Vikipedi ; “Savaşlar ülkeler, bloklar ya da bir ülke içerisindeki büyük gruplar arasında gerçekleşen topyekün silahlı mücadeleler”. Kaynaklar ; “ilkel insanların bugüne ulaşması için rekabete, dolayısıyla savaşa ihtiyacı vardı diyebiliriz”. Diyor. “Savaş olmasaydı yaşama gayreti olmazdı”. Diyenler. Maalesef dünya tarihi savaşlar ile dolu ve hala savaşlar devam ediyor. Peki ya hiç düşündünüz mü? insanoğlu birbirini sevebilmeyi deneseydi, birbirine saygı gösterebilmeyi başarabilseydi ve daha da önemlisi, dünya tarihinde hiç savaş olmasaydı, dünya şu an nasıl bir yer olurdu? teknoloji hangi düzeyde olurdu? insanların refah seviyesi nasıl olurdu? v.b sorular. Bu kocaman dünyada kardeşçe yaşamak, paylaşmayı bilmek, ben değil biz anlayışı ile hareket etmek varken neden savaşıyoruz. Tüm insanlığın ihtiyacı olan en önemli kavram barıştır. İnsanlık boyunca savaşlar gibi bir diğer gelişen olgu sanattır. Tiyatro tarihinin savaş karşıtı oyunlarından birisi kabul edilen Aleksei Arbuzov’un yazdığı, çevremizde süregelen savaşların yıkıcılığına karşı insanlığa, aşka ve barışa övgü niteliğinde olan bir tiyatro oyunu “Söz Veriyorum”. Arbuzov’un klasikleşmiş metni “Söz Veriyorum”, uluslararası yönetmen Kemal Başar’ın rejisiyle sahnelerde. Sanatsal Faaliyetler olarak, merakla beklenen oyunun prömiyerinden önce provalara misafir olduk. Ve “Tiyatro Keyfi” ekibiyle güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Hazırsanız çayınızı, kahvenizi yanınıza alıp bu keyifli sohbeti okumaya başlayabilirsiniz.
İlk olarak “Rain Man”, “Shakespeare’in Bütün Eserleri”, “Romeo ve Juliet”, “Cahide Sonku”, “Ted Bundy”, “Camille-Taşın Kalbi”, “Çocuk İstiyorum”, “Gözlerin Ardında Müzikal”, “Amy Winehouse”, “Öykülerden Oyunlar” ve “Tut Elimden Rovni” son olarak “Çılgın Zamanlar” eserlerinin yapımını gerçekleştirip sahneye taşıyan Tiyatro Keyfi’nin kurucusu, sanat yönetmeni aynı zamanda oyuncusu, sanat için kalıcı çalışmalar yapan Kemal Başar’ın yanındayız.
“Tiyatro Keyfi” Ekibi, Ülkemizi, Güney Kore’de, Daejeon Uluslararası Tiyatro Festivali’nin Ana Tablosuna Davet Edilen İlk Türk Tiyatrosu Olarak Gururla Temsil Etti. “Amy Winehouse”, “Tut Elimden Rovni“ Ben Duygularınızı Merak Ediyorum.
“Mutluyum. Ben hayatım boyunca kendimle yarıştım. Doğal olarak Dr. Cüneyt Arkan’la birlikte kurucusu olduğum ve kuruluşundan itibaren sanat yönetmenliğini üstlendiğim Tiyatro Keyfi de öyle. Londra, Berlin, Frankfurt, Amsterdam, Lahey, Lefkoşa, Gazimağusa, Telaviv, Jaffa gibi uluslararası turnelerden sonra alışılmadık bir işi yaptık yine, dünyanın öbür tarafına 2 eserle davet edildik, Tut Elimden Rovni ile de festivalin kapanışını yaptık. Güney Kore’de profesyonel oyuncularla yaptığım atölye ve yabancı tiyatro insanlarına İngilizce verdiğim “Neden Minimalizm” başlıklı, geleneksel tiyatromuz ile çağdaş tiyatroyu bağdaştırarak Tiyatro Keyfi’nin minimalist, natürel sahneleme anlayışını anlattığım seminer oldukça ilgi gördü, ayrıca metnim festival yayını olarak Korece basıldı. Artık bu çıtayı geçmeye çalışacağız, işimiz zorlaştı”.
