More
    Ana SayfaRÖPORTAJBaşarılı Oyuncu Emir Birtan İgit ile kariyeri üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

    Başarılı Oyuncu Emir Birtan İgit ile kariyeri üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

    Birbirine zıt karakterdeki iki mevsimlik tarım işçisinin, zeki George Milton ve onun güçlü kuvvetli ama akli dengesi bozuk yoldaşı Lennie Small’un öyküsünü anlatan “Fareler Ve İnsanlar”. Bizleri, İnsan ilişkilerine, hayallere, kapitale, zorbalığa, görünüme ve içeride olup bitenlere sahici bir gözlem yapmaya çağıran bir eser. Bu seferki röportajımızın konuğu Emir Birtan İgit, “Fareler Ve İnsanlar” ile büyük çıkış yakalayan Emir Birtan İgit ile birlikte keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

    Bize Biraz Kendinizden Bahseder Misiniz?

    “Merhabalar ben Emir Birtan İgit. 28 yaşındayım. İstanbul’da doğdum büyüdüm ama aslen Tunceli’liyim. Tiyatro ile ilkokuldayken tanıştım ve esas olarak lisede tiyatrocu olmaya karar verdim. Liseden sonra birçok kurumda tiyatro eğitimi aldım, çeşitli tiyatro oyunlarında rol aldım ve sonra bunu üniversite düzeyine çıkarmalıyım dedim. 2022 yılında da “Yeditepe Üniversitesi” tiyatro bölümünden mezun oldum ve lisede aldığım kararın peşinden koşmaya devam ediyorum”.

    Sizi Tiyatroya Yönlendiren Şey Ne Oldu Hayatınızda?

    Lisede bir ekibimiz vardı. O yıl Sevgili Doktor oyununu oynayacaktık ve o süreç beni tiyatroya yönlendirdi. Aslında tiyatroya ilkokuldan beri hep ilgiliydim ama o yılki ortam ve ortamın neşesi, enerjisi beni tiyatroya yönlendiren ilk etmen olmuştu”.

    “Fareler Ve İnsanlar” İçinde Yer Almak Nasıl Bir Duygu?

    “Çok güzel bir duygu çok öğretici bir süreç. Ben henüz mezun olmamışken “Fareler Ve İnsanlar” ile başladım ve profesyonel kariyerime de aslında bir klasik, bir kült eser ile başlamış oldum. Bir kere bu bence büyük bir şans dekorundan kostümüne kadar tiyatronun kendine has dokusunun tüm katmanlarını hissettiğim bir süreç oluyor. Bu yüzden son derece tatmin edici”.

    Sanata Olan İlgi Hangi Ülkede Daha Fazla Size Göre Türkiye’de mi? Avrupa’da mı?

    Bu konuyla ilgili hiç istatistiklere bakmadım ama insan bunu ilk duyduğunda tabi ki Avrupa der. Neden ? çünkü koşullar. Aslında, Anadolu insanı çok üretken ve sanata yatkın bir topluluk. Şöyle durup koca bir tarihe baktığımızda çok eski dönemlerden, yakın geçmişe kadar, bu topraklar müthiş sanatsal üretimlerde bulunmuş. Tabii bu da ilgiyi gösterir. Burada bir tarafı övmek ya da yermek benim işim, benim tavrım olamaz. İlgi dediğimiz şeyi ister üretimdeki niceliksel ve niteliksel kalite olarak ele alalım, ister seyirci tarafından katılımı olarak ele alalım. Bunların hepsi koşullara göre belirlenen şeyler. Basit bir örnek vereyim. İstanbul Anadolu yakasının daha doğusundaki insanlar için mesela trafik sanata olan ilgiye çok ciddi ket vuran bir durum. Bahane değil trafik diye bir sorun var. 19.00′ da işinden paydos eden bir Tuzla’lı için 20.30′ da Kadıköy’deki bir oyuna ya da galeriye gitmek ciddi bir sorun. Bunun daha çok ekonomiyle ilişkili yanları var. Kısacası bu toplum ya da bence hiçbir toplum kendiliğinden sanata ilgisiz olmuyor. Nesnel ve maddi koşullar buna engel olduğundan ilgi azalıyor. Olaya buradan bakmak bence daha doğru“.

    Edebiyatla Aranız Nasıl?

    “Bir sanatçı için edebiyat olmazsa olmaz bir alandır. Alanlar arasındaki etkileşim o alanların gelişmesi için elzem. Edebiyat bu anlamda tiyatroyu en fazla besleme potansiyeli barındıran alan. Bana gelEcek olursak ortaokul ve lise yıllarımdaki ilgimi büyük bir özlem ile arıyorum. Maalesef yoğun ve stresli olan iş hayatım arzu ettigim kadar edebiyatla ilişkili olmama engel oluyor. Ama olsun bu da böyle bir dönem diyorum. Bu günler de geçecek biz yine kitaba gömüleceğiz”.

    Neden Tiyatro?

    “Neden tiyatro? çünkü sahnede özellikle prova esnasında Yaşadıklarımdan büyük haz alıyorum. Tıkanıyorsun, zorlanıyorsun, yeri geliyor lanet ediyorsun ama sonra çıkıyorsun oradan ve seninle birlikte çıkan daha başka yepyeni şeyler oluyor. Karakterde ilerleme kat ediyorsun o sırada sen olarak da aydınlanma yaşıyorsun. Bu esnada beynimi daha önce hiç olmadığı kadar işler vaziyette buluyorum. Beynim bir hesap makinesi gibi tıkır tıkır oluyor ve bu cidden inanılmaz bir haz. Bunu yaşamaya bayılıyorum. Sonra da sahnede bunun sefasını sürüyorsun. Daha ne olsun mükemmel:)”

    Tiyatronun Hayatınızdaki Yeri Nedir?

    Son yıllarda tiyatroyu birazcık geri plana atmış gibi duruyorum. Bir sürü başka kaygıdan hayatın çıkardığı sürprizlerden dolayı tiyatroya arzu ettiğim ya da hayal ettiğim kadar zaman ayıramıyorum ki bu herhalde şu an benim jenerasyonumun en büyük derdidir. Ama dönüp bakınca bunların hepsini de bir gün daha steril bir kafa ve ortamda tiyatro yapabilmek için yapıyorum. Daha etkili, daha enerjik, daha üretken, daha kaygısız bir şekilde tiyatro yapabilmek için şu an biraz geri plana atıp başka bir sürü tuhaf şeyle uğraşıyorum. Hepsi daha iyi tiyatro için. İşte tiyatro bu kadar önemli bir yere sahip hayatımda 🙂

    Tiyatroda Oynamadığınız Fakat Oynamak İstediğiniz Bir Oyun Ya da Karakter Var Mıydı?

    “Üniversite öncesi bir kaç yarı profesyonel ve üniversitedeki oyunlarımı saymazsak. Zaten şimdiye kadar tek bir oyunda oynadım o da “Fareler Ve İnsanlar”. Geriye milyonlarca oyun kalıyor. Her oyunu her karakteri oynarım evelallah”.

    Birkaç Cümle İle Oyunu Özetlemenizi İstesek, Neler Söylersiniz?

    “İnsan insan dedikleri, insan nedir şimdi bildim”

    Türk Seyircisinin Tiyatro Ve Sahne Sanatlarından En Büyük Beklentisi Nedir Sizce ?

    “Ünlü görmek (gülüyoruz). Şaka bir yana, yani seyircinin bu konuda homojen olduğunu pek sanmıyorum. Ama mesela Brecht’ten (Bertolt Brecht), bir beklenti içinde olmadıklarını söyleyebilirim. Oyun sonrası suratına tokat vurulup uyandırılmış olmaktan çok oyunla ne kadar özdeşleşilebilirse o kadar özdeşleşmiş ve oyun sonunda hipnotize olmuş olarak ayrılmak isteyenlerin sayısı bence çok daha baskındır. Oyunculuk açısından da daha enerjik, hareketli, ritmi hızlı oyunculuklar. Sanırım seyirciyi daha fazla etkiliyor”.

    Tiyatro Seyircisinin Durumu Hakkında Görüşleriniz Nelerdir?

    “Vallahi şu durumda zor bela bilet alıp tiyatroya gelmiş seyircinin başımızın üzerinde yeri var. Ne diyeyim şu durumda bile oyuna gelmişse o seyirciye kurban olunur yani. Bu vefa borcunu bir kenara bırakırsak epey bir eksik olduğunu söyleyebilirim. Sanat ile ilişkilenmek daha bir çok ilişkilenmeyi gerektiriyor mesela edebiyatla, sinemayla, hayatın kendisiyle, insanın kendisiyle vs. vs. Bunlarla ilişkisi olmayan birinin tiyatrodan keyif alabilmesi, anlayabilmesi de haliyle zor. Tabii ki ben buraada tüm seyircide bunların tümü eksik falan demiyorum. Sadece eğitiminden, ekonomisine, toplumsal yaşantısına kadar. Pek çok problemi olan bir ülkede seyircinin durumunun da muazzam olmasını nasıl bekleyebiliriz ki? Bozuk düzende sağlam çark olmuyor işte. Burada kimseye kızamayız da. Dışarıda dikkat dağıtan,moral bozan. Pek çok uyarana ve unsura maruz kalıyoruz. Bu da mesela en basitinden konsantrasyon süresini azaltıyor ve sonuçta iki saatlik oyun bile uzun gelebiliyor. Burada da tekil olarak seyirciye bir şey diyemeyiz ki. Kısaca her şey çok karışmış durumda. Ama ben en azından tiyatro alışkanlığı olmuş olan yavaş yavaş tiyatro izlemeyi kültürünün vazgeçilmez parçası haline getirmeye çalışan seyirciden naçizane şunu bekliyorum; her şeyi ayakta alkışlamayın lütfen. Yani geçen sezon çok fazla oyun izlemiştim ve hemen hepsi ayakta alkışlanıyordu. Ve o sezonun kötü bir sezon olduğu camia içerisinde konuşuluyordu. O zaman burda bir tezatlık var. Buna dikkat etmeliyiz”.

    Yönetmen Erdem Topuz İle Çalışmak Nasıl Bir Duygu?

    “Çok eğlenceli ve çok öğretici. Erdem hoca farklı ekollerden eğitimler alıp kendi üslubunu, kendi biçimini oturtmuş bir yönetmen. Sahnede ve provada da bunlarda ısrarcı oluyor ve onu oyuncuya yedirtebiliyor. Üstelik bunu yaparken oyuncuyu fazla boğmuyor ona alan bırakıyor. Kesinlikle şanslı hissediyorum kendimi”.

    Tiyatronun Hangi Özelliği Sizi Etkiliyor?

    “Sürekli yeni bir şeyle haşır neşir olmak zorunda bırakması. Aynı rol için bile yaptım oldu yeter deme lüksünü sana bırakmıyor oluşu”.

    Son Olarak Bu Güzel Röportajı Okuyacak Olan Sanatsal Faaliyetler Takipçilerine Söylemek İstediğiniz Bir Şeyler Var Mı?

    Her şeye rağmen pes etmeyelim. Okumaya, izlemeye ve boyun eğmemeye devam. Israr etmek var olmaktır. Israra devam. Bu noktada yüzyıllardır her türlü baskıya rağmen yok olmamış olan tiyatro, bizim en büyük ışığımızdır. Bir yanımız hep onunla olmalı oradan beslenmeli”.

    Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş


    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz

    Yeni İçerikler