Yaşamak bir savaş kazanan da var, kaybedende. Kazanan tarafta olabilmek için mücadele eden, ümidini kaybetmemiş altı kaybedenin komik ve hüzünlü hikayesini anlatan “Tiyatro Tiyatral” tarafından sahnelenen “Boşlukta Kal Öyle Çok Güzelsin” tiyatro oyunu dün akşam Şişli Cevahir Sahne’de sanatseverler ile buluştu.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları ve İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda oyuncu olarak görev alan, 2013 yılında kurulan “Tiyatro Tiyatral” kurucusu. “Ölüm Diyalogları”, “Mükemmel”, “Gönlübozuk _ Sonsuzluk Yönünden”, “Vale / Gel ve Hoşçakal”, “Kedi Cenazesi” tiyatro oyunlarının yazarı Sibel Yıldırım’ ın kaleme aldığı ve oyuncusu olarak yer aldığı, İstanbul Üniversitesi’nin Devlet Konservatuvarı Tiyatro bölümünden mezun olduktan sonra, okul arkadaşları ile birlikte Tiyatro Odası’nı kuruluş çalışmalarında bulunan. Daha sonra İstanbul Şehir Tiyatroları’na geçen. Tiyatro aktörlüğünün yanı sıra, televizyon, sinema ve seslendirme çalışmaları da yapan Can Başak’ın yönetmen koltuğunda oturduğu ve aynı zamanda oyuncusu olarak yer aldığı, tiyatro oyunununda Can Başak, Sibel Yıldırım’a, Derya Alabora, Şükrü Türen, Müslüm Tamer, Ülkü Şahin gibi değerli oyuncular eşlik ediyor.
Oyunun konusu kısaca şöyle; Yaşamak bir savaş kazanan da var, kaybedende. Kazanan tarafta olabilmek için mücadele eden, ümidini kaybetmemiş altı kaybedenin komik ve hüzünlü hikayesini izliyoruz sahnede.
Hazırsanız yorumlaya başlıyorum; Genelde sanatın, özelde tiyatronun mevcut durumda işlevi hep ucundan, kıyısından köşesinden. Günümüz sorunlarını ele alıp topluma yararlı olmaktır. Sibel Yıldırım’ ın basma kalıpların dışında biraz karşı gerçekçi, absürtlüğe yakın kendisine has bir yazım dili var. Oyun daha başladığı ilk dakikadan benim bir derdim var ve bunu size anlatacağım az bekleyin diyor. Spoiler vermeden aldığım mesajları nasıl paylaşırım sizinle diye düşündüm. Hayat aslında dünyada tüm canlıların yaşam ve ölüm arasında geçen zaman içerisinde verdiği mücadeledir. Yaşamak başlı başına bir savaş ama en önemlisi hayat hep acı ve tatlı sürprizler ile dolu. İşte biz insanoğlu da bakıldığında yan yana dizilmiş, sıralarının gelmesini bekleyen canlılarız. Tam bu noktada oyun alt metninde bize, hayatta pek çok insan iyi bir oğul, kız, eş, koca, anne, baba veya çocuk olmadığına pişman oluyor diyor. Ve hayat pişmanlık duyarak yaşamak için çok kısa. Dikkatimi çeken bana göre önemli altı çizilmesi gereken mesajlardan biri de karakterlerin her birinin geçmişte yaptıkları hataları silmek için geçmişe geri dönmek istemesi oldu. Varsayalım ki böyle bir mucize oldu ve geçmişe gittik yani ben bile zaman zaman geçmişimi geri istiyorum. Varsayalım ki hatalarımızı da düzelttik. Şahsen ben inanmıyorum yeni hatalar yapmayacağımıza bence geçmişimiz ile savaşmak yerine kalan ömrümüzü nasıl huzurlu bir biçimde bitirmek istediğimize yoğunlaşsak daha iyi olacak. Yer yer yükselen tansiyonu, gerilimi de var oyunun kendi kurgusunda. Hayatın içinde oradan oraya savrulmuş altı kişinin, genelde beşinin kendilerini artıları ve eksileri ile masaya koyup değerlendirebilme muhakemesi ve bazen sinir bozucu hikayelerini sahnede sabırla ve dikkatimiz dağılmadan seyretmemize olanak veriyor bize oyunun yazarı Sibel Yıldırım.
Rejiden bahsederek devam edelim; Metin ve reji benim açımdan ikisi birbirinden ayrılmaz bir bütünü oluşturuyor. Tek mekanlı bir tiyatro oyunu var karşımızda. Mekan olarak bir bar tercih edilmiş Sibel Yıldırım tarafından. Az önce de bahsettiğim gibi yer yer yükselen tansiyon ve gerilim var oyunun bütününde bar sadece bir metafor. Dolayısıyla oyuncuların duygu geçişlerini net almamız bakımından oldukça sade bir dekor tercih etmiş Can Başak. Büyük bir masa, sandalyeler ve barların olmazsa olmazı içkiler. Oyuncuların tümünün kostümleri ve makyajları özenle hazırlanmış, sahne, kostüm tasarımı, ışık ve müzik başarılıydı diyebilirim.
Hikayelerin bütünü, yönetmenin hikayeleri aktarımındaki bakış açısı ve kendi gözlemlerini hikayelerin içine katan oyuncuların performansları iç içe güzel bir uyum içinde birleştiğinde, bitmesini istemediğimiz bir tiyatro oyunu izliyoruz sahnede. Bana göre oyuncuların her biri sahnede şahaneydi. Oyuncu kadrosu oyunun anlatmaya çalıştığı ne varsa başından son anına kadar soluksuz izlediğimiz performansları ile sırtlayarak metin ve rejiyi bütünlemeyi başardılar diyebilirim. Çok önemli bir detay daha var altı kişiden, genelde beşi daha ön planda ancak diğer oyunculara göre çok daha az repliği olsa da Ülkü Şahin yüz ifadesi ve çeşitli mimikleriyle bana göre o kadar çok şey anlatıyor ki ama anlatırsam spoiler olacak.
Hayat hep acı ve tatlı sürprizler ile dolu dedim yorumumda bir önceki eleştirimde de yazdım tekrarlamak istiyorum. Coğrafyamızda belki de dünya tarihinde kayıtlarda ender rastlanan tarifi çok zor olan bir deprem felaketi yaşadık. Yaşlı, genç, kadın, erkek kaybettiğimiz canlar yüreklerimizi yaktı, gözyaşlarımız sel oldu ama bir yerden devam etmek gerek. Bir daha böylesi bir felaket yaşamayız inşallah. Son olarak sözüm size sanatseverler eğer “Boşlukta Kal Öyle Çok Güzelsin” tiyatro oyunu izlemezseniz hiç tiyatro severim demeyin. Beni biliyorsunuz abartmayı sevmem ilk fırsatta izlerseniz ne demek istediğimi anlayacaksınız. “Boşlukta Kal Öyle Çok Güzelsin” tiyatro oyununu kaçırmamanızı tavsiye ediyorum.
Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş