HOUSE of PERFORMANCE yapımı ve Engin Alkan rejisiyle sahnelenen “İstanbul Efendisi Müzikali”, Bakırköy HOUSE of PERFORMANCE sahnede izleme fırsatı buldum.

Oyunlarının konusunu daha çok Osmanlı tarihinden alan sosyal hayat, töreler, batıl inançlar gibi konuları kendi mizahi üslubuyla yorumlayan Musahipzade Celâl’in, ustalık dönemi oyunlarından kabul edilen 1912 yılında kaleme aldığı, Engin Alkan’ın yönettiği ve oyuncu kadrosunda yer aldığı tiyatro oyununun oyuncu kadrosunda Nihan Büyükağaç, Serkan Ilgaz, Zeynep Sevi Yılmaz, Doğukan Yavuz, Tutku Erten, Türkü Turan, Nikolas Sertaç Güder, Musa Can Pekcan, Şahin Can Bayır, Burak Şamlı, Uzay Gökhan Irmak, Mert Arat, Ammar Özçelik, Nazlıcan Turan, Selen Severcan, Büşra Tut, Asyasu Şimşek, Eyşan Dönmez, Begüm Solmaz yer alıyor. Aynı zamanda oyunculara Ud, Perküsyon, Akordeon: Hamit Erentürk, Klavyeler: Mustafa Altınay, Bas Gitar: Emre Doğan, Kaval: Hüseyin Kollez, Kanun: Ali Tuncay, Keman: Batuhan Gürgen, Klarnet: Onur Sağlam, Davul & Perküsyon: Sinan Can Sarı, Mustafa Altınay Canlı bir orkestra eşlik ediyor.

Oyunun konusu kısaca şöyle; İstanbul’un Baş Kadısı Savleti Efendi, cinlerin perilerin hurafeleriyle dolu bir gerçekliğe gömülmüştür. Yıldızların açılarıyla oluşan kadere dair inancı öylesine kuvvetlidir ki, kızı Esma’nın kiminle evlenmesi gerektiğine bile yıldızların açılarıyla, fallarla, remillerle karar vermek istemektedir. Köleliği halen devam ettiği, özellikle kadınların bir eşya gibi alınıp satıldığı, köle olmayan kadınların ise babaları tarafından söz hakkı olmadan uygun görülen biri ile evlendirildiği bir zaman diliminde Savleti Efendi’nin kızı Esma fallarda çıkan damat adayıyla mı, yoksa gönlünü kaptırdığı delikanlı ile mi evlenecektir? Bir baba ve baş kadı olarak bedenleşen bu otorite figürünü alt etmenin bir yolu bulunabilecek midir?

Hazırsanız yorumlamaya başlıyorum; yorumlamaya başlıyorum dedim ama dün akşamki izlenimlerimi neresinden başlayarak anlatsam bilemedim ama sanırım Engin Alkan’dan başlayacağım. Engin Alkan’ın tırnak içinde yaratıcı bir zekaya ve bana göre büyük bilgi birikimi olan bir tiyatro duayeni olduğunu “Tarla Kuşuydu Juliet” tiyatro oyununda keşfettim. Aslında ondan önce “7 Numara” dizisinden oyunculuğuna hayranlığım vardı. Doğrusu söylemek gerekirse 18.yüzyıl Osmanlı sosyal hayatından kesitler sunan eserde fal, batıl inançlar, esaret vb. terimler ele alınmış ve Lale Devri, masal havasında, töre ve modalardan doğan yanlışlıkların çok kısa ve özlü eleştiriler içeren bir dille anlatıldığı bir metin olsa da daha önce izlemediğim yada okumadığım için bilmiyorum ama bana sanki başlı başına yada şöyle söyleyelim; yıl “2025” eserin yazıldığı dönem “1912” yani bence eser metin olarak günümüz tiyatro seyircisini az buçuk tanıdığımı düşünürsek anlatım bakımından tek başına metin çok ama çok yetersiz kalırdı hissi geçti dün akşam içimden. Dolayısıyla tırnak içinde keyif alarak izlediysek sebebi Engin Alkan’ın rejisi artı sahne enerjisi ve oyundaki deyim yerindeyse sahnede kanıyla canıyla kendilerini ortaya koyan tüm oyuncuların öz verisidir.

Biraz metnin derin mesajlarına değineyim; bu oyunda günümüzde hala çözemediğimiz kulak arkası yaptığımız 2 ana fikir var. Birinci ana fikir yine kadınlar, yine erkek egemen toplumda kadın olmak ve eserin güncelliğini korumasını saylayan da yine kadınlar. İkinci ana fikir ciddi bir mesele olan ve bir toplumun gelişmesi için önemli olan, kimsenin kimseyi hor görmediği, din, dil ayrımı yokken, herkesin “biz” dediği dönem üzerinden anlatılan “Birlik ve Beraberlik” meselesi. Eser ana fikirler etrafında dolaşırken köklü gelenekler ile ustaca belli bir saygı çerçevesinde dalga geçiyor. Atalarımızdır saygı duymak zorundayız fakat yanlışlarını da görmezden mi gelelim.

Rejiden bahsedelim kısaca; kısaca dedim çünkü bıraksanız uzun uzun yazarım. Öncelikle oyundaki bütün karakterlerin hikaye de işlenişi çok iyi. Hepsinin kendisine özgü ayrı bir varoluş çabası olduğu aşikar. Oldukça etkileyici, büyüleyici ve hiç bir masraftan kaçınılmamış Dekor Tasarımı, dönemi yansıtan Kostüm Tasarımı, Işık Tasarımı ile yarattığı atmosfer gereği de biz izleyicilerini sonuna merak ettirmeyi başarıyor Engin Alkan. Canlı orkestra ile çalan müzikler ve danslar etkileyici ve daha önce “Tarla Kuşuydu Juliet” tiyatro oyununda da gördüğüm oyuncuların bizzat kendilerinin değişimli olarak sahne kenarından şarkıları mikrofon eşliğinde söylediklerinden oyunu daha eğlenceli bir hale getiriyorlar. Bunların dışında oyunu çok keyifli bir seyirlik haline getiren bir şey daha var doğallık ve sanırım doğaçlama. Engin Alkan seyirci ile oyuncu arasında görünmez bir köprü oluşturarak, oyuncuları o görünmez köprüden karşıya geçirerek seyircilere ulaşmasını hedeflemiş. Oyunda en dikkatimi çeken bir detay da yapılan makyajdı oyuna fantastik bir hava katmış. Müzikaller zorluğu açısından oynayanın enerjisini tüketen ama izleyenlerine anormal derecede enerji veren türler dolayısıyla Engin Alkan’ da dahil olmak üzere oyuncular sahnede çok ama çok rahatlardı enerjilerini bayağı bir tükettiler.

Oyunculuklara da kısaca değineyim; geldik yine en zorlandığım bölüme oyundaki tüm oyuncular (Serkan Ilgaz, Zeynep Sevi Yılmaz, Doğukan Yavuz, Tutku Erten, Türkü Turan, Nikolas Sertaç Güder, Musa Can Pekcan, Şahin Can Bayır, Burak Şamlı, Uzay Gökhan Irmak, Mert Arat, Ammar Özçelik, Nazlıcan Turan, Selen Severcan, Büşra Tut, Asyasu Şimşek, Eyşan Dönmez, Begüm Solmaz) Çok doğal ve kırk yıllık profesyonel oyunculara taş çıkaran cinsten performans sergilediler. Hepsini ayakta alkışladım. Hatta bir ara oyunun ilk perdesinde ayağa kalkıp alkışladım. oyunun finaline doğru Gamzedeyim Deva Bulmam şarkısında hayat birikimi patlaması yaşayıp ağladım. Ama takdir edeceklerdir oyunu keyifli hale getiren de profesyonel oyuncular Engin Alkan ve Nihan Büyükağaç için artı bir parantez açmak şart. Engin Alkan ve Nihan Büyükağaç’ın Kendilerine özgü bir profesyonellikleri var, bir kere aralarında çok iyi paslaşıyorlar. Sahnede sağlam duruşları ve oyunculukları ile seyirciyi oyun boyunca oyun içinde tutabiliyorlar.

Sonuç olarak; Dekoru, kostümleri ve aksesuarları, canlı müzikli eğlenceli anlatımı ile iki perde yaklaşık 180 dakika süren oyunda zamanın nasıl geçtiğini anlamadığımız karmaşa, kargaşa dolu, Grotesk, Absürd, temposu oldukça yüksek, günlük dertlerden kısa süreli kaçarak eğlendiğimiz bir oyun izledik. Süresine takılmayın. Ajandanıza kayıt edin ve izleyin.
Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş