Düşünce ve duyguların söz veya yazı halinde, güzel ve etkili bir şekilde anlatılması sanatı. Yazarlar dünyadaki en güzel his olan ‘yazmak’ hissini kendilerine, hem hobi, hem meslek haline getirmeyi başarabilmiş yüce insanlar. Yazarlar, gecelerini gündüzlerine katıp sadece siz mutlu olun diye okuduğunuz bu kitapları, ya da tiyatro oyunlarını yazıyorlar. Biraz düşünün, eğer bir kitap, yada bir tiyatro oyunu sizi en hüzünlü anınızda güldürüp, en neşeli anınızda hüzünlendirebiliyor ise; Hayatınıza birazda olsa renk gelmiş demektir. Bu renk; sizi yeri, geldiğinde hayata bağlayıp, yeri geldiğinde sizi hayattan koparabiliyorsa bu güzel hissi yazarlara borçlusunuz, buna emin olabilirsiniz. Özellikle kalemini çok sevdiğimiz bir yazarsa zamanla ona karşı hayranlık duymaya başlar ve karakterini merak ederiz. Bizde bu yüzden değerli bir yazar Mustafa Aslantaş ile keyifli bir röportaj yaptık. Bizi kırmayıp soruları tüm içtenliğiyle cevapladığı için kendisine teşekkür ediyoruz.
Sanatsal Faaliyetler Takipçilerine Kısaca Kendinizden Bahseder Misiniz ? Sanat Hayatınız Nasıl Başladı ?

“Ankara’da yaşıyorum, 49 yaşındayım, evli ve bir çocuk babasıyım. Alakasız bir mesleğim var, herkes gibi hayat telaşında koşturuyorum ve çok sorulduğu – zannedildiği üzere – Dil Tarih mezunu değilim, ya da herhangi bir dramatik yazarlık mezunu”.
Kendinizi Nasıl Tanımlarsınız ?

“Yakın çevremin tanımladığı üzere “bi’alem”, biraz zihni sinir, neşeli, anca büyümüş koca bir çocuk, hissiyat manasında kırılgan, çekingen, anında manüple edilebilen, fazlaca duygusal, bazen de “geçerken uğramış”“
Sizi Yazmaya Özendiren Şeyler Nelerdir?

“Konuşurken pek kimseyi ikna edemem, hayır diyememe özelliğim var. Fakat oldum olası kalemimin kuvvetinin farkındayım. Sonra işlerin içine girince mesela bir ekibin sizin sayfalar dolusu oyununuzu ezberlemesi… Bunlar olağanüstü tatminler. Yazıya kapanıp terapi maksatla yazmıyorum ama cömertçe hesaplaşılan yer bazen bir kağıt-kalem olabilir. Yazı benim için “garantili” bir yol kısaca”.
Tiyatronun Rolü Günümüzde Nedir Sizce Desem?

“Eski tadından uzaklaşsa da, hala heyecan duyulabilen, hiçbir zaman modasının geçmeyeceğini düşündüğüm, insan var oldukça biyolojik bir tür gibi devam edeceğini varsaydığım “sanatın er meydanı””.
Kimsenin Okumayacağını Bilseniz Bile Yazar Mıydınız?

“Aslında tiyatro oyunu ise bu, yazmak istemem. Bazı oyun yazarı arkadaşların kendim için yazıyorum dediklerine şahit oluyorum. Kendim için oyun yazmam, bir tekst olağanüstü keyifli bir kitap bile olsa onun yeri sahnedir. Ayrıca kimse okumuyorsa bir sorun olmalı. Kalkalım yerimizden harekete edelim. Onlar bize gelmez, biz onlara gidelim, biri okumazsa biri okur ve ne kapılar açılır kim bilir”.
Sanatsal Faaliyetler Takipçilerine ” Kelebekler Ölüyordu” Tiyatro Oyunundan Bahseder Misiniz?

“Kelebekler Ölüyordu iddiasını çok yükseğe çivilediğim bir oyundur. Çıtası-Nobel. Mottosu “Nobel’e kadar gider” Öyle böyle bir oyun değil. Çok acı bir hikayeyi oldukça neşeli bir dilde aktardığım kesinlikle diğer oyunlara benzemeyen bir “başyapıt””.
Seyirci ” Kelebekler Ölüyordu” Tiyatro Oyununda Neyi Özellikle Yakalamalı Ve Anlamaya Çalışmalı ?

“Hele günümüzde her şey ne kadar da ucuzladı değil mi? Para kazanmak için emek vermek yerine piyango çıkmasını bekliyoruz. Fakat usta olmak diye bir kavram vardır. “Ayakçılığını yapmadığınız işin ustası olamazsınız” Emek! Gerçek anlamda emek vermek ve çalışmak gerekir. Ve Kelebeklerde şu şekilde anlatılıyor “Davut usta kesik parmağını sallayarak söylüyor “Usta olmak için parmağınızdan biraz gitmesi gerekir”. Ve Kelebekler çok ağır bir dram. Hikayesini hazmetmek zor. Özellikle “baba” mevzusunun üzerinde döner durur. Yaralıları bekleriz, Kelebekler tuz basmaya hazır”.
Roman Ya da Tiyatro Oyunu Yazmak Keyifli Olsa Gerek İlham Nereden Geliyor Diye Sorsak?

“O kadar farklı ilhan kaynakları var ki. Mesela ofiste bir arkadaşın rastgele söylediği, gülüp kahkaha attığımız bir şaka, oyunda tokat gibi yüzümüze fırlatılan dramatik bir sahneye dönüşebiliyor. Bazen bir rüya, bazen yığılan, sizi boğan yaşanmışlıkları üzerinizden atmak niyeti… Çok şey ilham oluyor”.
Bildiğimiz Kadarıyla Yönetmenlik Deneyiminiz De Olmuş, Yazarlık Ve Yönetmenlik Arasında En Keyif Aldığınız Hangisi Yada İkiside Keyif Veriyor Mu?

“Keyif açısından değerlendirirsek yönetmenlik daha keyifli. Ama bedeli çok ağır. Sürekli hedef tahtasına dikiliyorsunuz. Onun nazını çek, buna bir şey söyleme aman alınır. Halbuki oyun için tüm uğraşımız. Ekibi toparlamak çok zor. Sahneye adım atacakken vazgeçtiğim oyun bile oldu. Bir oyun oynadık mesela bizi paçamızdan tutup indirmek isteyen elleri gördük ki onlar yabancı değillerdi. Yönetmenlik astarı yüzünden pahalı bir zevk. Yazarlık elbette daha kenarda kişisel bir keyif. Kategorileri apayrı”.
Bildiğimiz Kadarıyla Çok Değerli Kıymeti Bilinmesi Gereken Üretken Bir Yazarsınız. Ve Sanatsal Anlamda Aynı Sizin Gibi Ardarda Çok Başarılı Eserler Üretmiş Avusturyalı Yazar Stefan Zweig’in Önemli Bir Eserini De Uyarlayarak Türk Sanatseverlere Kazardırmaya Çalışmışsınız Hangisi Daha Zor Sıfırdan Bir Hikaye Ya Da Hikayeler Yazmak Mı Yoksa Bilindik Bir Eseri Uyarlamak Mı?

“Tek uyarlamamdır Zweig. Baştan tek tek yazdığım, kopyala yapıştırmak yerine her cümleyi yeniden yorumlayarak yazdığım, romanda olmayan bir çok sahneyi oyuna eklediğim bir uyarlamaydı. Sonuç çok başarılı, metine aşığım fakat. İşte bir FAKAT’ımız var. Kristal bir berraklıkta uyarlasanız bile MAALESEF ve MAALESEF o eser sizin eseriniz DEĞİL! Siz sadece güzel bir besteyi yorumlayan bir şarkıcıdan öteye gidemiyorsunuz. O yüzden uyarlama yerine kendi özgün oyunlarımı ön plana çıkarmak isterim. Fakat bu oyun da çok iyi ellerde okundu. Kötü niyetli kişilerin de eline düştü, hali hazırda adımı silerek oynamaktalar. Bunları her yerde söylemekten ben bıktım, onlar oynamaktan bıkmadı”.
Ödül Almak Size Nasıl Hissettiriyor Aşırı Derecede Bir Üretme İsteği Mi Yoksa Tam Tersi Mi ?

“Doğru yerde, ihtiyacınız olduğu zaman gelince tam anlamıyla bir tramplen etkisi yaratıyor. Benim ödüllerim öyle oldu. Gerek Aydın Üstüntaş, Gerek Bilkent Bilt seçkisi arasına katılmak fazlasıyla yaradı ve pozitif anlamda bunu kullandım. Doğal olarak bana güç verdi, yepyeni oyunlar yazmama vesile oldu. Aydın Üstüntaş’ı aldığımda sadece 3 oyunum vardı, şimdi 23 mesela”.
Son Olarak Bu Güzel Röportajı Okuyacak Olan Sanatsal Faaliyetler Takipçilerine Söylemek İstediğiniz Bir Şeyler Var Mı?

“Öncelikle teşekkür eder, saygılarımı sunarım. Sonrasında da sanatın okuyucu – izleyici ayağı olarak kendilerini önemli hissetmelerini, aslıdan onlar olmasa bu tarafın pekte bir şey yapamayacağını hatırlamalarını isterim. Sevgiyle”.
Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş