More
    Ana SayfaELEŞTİRİ"Yerden Yüksek Hikayeler" Tiyatro Oyununu Sizler İçin Yorumluyorum

    “Yerden Yüksek Hikayeler” Tiyatro Oyununu Sizler İçin Yorumluyorum

    Yapımcılığını 1 Oda 1 Tiyatro’nun üstlendiği, hepimizin içindeki kırılgan, yorgun, ama hâlâ direnen tarafı hatırlatan “Yerden Yüksek Hikayeler” tiyatro oyunu 18.10.2025 Cumartesi 20:30 Asmalı Sahne’de gerçekleşen prömiyeriyle perdelerini açtı. Bizde Sanatsal Faaliyetler olarak oradaydık.

    Olcay Tanberken’in yazdığı, Aydoğan Temel’in yönettiği tiyatro oyununun oyuncu kadrosunda ise Muzaffer Yöntem, Olcay Tanberken ve Venda Altuntaş yer alıyor.

    RAPUNZEL’İN BERBERİ : Kim demiş her kulede Rapunzel bekler diye? Bu kez kulenin tepesinde bir berber var: Johannes. Yıllarca saç kesti, sessizliği taradı, umudu düzledi. Ta ki bir gün… KİRACI : Bir adam ve hiç bitmeyen bir “yerleşme” çabası. Yeni bir daire, yeni bir hayat… Nedim de öyle yaptı, “taşındı”. Gerçekten gitmiş miydi, yoksa hep burada mıydı? KABİN BAGAJI : Bir uçak dolusu sessizlik, bir kadın dolusu düşünce. Büyük şehre gidiyor, ama varış garantili değil. Ne gökyüzü iniş vaat ediyor, ne zaman durmak bilmeyi.Bir saç teli kaderi değiştiriyor, bir uçak koltuğu bulutlara dalıyor ve bir ev yeni kiracısını tahliye etmek istiyor…İnsanın dünyayla baş etme çabaları ve yerden yüksekte geçen tüm yalnızlıkları, iç içe geçmiş bu tuhaf ama oldukça tanıdık 3 karakter ve 3 hikayede buluşuyor.

    Hazırsanız yorumlamaya ve sahne gözlemlerimi aktarmaya başlıyorum; oyun sırasında kafamda tiyatro oyunu ile alakalı çok not aldım araya pazar girdi inanın aldığım notları hiç unutmadım. Çünkü, “Yerden Yüksek Hikayeler” tiyatro oyunu, insanın en karanlık noktasında bile var olmaya, yeniden ayağa kalkmaya dair içsel bir mücadele anlatıyor. Dolayısıyla bu yönüyle oldukça akılda kalıcı. Ama tabii ki sadece bu değil akılda kalıcı olmasını sağlayan. Karakterlerin içsel çöküşünü sembolize eden sahne tasarımı, dekorun neredeyse yokluğa varan sadeliği, her nesnenin, her ışık kırıntısının, her gölgenin bir anlam taşıması. Özellikle ışık kullanımının, umutla karanlık arasındaki o ince çizgiyi gözle görünür hâle getirmesi. Metin açısından incelendiğinde “Yerden Yüksek Hikayeler”, ismine tamamen tezat bir biçimde Yerden Yüksekte hayat yaşayan insanların değilde bunun tam tersi dibe çökmüş insanların hayatlarını anlatan bir metin var karşımızda, hepimizin içindeki kırılgan, yorgun ama hâlâ direnen tarafı anlatıyor. Biraz daha açacak olursam, dibe çökmüş insanların hayatlarını merkezine alan yapısıyla, hem insana hem topluma ayna tutan güçlü anlatıma sahip bir metin yazmış Olcay Tanberken. Bazı oyunlar vardır, sahnede yalnızca bir hikâye anlatmaz; seyirciyi de anlatılan hikâyelerin içine, en derin çukuruna, insan ruhunun karanlık dehlizlerine doğru sürükler. Bu oyun da tam olarak böyle bir etki yaratıyor. Aslında metin; umutsuzluk üzerine kurulu olsa da aslında içten içe bir direniş hikâyesi anlatıyor. Her karakter kendi bataklığında debelenirken bile, insan kalmanın, affetmenin, sevmeye devam etmenin izlerini taşıyor. İnsanın dibe vurduğu anda bile içindeki yaşama direncini kaybetmeyen o küçük kıvılcımı yakalıyor. Karakterler, toplumsal dışlanmışlıkla bireysel suçluluk duygusu arasında sıkışmış insanlar. Her biri, seyirciye kendi varoluşuyla ilgili bir ayna tutuyor. Seyirciye kendi karanlığıyla yüzleşme cesareti veriyor. Ve en önemlisi insan ruhunun en karanlık köşelerine ışık tutuyor. Parlak değil, yakıcı değil ama samimi, gerçek ve insana dokunan bir ışık. Dedim ya çok not aldım ancak fazla uzatmamak lazım metinsel açıdan inceleme kısmı bu kadar olsun.

    Rejiden bahsedeyim kısaca; Doğruyu söylemek lazım metinsel açıdan incelendiğinde oyun oldukça kasvetli. Ancak Aydoğan Temel sahnede ilk kez izlediğim rejisiyle kendi farkını ortaya koyduğu yer yer komik anlatımı, Absürt, karşıt gerçekçi ve gerçekçi tiyatro unsurlarını birleştirerek metnin kasvetini dağıtarak seyirciyi oyunda tutmayı başarıyor. Aydoğan Temel’in rejisi, oyunun duygusal derinliğini en yalın ama en vurucu biçimde destekliyor. Sahne tasarımında kullanılan minimal yaklaşım, karakterlerin içsel boşluğunu güçlü bir biçimde temsil ediyor. Boşluk, sessizlik, hatta durağanlık. Hepsi yönetmen tarafından bilinçli birer araç hâline getirilmiş. Yönetmen, temposu düşük ama yoğun bir atmosfer kurarak seyircinin duygusal derinliğe odaklanmasını sağlıyor. Ne bir saniye fazlası, ne bir cümle eksik… Her detay yerinde, ölçülü, dikkatli. Bu da oyunun rejisel bütünlüğünü son derece güçlü kılıyor. Renkli perdeler, renkli eldiven ve çoraplar, Berber Johannesin Palyaço kostümü V.B. Bence gerekli özeni göstererek, harika bir teatral bir şölen sunuyor biz izleyenlerine. Aydoğan Temel övgüyü sonuna kadar hak ediyor.

    Geçelim oyunculuklara; Oyunculuklar, oyunun kalbini oluşturan en etkileyici unsurlardan biri. Karakterlerin içe dönük yapıları, abartıdan uzak oyunculuk anlayışıyla birleşince sahnede bir gerçeklik hissi doğuyor. Özellikle sessizlik anları, bakışlar ve nefes aralıkları öyle ustalıkla yönetiliyor ki, söylenmeyen sözler söylenenlerden daha fazla yankı buluyor. Bir oyuncunun yüzündeki titrek bir tebessüm, diğerinin gözünde beliren bir boşluk. Bu küçük ama derin detaylar, oyunun ruhunu taşıyan anlar hâline geliyor. Oyuncular arası denge de oldukça başarılı. Hiç kimse sahneyi “sahiplenmiyor”; aksine, herkes birbirinin hikâyesine alan açıyor. Bu da oyunun kolektif ruhunu güçlendiriyor. Yönetmen ile oyuncular arasındaki uyum açıkça hissediliyor. Her karakterin bedensel dili, sahnedeki duruşu, yürüyüşü, hatta sessizliği bile karaktere dair bir şey söylüyor. Aslında onlar oyuncu değil çünkü genel kaynak bilgilerine bakıldığında oyuncu: ses, vücut, jest ve mimiklerini kullanarak bir karakteri ya da durumu canlandıran meslek grubuna verilen unvandır. Muzaffer Yöntem, Olcay Tanberken ve Venda Altuntaş karakterlerini “oynamak” yerine adeta “yaşıyorlar.” Seyirci sahnede bir performans izlemiyor, bir hayatın içine tanıklık ediyor.

    Sonuç olarak ; Rejisiyle, oyunculuklarıyla, atmosferiyle tiyatronun özüne dokunan bir yapım bu. Gösterişli değil, sade ama çok derin. İnsanı anlatıyor, ama en çıplak hâliyle ve başta da söylediğim gibi hem insana hem topluma ayna tutan güçlü anlatımıyla uzun süre unutulmayacak bir tiyatro deneyimi. Best of sıralamamda yer verdiğim oyunlara bir yenisini daha ekledim. Muhakkak gidin ve izleyin.

    Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş

    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz

    Yeni İçerikler