Bu seferki röportajımızın konuğu, röportaj esnasında kendisinin de söylediği gibi : “İyi insan olmak zordur bu hayatta. İyi insan, herkese aynı saygıyı göstere bilendir”. Tiyatro sahnesinde, beyaz perdede, televizyonda nerede tanımış olursanız olun. Şöhretin insanlığa eksi olarak kazandırdığı ego, kibir ve sen de kimsin kafasından gayet uzak, güler yüzlü ve nazik yapıya sahip. Çok yönlü bir insan Model, DJ, Oyuncu Hande Aras. “Fareler Ve İnsanlar” ile büyük çıkış yakalayan Hande Aras ile buluştuk. Kendisi tarafından gayet klas bir ağırlandım ve birlikte keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Bize Biraz Kendinizden Bahseder Misiniz?
“Selamlar, sizinle bu keyifli röportajı yapmak büyük mutluluk duyuyorum. İzmir’liyim. Yaklaşık 8 yıldır iş kariyerimden dolayı İstanbul’da yaşamaktayım. “Dokuz Eylül Üniversitesi” Ekonometri mezunuyum. Başarılı bir eğitim öğrenim hayatım oldu. Liseyi ve üniversiteyi dereceyle bitirdim. Üniversitedeyken gelen teklifler üzerine modellik yapmaya başladım ve üniversiteden mezun olduğumda modellik kariyerim profesyonel bir noktaya taşınmıştı bile… İzmir’in başarılı modellerinden biri olmuştum. Aslında mezun olduğumda hedefim, okuduğum bölüm alanında kariyer yapmaktı. Fakat ilerleyen modellik kariyerim ile çok güzel proje teklifleri gelmeye başladı. Mezun olduktan sadece bir kaç ay sonra Number One TV’den İstanbul’da bir sunuculuk teklifi geldi. Aslında aklımda İstanbul hiç yoktu ama bu teklifi kabul edip İstanbul’a geldim. Hiç bir tanıdık ya da hiç bir destek yok… Aslında ne kadar çılgınca ama şimdi geriye dönüp baktığımda bir başarı hikayesi görüyorum. Number One TV’de iken hafta içi her gün “On Air” müzik programını canlı yayın olarak sunmaya başladım. Tabii sunuculuk yaparken; modellik kariyerime de hiç ara vermeden devam ettim ve kısa süre içinde İstanbul’da bir çok dünya markası ve modacıyla çalışmaya başlamıştım bile… Başarıya doymayan biriyim. Başarı geldikçe hedefler de artıyor. Sunuculuk ve modellik derken üstüne oyunculuğu da ekledim ve çeşitli eğitimler aldım. “Mazlum Kuzey” komedi filminde Ceyda karakterini; “Değirmen” filminde ana karakterlerden Gazeteci karakterini; “Arka Sokaklar” dizisinde Melis karakterini canlandırdım. Ardından hayalim olan tiyatrodan teklif geldi. Son 3 yıldır Dünya klasiklerinden “Fareler Ve İnsanlar” eserinin tek kadın karakteri Curley’in’ karısını canlandırıyorum. Halen Türkiye turnelerimiz devam ediyor. Müzik tutkum üzerine gelen teklifler sonucunda son bir yıldır DJ’lik kariyerim başladı. Çok büyük heyecan ve tutku. Şu an tüm Türkiye’de performanslarım devam ediyor; çok yakında Avrupa’da da sahne alacağım”.
Sizi Tiyatroya Yönlendiren Şey Ne Oldu Hayatınızda?
“Tiyatro benim her zaman hayalimdi. Annem tiyatro aşığı bir kadın küçüklüğümden beri annemle hiçbir oyunu kaçırmazdım. Tiyatroyu her zaman tüm sanat biçimleri arasında en yücesi olarak kabul ederim. Çünkü insanlara ait her duyguyu içinde barındıran ve duygu ve düşünceleri en anlamlı en dolaysız olarak paylaşabileceğimiz en yüce sanat dallarından birisidir. Bir gün tiyatro sahnesinde dünya klasiklerinden birinde olacağımın düşüncesi bile beni heyecanlandırmaya yetiyordu. Yıllar sonra bana bu teklif geldiğinde gururla kabul ettim. Çok emek verdim çok çalıştım ve şuan da Dünyanın en çok okunan dünya klasiği “Fareler Ve İnsanlar” eserinin tek kadın karakteriyim ve kısmetse 4. Sezonumuza başlıyoruz”.
“Fareler Ve İnsanlar” İçinde Yer Almak Nasıl Bir Duygu?
“Tiyatro, adeta hem ahlak, hem de lisan için en büyük okuldur. “Fareler Ve İnsanlar” eseri benim için en büyük okullardan biri oldu. Dünyamın sınırlarını genişletti gelişimime farklı bir boyut kattı ve her oynadığım oyunda tarifsiz deneyimler kazandırdı. Tiyatro sahnesinde olmak öz varlığımızı fark etmemize yarayan şeylerin, mutlulukların acıların, sevgi ve nefretlerin, üstünlük ve zayıflıkların şaşmaz büyülü bir aynası ve vazgeçilmez bir tutkudur. Tiyatro kariyerime “Fareler Ve İnsanlar” ile başladım ve profesyonel kariyerime aslında bir klasik, bir kült eser ile başlamış olmak tarifsiz bir duygu”.
Birkaç Cümle İle Oyunu Özetlemenizi İstesek, Neler Söylersiniz?
“Oyundan bir replikle cevap vermek isterim: “İnsanın yüreğinin iyi olması için akla gerek yoktur”. Bana zaten bu ikisi birlikte pek olmuyor gibi geliyor. Gerçekten akıllı bir adama bakıyorsun, hiç de iyi olmadığını görüyorsun”
Sanata Olan İlgi Hangi Ülkede Daha Fazla Size Göre Türkiye’de mi? Avrupa’da mı?
“Türkiye demeyi öyle çok isterdim ki ama ne yazık ki cevabım Avrupa… Bu soruya 2.Dünya Savaşında yaşanan etkilendiğim bir hikayeyle cevap vermek isterim. 2. Dünya Savaşında hava saldırılarında bombalarla yerle bir olmuş Almanya’nın kısa bir süre sonra Avrupa’nın ekonomik açıdan en güçlü devletlerinden biri durumuna gelmesi üzerine, ekonomik kalkınmalarını neye borçlu olduklarını sorduklarında, Adenauer şaşırtıcı sanılabilecek bir yanıt vermiştir: “Tiyatroya! Onun için de her şeyden önce tiyatro binalarımızı yaptık”. Aslında, hiç de şaşırtıcı bir yanıt değildir bu. İkinci Dünya Savaşının külleri altında kalan tüm gelişmiş ülkelerde, ilk onarılan ve yeniden yapılan binalar tiyatro ve opera binaları olmuştur! Aynı anlayış, Avusturya’da, İngiltere’de, Fransa’da, Hollanda ve Belçika gibi daha birçok gelişmiş ülkede görülüyor”.
Tiyatroda Oynamadığınız Fakat Oynamak İstediğiniz Bir Oyun Ya da Karakter Var Mıydı?
“Aslında tiyatroda oynamak istediğim bi tür var: Komedi. Ve bunu ilk defa sizinle paylaşıyorum. “Komedi” üzerine de birkaç oyun teklifi geldi ve senaryoları değerlendiriyorum. Yakın zamanda yeni bir oyunla da tiyatro severlerle buluşacağım”.
Sinema,Dizi Ve Tiyatro Hepsinde Yer Aldınız.Sizce Yapılan Oyunculuklar Arasında Farklar Var Mıdır? Siz Kendinizi Hangisine En Yakın Hissediyorsunuz ?
“Evet elbette aralarında farklar vardır. Fakat bu fark nüans farkıdır, teknikler değişir. Benim için tabii ki Tiyatro kıymetlim birinci sırada gelir. Benim için tiyatro tüm sanat biçimlerinin en yücesidir. Ama bu demek değildir ki sinema dizi az önemlidir. Aksine mesleğimi icra edebileceğim her alan başımın tacıdır. Fakat tiyatronun yeri hep ayrıdır”.
Oynadığınız Rolü Seyirciye Bire Bir Anında Yansıtabilmeniz Çok Önemli. Bu Kadar Doğal Olmayı Nasıl Başarıyorsunuz?
“Rolü analiz etmek, özümsemek, türüne ve dönemine göre içselleştirmek ya da dışa vurumcu bir teknik ile oluşturmak. Biz bu duruma “Rolü giyebilmek” diyoruz.Bunun için provalarımız aylarca sürüyor. Prömiyerden ve galadan sonra oyun oynadıkça, o rol daha çok bizim olur ve her oyunda daha da içselleiir bizimle bütünleşir. O rolü Yaşarız”.
Oynadığınız Oyunlar Sırasında, Sahnede Başınıza Gelen Komik Veya Ilginç Anılar Varsa, Bizimle Paylaşır Mısınız?
“Olmaz olur mu… Canlı olarak yapılan bi sanat olduğu için başımıza aksilikler geliyor. Fareler ve insanlar oyununun son perdesindeki ölüm sahnemde uzunca bir süre yerde ölü halde uzanıyorum. O sıra da diğer oyuncu arkadaşlarım oyuna devam ettikleri için ve adrenalin tavan olduğu için yanlışlıkla elime basmışlardı.Hala acısı aklımda. Fakat asla belli etmemiştim. Ardından oynanan diğer yüzlerce oyunda hep tekrar elime basarlar mı korkusu yaşadım. Ama oyunumuza değer”.
Türkiye’de tiyatroya karşı son yıllarda biraz daha ilgi arttı gibi. Ülkemizdeki sahne sanatları yeterli ilgi ve desteği alıyor mu sizce?
“Günümüz seyircisinin tiyatroya ilgisi katlanarak artmakta gittikçe daha iyi oluyor. Ne zaman tiyatro sanatı dizilerin önüne geçer ve sizinle tanıştıklarında ilk sordukları soru hangi dizilerde oynadığınız değil hangi oyunlarda oynadığınız olduğu gün “tamam” diyebiliriz”.
Yönetmen Erdem Topuz İle Çalışmak Nasıl Bir Duygu?
“Usta bir yönetmen ile çalışmak bir oyuncu için çok geliştirici. Erdem Hocayla çalışmak benim için bir okul gibiydi her çalışmamızda ondan yeni şeyler öğrendim. Her seferinde üstüne koyarak katlayarak ilerledik.Çünkü gerçekten tiyatroya ömrünü adamış bir yönetmenden eğitim almak benim için bir şanstı. Erdem hoca kusursuzluğu hedefleyen bir yönetmen ve bizleri de yapabileceğimiz en iyi performans için aylarca gece gündüz çalıştırdı. Bende daima kendimi geliştirip her işimde daha iyi bir performans ortaya koymayı hedefliyorum”.
Yazar İle Empati Yaptığınızda Neden Kadının Adı Yok Hikayede Sizce?
“Gerçekten çok güzel bir soru bu oyunumuzdaki sembollerden biri , Neden Curley’in eşi? Onun bir adı yok mu? Neden kadının adı yok? Kadının adı yok. Bir adı yok çünkü o sadece Curley’in sahip olduğu bir varlıktan ibaret. Curley’in eşi sadece bir haz objesi olarak görülmekten ibarettir kitapta. Steinbeck, ona isim vermeyerek bu kadının dünyadaki herhangi bir kadın olabileceğini söyler bizlere. Gerçekten de öyle değil mi? Curley’in eşi ben olabilirim,sen olabilirsin ya da bir başkası. Kitabın sonunda onun gerçekleşmemiş rüyalarını, hayallerini, ümitlerini düşününce herhangi birimizin olmama ihtimali yok gibi neredeyse. Sahnede hayat verdiğim bu Kadın aynı zamanda yalnızlığın da sembolüdür. Hiçbir arkadaşı, akrabası olmayan, hayatında hiç bir hareket ve hiç bir değişim gerçekleşmeyen, konuşabileceği birisi bile bulunmayan yapayalnız bir kadın”.
Adrenalinin Yüksek Olduğu Bir Sahne Lanie Ile Kadının Yanlız Kalması Ve Romanı Okuyanların Bildiği Malum Son Acaba Siz Olsaydınız Bu Hikâyenin Sonunu Nasıl Yazardınız?
“Bunu hiç düşünmemiştim. Çünkü Canlardırdığım Curley’in Karısı karakteri çok yalnız bir kadın konuşacak hiç kimsesi yok aslında farklı başka hiçbir amacı yok tek derdi biriyle sohbet edip içini dökmek. Ama güzel olduğu için ve kimse başına bela almamak için hep ondan kaçıyor. Oda konuşacak birini bulmuşken, canı pahasına da olsa, dertleşip yalnızlığını gidermek istiyor. Fakat canından oluyor. Aynı şartlarda ben olsam sanırım benim sonum da aynı olabilirdi”.
Sağlam Bir Ekip Ile Çalışıyorsunuz Sizce Ekip Çalışmasının Avantajları Ve Dezavantajları Nelerdir?
“Böyle şahane bir ekiple olduğum için kendimi şanslı hissediyorum. O kadar çok avantajı oldu ki, kelimelerle anlatmam çok zor. Birbirinden başarılı oyuncularla aynı sahnede özel bir dünya klasiğinde olmak benim için asla bitmeyen bir okul diyebilirim. Her oyunda yeni şeyler öğreniyorum, her oyuncu arkadaşımdan farklı deneyimler kazanıyorum, duygusal ve kişisel gelişimime katkı sağlıyorum. Sanata bu kadar aşık yıllardır tiyatroyla iç içe olan Erdem Topuz ve Işık Tolgay başta olmak üzere değerli isimlerle aynı sahnede olmak çok büyük bir gurur benim için. Hiçbir dezavantajı olmadı sadece 10 kişilik büyük bir ekibimiz var hepsi tiyatro kökenli bir tek benim ilk oyunumdu. İlk başladığım sezonlarda bunun bir endişesi vardı. Ama öyle çok çalıştım ki şu anda aldığım yorumlarla, alkışlarla bu işinde üstesinden geldiğimi gördüm diyebilirim”.
Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş