fazla uzatmadan. Her oyun seyirci karşısına çıkmadan önce seyircili genel prova yapar, seyircili genel prova oyuncu yada oyunculara heyecanı yenmeleri açısından büyük katkı sağlar. İstisnai olarak cumartesi akşamı seyircili genel prova prömiyerde yapılmış, haliyle Tuana Gizem Uzunlar’ın heyecanı bizlere net olarak geçti. Diyalog açısından oldukça zengin, yer yer temposu yükselen ve oldukça zor bir metinde Tuana Gizem Uzunlar’ın performansının üst düzeye yaklaştığını düşündüğümü söyleyebilirim. Oyunculuk anlamında daha yolun başında ve sanata olan aşkı gözlerinden okunan Tuana Gizem Uzunlar’ın çok güzel bir enerjisi var. Sahne heyecanını saymazsak ayakta aldığı alkışlarla sınavı geçtiğini gözlemlediğimi de belirterek yorumu sonlandırıyorum.
Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş