Yaşadığımız şu anki dönemde teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte, kitle iletişim araçlarının, ferdî ve sosyal hayatımızdaki yeri ve önemi artmıştır. Sinemanın en büyük çekiciliği kendi ismindedir. Filmleri sinema salonlarında izlemenin hazzı başka bir yerde yoktur. 7. sanat, ortaya çıkar çıkmaz insanları büyülemiş ve yeni heyecanlar yaratmıştır.Fakat yeni sevdamız televizyon ve tv dizileri bu seferki konuğumuz her iki sektörde de kendini kanıtlamış bir isim…
Tuttuğunu koparan, gözü kara kendi ayakları üzerinde duran aynı zamanda yetenekleri kuşku götürmeyen biri çok tecrübeli ve çok mütevazı bir kişilik… Yıllarca dizi ve sinema sektöründe emek harcamış Senarist ve başarılı bir oyuncu Değerli İnsan Yüksel Aydın ile sanatla dolu bir röportaja imza attık.
Sanatsal faaliyetler takipçilerine kısaca kendinizden bahseder misiniz ?
“20.11.1967 Yılında Erzincan da doğdum. İzmir Erden Ener Konservatuar’ a girdim mankenlik müzik ve de Tiyatro dersleri aldım. Ünlü senarist. Bülent Orandan Senaryo yazma eğitimi aldım. Ünlü Yönetmenler Ülkü Erakalın, Oğuz Yalçın’ dan oyunculuk ve de yönetmenlik üzerine çok şeyler öğrendim Senaryo’su bana ait olup çekilen Filmler Nefrin (Uzun metraj), Son Umut Ol (Kısa metraj), Kan Kokusu(Kısa metraj), Karanlık Şehir (Kısa metraj), senaryosu bana ait olan Asi Rüzgar isimli internet dizisinde 6 bölüm yer aldım. Ayrıca oynadığım Dizi Filmler Sinema Filmleri arasında Soma 301 Kıbrıs kartalları, Veda, On Altı Dakika, Deli Seyit Flakka 2, Karımı Gördünüz mü, Çam Yarması Bitik Kardeşler 2, Kısa filmler İnci, Vefa Dede.
Fatma gülün Suçu ne (Tv Dizisi) Kavak Yelleri (Tv Dizisi) Kader Oyunu (Tv Dizisi) Diriliş Ertuğrul (Tv Dizisi) Bir Cihan Fatihi Fatih Sultan Mehmet (Tv Dizisi) Payitaht Abdülhamid (Tv Dizisi) Baharı Beklerken (Tv Dizisi). TRT Belgeseli Geçmişten Geleceğe. Yönetiğim Filmler… Kan Kokusu, 3.2.1 Nalan, Bekleyiş. Üretmeyi seviyorum. Halen yazmaya ve de oyunculuk yapmaya devam ediyorum”.
Sizin oyunculuk anlamında standartlarınız neler ?
“Aslına bakarsanız oyunculuk anlamında standardım hiç yok tabiî ki istisnalar hariç… Oynamayacağım kriterlerim var tabiki de.
Oyunculuk Hayatınızın Merkezi Mi Yoksa Mesleğiniz Mi? Nasıl Bakıyorsunuz Oyunculuğa?
“Tamamen meslek olarak bakıyorum. Oyunculuğu sevdiğim için oyunculuk yapıyorum. Mutfağında olmayı daha çok seviyorum. Senaryo yazmak da keyifli Yarattığınız karakterler, sizin eseriniz oluyor. Seyircinin eserinizi alkışlarla izlemesi tarif edilemez bir duygu ama Oyunculuğun yeri ayrı tabi her ikiside bana keyif veriyor diyebilirim”.
Günümüzde Şöhret Ve Ünlü Olmak Neden Bu Kadar Arzu Ediliyor Dersiniz?
“Rahat hayat herhalde… Tanınmak insanlara daha şirin görünmek bu projede bende varım demek sanırım… Ama benim öyle bir düşüncem olmadı. Bana göre düzgün proje, güzel bir şeyler üretmek yani gelecek nesiller izlerken aynı eski Yeşilçam filmlerindeki gibi tat alabilmesi.O tarz roller ve projeler olursa kalıcı olmak isterim”.
Sektörün artı ve eksileri nelerdir?
“Şu anda sektöre baktığın zaman sektör tamamen bitik durumda Sektör şu anda birkaç yapımcının ve birkaç oyuncunun elinde dönen sektör birkaç menajerine üzerinde aynı zamanda aslında çok iyi oyuncular ve çok iyi projeler var ama ne yazık ki o güzel çalışmalar ne yazık ki hiçbir zaman bu insanların kapılarını çalmıyor ve onlarda dışarıdan içeriye kimseyi almıyorlar… Belli bir grupları var o gruplara birkaç takviye ile aynı şekilde devam ediyorlar. Ve yaptıkları işler baktığınız zaman hep birbirine benzediği için maalesef yayından kalkıyor. Dolayısıyla Türk sinemasına ve dizi sektörüne hiçbir katkı sağlamıyor bana göre”.
Aynı zamanda başarılı projelerin senaryosunu yazıp yönetmiş biri olarak Türkiye’de şu anda yapılan dizileri nasıl buluyorsunuz ?
“Türkiye’deki diziler şu anda çoğunlukla şiddet içerikli… Yani aslında halka dokunan şeyler yapılsa şöyle biraz dibe insek. Kırsal kesime mesela oradaki insanların dertlerini, hayatlarını döksek ortaya … Dünya İstanbul’dan ya da İzmir’in güzel yerlerinden ibaret değil inelim Tarlabaşı’na Ne bileyim işte inelim İzmir’de yamanlara Bayraklı’ya Oradaki insanların da ne çektiğini biraz verelim seyirciye yaşayışlarını biraz verelim seyirciye gerçekleri görelim yani Oradaki insanların neler çektiğini biz bunları doğru düzgün yansıtamıyoruz ki… Güzel kız yakışıklı erkek bunları veriyoruz seyirciye… Bu sefer de ne oluyor biliyor musun. Hayatı hep böyle sanıyoruz Aslında Hayat öyle değil sıfır kilometre arabalara bilmiyoruz ya da zengin konaklarda da oturmuyoruz… Her zaman söylüyorum dışarıda bir hayat var Onu biraz sunalım”.
Oyunculuğun misyonunun ne olduğuna inanıyorsunuz?
“Aslında oyunculuğu şöyle düşünmek lazım hayata başka bir pencereden bakmak… Yani bazen öyle bir karakter çıkıyor karşınıza normal yaşamınızdan farklı… O zaman o role büründüğünüz anda anlıyorsunuz… işte o anda farklı bir pencereden bakıyorsunuz insanlara”.
Bir projede kötü karakter varsa onun orada bize bir mesaj vermek için orada olduğunu düşünüyor musunuz?
“Öncelikle bir filmde yada dizide kötü karakteri oynayan insanlara baktığınızda birkaçı hariç onlar dünyanın en sevecen en sıcakkanlı insanları ve rollerini canlandırırken ne kadar başarılı olduklarının kanıtıda seyircinin onlara bazen nefret ile bakması bu bir bakıma iyi bir bakıma kötü bir durum.
Mesaj konusuna gelirsek; Benim yazdığım Son Umut ol isimli filmde Mardin’den çıkıp Fransa’ya Kaçak yollarla giden bir Türk’ün hayatını yazdım orada bütün parasını dolandırıcılara kaptırıyor dışarıda yatıyor dilencilik yapıyor Fransa’da Sokaklarda kalıyor sonra istediği hayatı bulamadığı için intihar ediyor. Bunu biz anlattık çünkü… Türkiye’den memnun olmayıp daha güzel bir yaşam için Yurtdışına giden Türklerin Aslında birçoğu bu sonu yaşıyor… Biz o filmle Amerika’da yarı finale yükseldik”.
Peki senaryo yazmak mı daha keyifli yoksa oyunculuk mu daha keyifli ?
“Senaryo yazmak daha keyifli çünkü bütün karakterleri Sen yaratıyorsun ve oturup o karakterlerin ne yapacağını izleyebiliyorsunuz, görebiliyorsun. bir dünya yaratıyorsun aslında kafanda kendi kurmak istediğin bir dünyayı kağıda dökmüş oluyorsun. Bir dizinin ya da bir sinema filminin esas olgusunu yaratan Aslında senaristler yönetmen sadece tuz atar içine”.
Güne başlamanın en iyi yolu nedir sizin için?
“Güne başlamanın en iyi yolu Aslında güzel bir kahvaltıdan geçiyor sağlam bir kahvaltı ve spor”.
Dizi saatlerinin uzun olması konusunda ne düşünüyorsunuz ?
“Tabii ki kötü… Şu anlamda kötü bir arkadaşım Ordu’da bir dizi çekiyor… Yabancıların bir dizisi çalışma saatleri 8 saat dizinin süresine bakarsanız 45 dakika 50 dakika… Biz de maşallah 1,5 saat 2 saat. bakıyorsunuz işte arkadaşlar setlerde uyuyorlar… Çok uzun aslında maksimum bir saati geçmemesi gerekiyor. Ben televizyonda Bir Dizi izledim şimdi ismini vermeyeceğim. Mutfağa gidip Nescafe Suyu koydum. Su kaynadı .kahvemi yaptım geldim . kızla olan oğlan hala bakışıyor…
Bir sahne tam 5 buçuk dakika sürdü .Senarist ne yapsın Belki orası 2 – 3 Saniyelik bir geçişti ama dizinin süresi uzun olduğu için orayı o şekilde tamamlıyorlar”.
Son olarak sanatsal faaliyetler takipçilerine söylemek istediğiniz bir şeyler var mı ?
“Bir iki hafta sabır etsinler çok güzel bir proje ile geliyoruz tarihi bir dizi… Senaryosunu Özgür Kılıçlar, Cemal Aşkın Alpçetin ve ben üç arkadaş birlikte yazıyoruz. Ergenekon Destanı’nı diziye dönüştüreceğiz… Müthiş bir şey olacağına inanıyorum . İzleyip görelim”.
Şu anda izlediğimiz tarihi dizilerden farkı ne peki?
“Şu anda izlediğimiz tarihi dizilerden farkı… Biz gerçeği yansıtıyoruz tarihin dışına çıkmıyoruz. Ergenekon Destanı’nın birebir aynısını yazıyoruz. gerçekleri gün yüzüne çıkararak yazıyoruz senaryoyu… Aslına bakılırsa bayağı araştırma yapıyoruz araştırma yapıyoruz yaklaşık iki üç aydır… Birinci bölümü bitirdik 13 bölüm olarak yazacağız ondan sonrasına bakacağız kaç bölümde bitecek”.
Genel Yayın Editörü : Murat Karakaş