William Shakespeare’in en önemli trajedilerinden olan, uluslararası bir ekip ile hazırlanan, Gayrettepe KATS Sahne tarafından sahnelenen ve sezonun iddialı oyunlarından biri olacağına inandığım “Caesar” tiyatro oyununun görkemli galası dün akşam Gayrettepe KATS Sahne’de birbirinden ünlü konukların katılımıyla gerçekleşti. Bizde sanatsal faaliyetler olarak oradaydık.
Genellikle İngilizce dilinin en büyük yazarı ve dünyanın en iyi dram oyunu yazarı olarak anılan William Shakespeare’in kaleme aldığı, birçok ulusal ve uluslararası projede yapımcı ve yönetmen olarak çalışan Sibel Abdiu’nun yönettiği tiyaro oyununun oyuncu kadrosunda Onur Şenay, Uluç Özkök, Eda Özel, Onur Sarıaltın, Adem Akyazıcı, Enis Kaplanoğlu yer alıyor.
Oyunun konusu kısaca şöyle; Roma Cumhuriyetinde son büyük lider olan ve Roma Senatosu tarafından diktatör olması kabul edilen Julius Caesar’ın bir komplo sonucu katledilmesi ve sonrasında gelişen olaylar.
Hazırsanız yorumlaya başlıyorum; tiyatro seven her insan için William Shakespeare’in eserleri her zaman büyük anlam taşır. Benim içinde öyle. William Shakespeare bu eserinde bana göre oldukça soğukkanlı biçimde taşlayıcı ve kışkırtıcı bir dil kullanmış. Çok ama çok, mesaj içeren bir metin var karşımızda. Öncelikle bilinmesi gereken, tarihte Jül Sezar’ın katlinin bu kadar çok konuşulmasının sebebi kaynaklara göre MÖ 44’te Marcus Junius Brütüs‘ün öncülük ettiği bir grup senatör tarafından hançerlendiği bilinen Juluis Sezar’ın, bu son sözü ile üvey oğluna karşı olan hayal kırıklığını dile getirmiş. Juluis Sezar, tarihte üvey oğlu olarak Marcus Junius Brütüs‘ün ihaneti karşısında şaşkınlığa uğramış. Sezar’ın bu sözleri söylemeden önce saldırganlar arasındaki senatörlere karşı koyduğu biliniyor. Üvey oğlu olan Brütüs‘ü saldırganların arasında görüyor ve bu duruma yönelik olan hayal kırıklığını “Sen de mi Brütüs?” sözüyle belli ederek vefat ediyor. Dolayısıyla “Sen de mi Brütüs?” oyunda çok önemli olan ilk mesajlardan biri en eski tarihlerden bu güne hala canlılığını koruyan hatta şimdiki zamanda daha çok yaşadığımız durum güvensizlik. Türkiye’de insanlar ciddi anlamda güven bunalımında. İstatistiklere göre bu ülkede yaşayan insanların yüzde seksen altısı kimseye güvenmiyor. Babasına, Annesine, Kardeşine, Eşine, çocuğuna. Burada sorulması gereken soru neden? ve kimseye güvenmeden nasıl yaşanır? işte edebiyat veya tiyatro aslında ters mantık üzerine kurulu bir sanat. Sezar’ın başına gelen bu trajik olay üzerinden bizlere aslında tam tersi insanlara güvenmemiz gerektiğini aşılıyor bana göre. İkinci önemli mesaj elbette iktidar hırsının bencilliği, vicdan duygusu nedir? Nasıl öğrenilir? diye soran bir metin gördüm dün sahnede. Daha da önemlisi iktidar tutkusu ve vicdan sorgulanıyor. William Shakespeare tarafından “Caesar” tiyatro oyununda. Ve daha pek çok bunun gibi altı çizilmesi gereken mesajlar var ama yazmaya kalksam sabaha kadar yazarım.
Rejiden bahsedeyim kısaca; yazılan metnin gücü kadar nasıl?, ne biçimde? sahneleneceği de önemli elbette. Eser gerçekten çok güçlü en başta belirttiğim gibi, bana göre oldukça soğukkanlı biçimde taşlayıcı ve kışkırtıcı, hal böyle olunca rejiye ve oyunculara da büyük sorumluluk düşüyor. Merak ettiğiniz soru şu “başarmışlar mı?” cevabım evet. Hemde üzerilerine düşenin fazlasını yerine getirerek. Oldukça şaşalı görsel bir şölen “Caesar”. Aslında sahne düzeni yalın ama yalın olmasının iki sebebi var. Birincisi oyuncuların karakterlerin ruh halini yansıtması açısından, ikincisi görsellik anlamında göz dolduran ve izlerken tüylerimizin ürperdiği koreografisi açısından. Seçilen müzikler ile dans koreografisinin uyumuna bayıldım. Sahne düzenine ayrıca hayran kaldım. İpler ile sarkıtılan hançerler, ayna, oradan oraya oyuncular tarafından hareket ettirilen tahta tabureler, tüm sahneyi etkisi altına yankılı sesler. Işık tasarımı ve döneme ait kostümler. Açık söyleyeyim klasik bir oyun için böyle bir reji gerçekten seyirci için sıra dışı bir deneyim.
Geçeyim oyunculuklara; reji bakımından neredeyse sahneyi ortadan kaldıran ve koltuk düzenini üçe bölerek seyircileri karşılıklı olarak oturtan sahne düzeninde oyuncuların tümünün işi biraz zordu. Oyunda rol alanlar genelde izleyenler arasında oturuyor. Aynı zamanda oyunun içindeki performanslarının süreleri boyunca, izleyenler arasına karışmış olmaları da oyuncular ile seyirciler arasındaki güçlü bağı kuvvetlendiriyor. Oyuncuların hepsi seyircilerin arasında, hem seyircilerle birlikte gözlemleyen hem de anlatan konumundalar, bu da yaklaşık bir buçuk saat süren oyunun seyirciyi tamamen avucunun içine almasını sağlıyor. Geleneksel sahne sistemine olabildiğine uzak, bu durum bana göre keyifli ama bir o kadar zor. O yüzden ben oyuncuların tümüne sanat aşkı ile zorlukları yenerek bizlere enfes, olağanın dışında performanslar izlettikleri için kendi adıma teşekkür ediyorum ve yorumumu burada sonlandırıyorum.
Dipnot : uluslararası bir ekip ile hazırlanan, Gayrettepe KATS Sahne tarafından sahnelenen “Caesar” tiyatro oyununun sezonun en iddialı oyunlarından biri olacağına ve çeşitli ödüller alacağına inanıyorum. Gördüğüm kadarıyla ekipte buna inanıyor. Gerek sahnede gerekse sahne arkasında emeği geçen herkese huzurunuzda bir kez daha teşekkür ediyorum. Umarım seyirci tarafından da beklenen ilgiyi görür yolları açık olsun.
Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş