2019 yapımı “Şuursuz Aşk” isimli Sinema Filmini gösteriminden bayağı bir sonra izleyebildim.
Umut Ertek’in Senaryosunu yazıp yönetmenliğini üstlendiği Sinema Filmi İsmail Hacıoğlu, Ebru Şahin, Cansu Fırıncı, Ayşegül Günay, Erdal Ayna , Volga Sorgu, Tuncer Salman, Ruhi Sarı, Emir Benderlioğlu Ve Burcu Kara gibi geniş oyuncu kadrosuna sahip.
Konusu: Akıl hastanesinde geçen hüzünlü bir aşk hikayesini konu ediyor. Doğuştan engelli olan Yusuf’un hayattaki tek amacı, üniversitenin kampüs girişinde simit satıp annesine ekmek götürebilmektir. Siyaset ile uzaktan yakından ilgisi olmayan Yusuf, ihtilalin kaos ortamından nasibini alır. Yaşananların ardından genç adam gözünü, akıl ve ruh sağlığı rehabilitasyon merkezinde açar. Yusuf’un yolu burada, uzun zamandır hastanede kalan ve geçmişin izleriyle boğuşan Menekşe ile kesişir. Aynı hastanede iyileşmeye çalışan Yusuf ve Menekşe, birbirlerini tanıdıkça bihaber oldukları aşk duygusu ile tanışır. Bu durum onların yeniden doğumuna sebep olacaktır.
Eleştirime başlarken. Bu zamana kadar izlediğim filmler arasında en iyi filmlerden biri diyebilirim. özellikle İsmail Hacıoğlu hayranı biri olarak bu film kendisine olan hayranlığımı daha çok pekiştirdi. Filmde rol alam tüm oyunculara birazdan değineceğim ama önce söylenmesi gerekenler var.
Yorumlara baktığımda Şuursuz Aşk’ı öven de olmuş tabiri caizse yerin yedi kat dibine gömen de olmuş. ben bu yazımda bir eleştirmen gözüyle değil seyirci gözüyle aktaracağım filmde gördüğüm detayları. Her ne kadar 12 Eylül darbesinden sonra dünyaya gelsem de bence 12 Eylül darbesiyle ilgili filmler yapılması Türkiye açısından son derece önemli. Kaynakları incelediğimizde “Türkiye demokrasisinde ‘kara leke’ olarak anılan darbe sonrası 650 bin kişi gözaltına alındı, 52 bin kişi de tutuklandı.Sıkıyönetim döneminde, 14 kişi cezaevlerindeki açlık grevlerinde, 171 kişi sorguda ve uğradığı işkencelerde, 49 kişi de idam edilerek hayatını kaybetti. Tarihler 12 Eylül’ü gösterdiğinde söz konusu plan, aynı isimle sabaha karşı uygulandı ve darbeciler ülke yönetimine el koydu”. deniliyor. Büyük Atatürk’ün bize emanet ettiği ülkemiz ve milletimizle bir bütün olan, Türkiye Cumhuriyeti Devletinde Demokrasi’ye (Dünyadaki tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir tür yönetim biçimi) ciddi yaralar veren ve kan kaybettiren ama yine öldüremeyen bir dönem. Umut Ertek; O dönemdeki insanların ruh hallerini, sosyal yaşamlarını ve kendi üslubu ile insanların yasadığı umutsuzluğu ve psikolojilerini. Aynı hastanede iyileşmeye çalışan ihtilalin kaos ortamından nasibini alan Yusuf ve geçmişin izleriyle boğuşan Menekşe üzerinden ağırlıklı olarak incelemiş.
Yazının başında eleştirmen gözüyle değil seyirci gözüyle aktaracağım demiştim. Kendi adıma, yeterince sert ve çarpıcı bir dram olduğunu düşünüyorum. Özellikle bu filmin sinemasal açıdan gösterdiği cesaretin bundan sonraki tarih inceleyen projeler için de geçerli olması gerektiğine inanıyorum.
Oyunculara birazdan değineceğim demiştim. İsmail Hacıoğlu’ndan başlayalım gereğinden fazla yetenekli olduğunu düşünüyorum. Ebru Şahin’in ilk baş rolü ve zor bir karakterle başlangıç yapmış, haliyle hayatının en iyi oyunculuğunu sergilemesi beklenmiş, bana göre ufak tefek hataları olsa da başarmış. Ayşegül Günay için sadece şunu söyleyebilirim yer aldığı her projeyi baştan sona seyrettirebilecek güce sahip mükemmel bir insan. Erdal Ayna bana göre en iyi yardımcı erkek oyuncu olmaya aday ne kadar yetenekli bir oyuncu olduğunu bu filmde kanıtlamış. Ruhi Sarı 7 Numara dizisinden beri hayranlık duyduğum bana göre bu filmdeki kötü karakter performansıyla kendine bir kez daha hayran bıraktı. Volga Sorgu yine bana göre Türk sineması için gerekli bir oyuncu bu filmde nefret edilen bir diğer kötü adam. Cansu Fırıncı ve Tuncer Salman zaten takdire şayan iki mükemmel oyuncu üstüne çok bir şey söyleyemem. Emir Benderlioğlu Ve Burcu Kara da kendi başarılarını kanıtlamış oyuncular.
Sonuç olarak arşivlik izlenmeye değer bir film olduğunu düşünüyorum. Hala izlemeyen varsa tavsiye ediyorum.
Genel Yayın Editörü : Murat Karakaş