Merak Edenler İçin Üstü Kapalı “Söz Veriyorum” Tiyatro Oyununu Özetlemenizi İstesek, Neler Söylersiniz?
“Arbuzov’un metni çok bilinen, klasikleşmiş bir yapıt. Ama biz tiyatroda metin okumuyoruz, o metinden yola çıkarak yönetmenin bakışını yansıtan bir sahne eseri yaratıyoruz. Ben bu metinden yola çıkarak çok güçlü genç oyuncuların da verdiği güvenle, sadece oyun metninde değil, dans ve müzikte de ortalama seyircinin kolayca anlayacağı sembol ve metaforları oyunun içine yerleştirerek “Masumiyet yok olursa insanlık da yok olur” temasını vurguladım. Bu oyun bir profesyonel tiyatro tarafından ilk kez yazarın öngördüğü yaşlara yakın oyuncularla yapılıyor, 40 – 50 yaşındaki pişkin oyuncularla değil. Avantajların yanında dezavantajlar da var. Ama biz de ilk kez gençlere güvenmiyoruz. Çok çalıştılar, semeresini alacaklar. Sezonun en iyi oyunlarından birinin içinde olacaklar, biz de onlarla gurur duyacağız, birlikte daha da ileri gideceğiz”.
Aynı Zamanda Disiplinli Bir Eğitmen Olduğunuzu Biliyoruz Özellikle Tiyatroya Yeni Yetenekler Kazandırmak Ve Onlar İle Çalışmak Nasıl Bir Duygu?
“Kimi dargın, kimi barışık, kimi nankör, kimi vefalı onlarcası var, onlar bilir, bilmez, ben hepsinin içindeki oyuncuyu çok severim, onlar başarınca kendim başarmış gibi mutlu olurum. Nanköre, vefasıza yüz vermem bir daha, bende hiç af yok, aynı hatayı iki kez yapacak kadar salak değilim, o başka. O tip insanları değil, içlerinden birlikte çıkardığımız oyuncuları severim çünkü. O çalışma ve yaratma süreçleri unutulmaz”.
Neden Minimalizm?
“Geleneksel tiyatromuza bakalım bunun cevabı için. Kendi kültürüne yaslanmayandan evrensel ölçekte başarılı iş çıkmaz”.
Daha Önceki Röportajımızda Sormadığım Bir Soru Yönelteceğim Müsaadenizle “Tiyatro Keyfi” Ekibi Başarısını Dünyaya Kanıtlamış Başarılı Bir Ekip Ve Ekibe Yeni Katılanlar Var. “Tiyatro Keyfi” Ekibi Başarısını Tam Olarak Nasıl Sağlıyor? Çok Çalışarak mı? Seçtiği Eserler ile mi? Yoksa Disiplin mi?
“Bunların hepsi. Ama öncelikle tiyatro sanatının yazılmış ya da yazılmamış tüm kurallarına titizlikle uyarak. Tiyatro Keyfi’nin ve benim ilkelerimiz vardır, koşulsuz uyulur. Kimsenin vazgeçilmez olmadığını da defalarca gösterdik. Tiyatroda parlatılması gereken eserdir. Kimsenin yıldız numaraları yapmasına izin vermeyiz, ama kolaylıkla yol veririz. Esere bir şey olmaz, eser, o oyuncunun yerine geçenle, çoğu zaman daha da başarılı olarak, seyirci izin verdikçe devam eder. Bizde çalışırken hiyerarşi vardır, sonra herkes eşittir, kardeştir”.
Son Olarak Bu Güzel Röportajı Okuyacak Olan Sanatsal Faaliyetler Takipçilerine Söylemek İstediğiniz Bir Şeyler Var Mı?
“Bir tiyatro söyleşisini okuyan çok kişi olduğunu sanmıyorum. Onun için bunu okuyan ve sonuna kadar gelen herkes benim için saygındır, hepsine teşekkür ederim. Yarısında bırakanlara teşekkür edemedim, artık kısmet!”
Ve şimdi de 2013 yapımı Köksüz adlı filmdeki cesur sahnelerle 2013 yılında düzenlenen “20. Adana Altın Koza Film Şenliği”nde “Umut Veren Genç Erkek Oyuncu” Ödülünü alan, sinema ve dizi filmlerinin başarılı oyuncusu olmasının yanında iyi bir müzisyen, “Tiyatro Keyfi” bünyesinde kaliteli ve başarılı işlere imza atan yer yer Yönetmen, Yönetmen Yardımcılığı görevi de üstlenen ve “Amy Winehouse”, “Tut Elimden Rovni”, “Bana Amy De”, “Avare Müzikali”, “Gökten Gelen Adam”da oyuncu olarak karşımıza çıkan ve daha da önemlisi, “Amy Winehouse” ve “Tut Elimden Rowni’ ile Kore’de Türk tiyatrosunu temsil eden Savaş Alp Başar ile birlikteyiz.
Sizi Tiyatroya Yönlendiren Şey Ne Oldu Hayatınızda?
“Tiyatro ilk günden beri aile mesleği olarak dışarıdan bakan biri için makul gözükse de, ben 17 yaşıma kadar herhangi bir ilgi duymadım. İlgi duymayışımın asıl sebebi müzik okumamdı. Müzik benim içimdeki isteği ve tutkuyu yeteriyle karşılıyordu. Konservatuvara devam ettikçe ve yaş aldıkça ülkemde klasik müzik yaparak, gerek maddi, gerek manevi yönden ki en önemlisi maneviyattı benim için, tatmin olamayacağımı anladım. Bilkent gibi modern bir okuldan, İstanbul Üniversitesi gibi yetersiz bir okula gitmem de beni oldukça etkiledi tabii. Sonrasında 17 yaşımda kazandığım bir audition sonrası, harika bir filmde (Köksüz – Nobody’s HomePod) yer alma imkanı buldum. Makul düşündüm. Çok iyi geri dönüşler aldım ve kendimi oynarken çok iyi hissettim. Ayrıca topluma bir ayna olabilmek, kendini tanımak, başkalarına iyi veya kötüyü naçizane gösterebilmek bana çok anlamlı geldi. Üniversitede tiyatro bölümüne girdim. Kendimle uğraşmak için seçtiğim ve kariyerimin her adımında kendimi daha çok tanıdığım bu mesleği seçtiğim için çok mutluyum”.
“Tiyatro Keyfi” İçinde Yer Almak Nasıl Bir Duygu?
“Dünyada çoklu sanatların en başarılıları, o sanat grubunun toplulukları (company) tarafından icra edilenlerdir genelde. Sebebi muhtemelen, bir topluluk içinde yer aldığınız zaman, maddi ve nesnel beklentiler yerine, ekip arkadaşlarınız ve grubunuzun bekası için hareket etmenizdir. O zaman sorumluluk alırsınız ve benimsersiniz. İşte Tiyatro Keyfi’nde bu ülkede kurulmuş bir tiyatro topluluğu. Birlikten kuvvetin doğduğu, idealist, modern ve vizyonu yüksek bir kurum. Ben bunu bir şans olarak görüyorum çünkü Üniversite müsveddelerinin içinde ümit hırsızlığıyla, paraları alınan ve memleketlerine dönüp, sanki yaptığı iş değersizmişcesine ailelerinin üstten baktığı bir çok yetenekli arkadaşım oldu. Tiyatro veya Bale veya Klasik Müzik bir meslektir. Bu meslekleri icra eden bir sürü insan, her normal iş gibi çalıştıkça hakkını kazanır. Oyunculuk mesleğini dizi yapmak, manken olmak gibi aptal kavramlarla eş değer tutarak meslek seçme çağındaki çocukları kandırmak, kandıranların bilerek yaptığı bir şey ve bence çok büyük bir suç. O gencecik çocuklar bununla ilgili bilinçlendirilmeli. Bilginin doğrusu olmazsa, yolsuzluk yapmak kolay olur. İşte bu yüzden, bu liyakatsiz ve ahlaksız dairenin içinde, Tiyatro Keyfi gibi bir toplulukta çalışmak çok rahatlatıcı. Tabii ki insanların eğitim seviyesi, kendini geliştirme açlığı da çok önemli. Umarım biz de tiyatro yapmak isteyen, makul insanlarla daha çok karşılaşırız”.
Edebiyatla Aranız Nasıl?
“Edebiyat okul zamanlarında ilgi duyduğum bir alandı. Zaten olmak da zorundaydı. Sophokles’ten Sheakespare’e, Brecht’den Montain’e belli bir müfredatı okumanız gerekiyor. Lakin okul bittikten sonra daha çok, antropoloji, bilim ve kısmen (çünkü manipüle olmadan, objektif bir çerçeveden bakmak çok zor) felsefeyle ilgilendim. Bir oyuncunun dünyayı bilmesi gerekir diye düşünüyorum. Bir edebi metni uyarladığınız zaman adı tiyatro metni oluyor zaten, biz kitapları oynamıyoruz. Çok okuduktan sonra biraz daha bilim ve psikoloji öğrenmenin daha faydalı olduğu kanaatindeyim. Gogol, Dostoyevski, Ionesco en sevdiklerimdir bu arada. Özellikle Gogol’ün dili sanki hala bu gün yaşıyormuş gibi modern gelir bana”.
Neden Tiyatro?
“Önceki sorularda aslında kısmen bunun hakkında konuşmuş olduk :). Bir anımı anlatmak isterim. Kadir Has Üniversite’sinin sınavına girmiştim. Bu soru bana yöneltilince verdiğim ilk cevap, o yaşın toyluğuyla ‘’ Ne bileyim, seviyorum’’ olmuştu. Biliyorsunuz ayrı olarak müzik de yapıyorum. Şarkılarımın sözlerine dünya görüşümü, anlamlı bulduğum ögeleri ve hayatı katmaya çalışıyorum. Ne bileyim :). Bu aslında çok samimi bir cevaptı bence. Ağlamadım. Kendimi ifade etmek için bunu yapmak zorundayım demedim veya bu kendime verdiğim, kutsal bir söz değildi ama samimiydi. Onlar bu cevabı çok beğenmediler. Belki de tembel bir cevap olduğu için ama ben kendimce, kendi oyunculuk kariyerimde pek çok başarıya ulaştım. Demek istediğim eğer sanatla hayatınızı kazanıyorsanız her zaman yaptığınız dalla ilgili bir ilhama sahip olmak zorundasınız. Sevmek, delice düşünmek, kendinizce bir dert ve bunu yaptığınız sahne sanatına yansıtmak. Tiyatro çünkü kendimi iyi hissediyorum. Çünkü hayat gibi, anlatamadığım, konumumun yetemediği ve söylemek istediğim bir çok şeyi sahnede özgürce anlatabiliyorum ki müzik buy açıdan çok daha keyifli. Çünkü sınırsız”.
Müziğin Hayatınızdaki Yeri Nedir?
“Bahsettiğim gibi, müzik sınırı olmayan bir alan. Tiyatro, Bale, Klasik müzik gibi sanatlarda, yönetmen veya başrol olmadığınız sürece ki aslında başrol olsanız dahi metine ve rejiye en azından temelde sadık olmak durumundasınız çünkü yıldız olmak zorunda olan birey değil, eser. Müzik ise çok daha özgür, özgün. Size dair ve ulaşması ve etki etmesi çok daha rahat ve mümkün”.
Tiyatronun Hayatınızdaki Yeri Nedir?
“Bir rol, o rol olan kişiyle ilgili değildir. Mesela ben Romeo oynarken Romeo’nun Savaş’ı değil, Savaş’ın Romeo’su olmalıyım. Stanislavski’nin temelde anlatmaya çalıştığı şey de aslında budur ve onun muadili olmaya çalışan hemen hemen her kuramın. Çünkü o zaman rol yapmazsınız. O zaman olursunuz. Uzaydan gelen Shakespare’in dediği gibi ‘’ Olmak ya da olamamak, işte bütün mesele bu’’ bir oyuncu için temeldir. Bu bağlamda Tiyatro insanın kendine bir meydan okunması değil midir ? Yine bir örnek, Elif İskender ile çalışırken bana çok absürt bir karakter oynamamı istemişti. O kadar çok zorlandım ki. Üzerimdeki ki çok normal o taklitçiliği bana lakayitliğimle kırdırdı. Ben komediyle ilk kez o zaman tanıştım. Aslında içimde olan o şebeklik. Kimse sadece yakışıklı, sadece şişko veya sadece iyi, kötü değil. Hepsi. Bazısı daha baskın bazısı daha geride ama böyle bir meydan okuma… Çok zevkli”.
“Tiyatro Keyfi” Ekibi, Ülkemizi, Güney Kore’de, Daejeon Uluslararası Tiyatro Festivali’nin Ana Tablosuna Davet Edilen İlk Türk Tiyatrosu Olarak Gururla Temsil Etti. “Amy Winehouse”, “Tut Elimden Rovni“ Ben Duygularınızı Merak Ediyorum.
“O kadar uzun cevap verebilirim ki. Çok değerli sorular, teşekkür ederim. Başta kurumsal olarak bir şirketin başarabileceği, ülkesini ve bayrağını gururla temsil ettiği harika bir olaydı bu. Tabii ki bu gerici düzende yeteri ilgiyi görmedik. Belki Atatürk yaşasa, onun ilkeleri, bir cehalet furyasıyla yok edilmeye çalışılmasa biz hak ettiğimiz değeri daha çok görürdük ama olsun. Biz yaptık. Amy başka, Rovni başka ama Kore gibi kapalı bir ülkedeki insalara samimiyet, sanat ve dostluk aşıladığımıza eminim. Çok arkadaş edindim. :)”
Merak Edenler İçin Üstü Kapalı “Söz Veriyorum” Tiyatro Oyununu Özetlemenizi İstesek, Neler Söylersiniz?
“O kadar salakça bir şey ki politika. Erklerin olmayan, ahlaksız gururları yüzünden, anneniz, köpeğiniz, çocuğunuz ve arkadaşlarınız ölüyor. Düşünsenize birini öldürseniz hapise giriyorsunuz ama Putin, Netanyahu, Hitler gibi güya seçilen beyinsizler sizi öldürdüğü zaman, dünyanın yine güya en modern, en ahlaklı ülkeleri bile buna ses çıkarmayı tercih etmiyor. Yine ve yine ahlaksızlık. Söz veriyorum bu gün gibi dünün suçsuzlarının ümidini anlatıyor. Sisteme ve aptallara karşı, hatta belki kederlice onlar sayesinde kurulan çok güçlü bağları anlatıyor”.
Tiyatronun Hangi Özelliği Sizi Etkiliyor?
“İnsanı, insana, insanca anlatmak…”
Türk Seyircisinin Tiyatro Ve Sahne Sanatlarından En Büyük Beklentisi Nedir Sizce ?
“Ben Türk seyircisini asla yetersiz bulmuyorum. Özellikle çeşitli özel tiyatroların çok sağlam seyirci kitleleri var veya doğru reklam çalışmasıyla, makul seyirciye ulaşabiliyorsunuz”.
Tiyatro Seyircisinin Durumu Hakkında Görüşleriniz Nelerdir?
“Ekonomi… Ödenekli kurumlar, Opera Bale, Devlet Tiyatrosu, Senfoni çok niteliksiz ne yazık ki. Ben verilen bütçelerin içinden bu kadar dekorsuz, kostümsüz ve bayağı eserler çıkabileceğine inanmıyorum. Bence biraz yolsuzluk veya liyakatsizlik var bu kurumların içinde. Bu tamamen kendi kanaatim. Buna karşın, özel tiyatrolarımız o kadar kaliteli ki. Eylül, Dimrit, Misket ve daha nicesi. Ancak şunu anlamak lazım, özel tiyatro pahalı bir şey. Sigortalar, kiralar, nakliye, ulaşım ve kaşeler. Makul olmayan harcamalar, sadece işinizi yapabilmeniz için. Dolayısıyla yüksek bilet fiyatları. Lütfen kurumları suçlamayın. Beklenti olması için, işin ne olduğunu bilmek lazım. Bence bu imkansızlıklara, cahil bırakılmaya çalışılan bu topluma rağmen, çok aydın, adeta bu düzensizliğe direnen çok kaliteli bir seyirci kitlesi var.
Son Olarak Bu Güzel Röportajı Okuyacak Olan Sanatsal Faaliyetler Takipçilerine Söylemek İstediğiniz Bir Şeyler Var Mı?
“Böyle platformları takip edip bizi duyduğunuz için bile minnettarım. Sanatın her alanına, gücünüz yettiğince destek olun. Biz sizsiz var olamayız. Dolayısı ile bizi kendinizden mahrum bırakmayın !”
“Tiyatro keyfi” , genç yetenekleri bünyesine dahil ederek büyümeye ve başarılarına başarı katmaya devam ediyor. Tiyatro aşığı güzel bir hanımefendinin Zelal Barlas’ın yanındayız.
Bize Biraz Kendinizden Bahseder Misiniz?
“Merhaba! Ben Zelal. Kocaeli üniversitesinde oyunculuk bölümü son sınıf öğrencisiyim. 21 yaşındayım.
Tiyatro Keyfi ekibine katılalı 2 ay oluyor. Biz de bu oyun vesilesi ile yeni yeni tanışıyoruz aslında”.
Sizi Tiyatroya Yönlendiren Şey Ne Oldu Hayatınızda?
“İlkokul öğretmenim nedeniyle oldu. 3. sınıfta yaz tatilimizde herhangi bir kursa yazılıp bir şeyler öğrenerek okula gelecektik. Annem de beni drama kursuna yazdırmıştı. Tamamen boş kontenjan olduğundan dolayı ve tesadüfen tanışıp keşfetmeye başlamamla oldu”.
“Tiyatro Keyfi” İçinde Yer Almak Nasıl Bir Duygu?
“Güzel bir duygu.. Çok iyi insanlarla tanıştım. Benim algımı oldukça değiştiren bir tiyatro öncelikle. Çünkü Türkiye sınırları içerisinde minimalizmi önemseyen bir tiyatronun varlığına pek inanmıyordum”.
Edebiyatla Aranız Nasıl?
“İnsanın çesitli ruh hallerini anlayabilme kısımında edebiyat önemli bir yer tutuyor. Benim için oyunlarda okuduğunu anlamayı, verilen rolün ruh halini en iyi şekilde anlamayı ve aktarabilmeyi başarabilmek için olayların edebi kısımını çözebilmek önemli bir faktör. Bu nedenle edebiyata tiyatro ile bağlantılı bir şekilde oldukça önem veriyorum”.
Neden Tiyatro?
“İlkokuldayken sürekli “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” sorusuna maruz kalıyordum çoğumuz gibi. Ama o zamanlar hiç bilmiyordum tabii karar veremiyordum. Gittiğim drama kurslarıyla ve geçen zamanla birlikte kararsızlığım büyük bir kararlılığa dönüştü küçük yaşta ve o gün bugündür oyuncudan başka bir şey olmak istemedim. Üniversiteye kadar okul hayatımda başarılı bir öğrenci değildim. Kendimi en kolay ifade edebileceğim araç olduğundan dolayı sanırım; üniversitede istediğim bölümü okuyunca çok çalışkan bir öğrenciye dönüştüm”.
Tiyatronun Hayatınızdaki Yeri Nedir?
“İnsan kişisinin birbirinden o kadar farklı versiyonunu tanıyoruz ki günlük hayatta ve oyun çalışırken; her defasında bu beni heyecanlandıran bir şey. O yüzden hayatımda gözlemci modu sürekli açıktır. İnsanları izlemeyi severim. Tanımayı da aynı şekilde. Böylece hayatımın her yerinde diyebilirim”.
Merak Edenler İçin Üstü Kapalı “Söz Veriyorum” Tiyatro Oyununu Özetlemenizi İstesek, Neler Söylersiniz?
“Savaş maalesef zamansız bir şekilde hayatımıza giriyor ve ne kadar fazla yaşanırsa yaşansın, biz insanlar olarak bir şeyler öğrenip ders alıp kendimizi geliştirip değiştiremiyoruz. Çıkarlarımızı düşünmeye devam ediyoruz dünyaca kendi canımız uğruna maalesef. Oyunumuzda da yine 2. Dünya savaşı sırasında küçük bi dairede tanışan ve hep birlikte hayatta kalmaya çalışan üç arkadaşı ve ne kadar yakın arkadaş olsalar da kendi aralarındaki savaşı da görüyoruz. Yıl 1942 oyunda ama bugün 2023 ve hala savaşıyoruz maalesef”.
Tiyatronun Hangi Özelliği Sizi Etkiliyor?
“Öğrenmeyi ve bununla birlikte geliştiğimi görmeyi de hep çok sevdim. Bu meslekte sonsuz bir öğrenme süreci olduğundan dolayı hep çok heyecanlı ve kararlı bir şekilde %100’ümü vermeye çalışacağım. Bizi çalışmak kurtarır çünkü :)”
Yönetmen Kemal Başar İle Çalışmak Nasıl Bir Duygu?
“Kemal Başar ile öğretmenlerim Erbil Göktaş ve Sema Göktaş sayesinde tanıştım. Ve tanıdıkça çok iyi bir yönetmen olduğunu gördüm. Tanıştığımızda benim ayağımın kırık olduğu dönemin sonuydu ve hareketsizlikten dolayı çok kilo almıştım. Kemal hocam 10 kilo vermemi istedi Lika’yı oynayabilmem için, ben de gerekeni yaptım ve sıkı bir diyete başladım. Böylece sağlığım ve oyunumuz için doğru olanı yapmamda yardımcı oldu. Bilgisi ve tecrübesinin bize oldukça iyi bir oyun kazandıracağına inanıyorum”.
Son Olarak Bu Güzel Röportajı Okuyacak Olan Sanatsal Faaliyetler Takipçilerine Söylemek İstediğiniz Bir Şeyler Var Mı?
“Şahsen oyuncu adayı olarak okuyucularınızla bizi buluşturma fırsatını verdiğiniz için ayrıca size çok teşekkür ederim. Sanatsal Faaliyetler Takipçilerine de sanatla kalmaya devam etmelerini ve oyunumuza çağrımızı söyleyebilirim”.
Ve Röportajımızın finalinde Tiyatro aşığı Efecan Karakaya ile birlikteyiz.
Bize Biraz Kendinizden Bahseder Misiniz?
“Ben Efe Can Karakaya. 2001 doğumluyum. 13 yaşımdan beri tiyatro ile ilgileniyorum. Tiyatroya başladığım yıldan itibaren devamlı bir şeyler üretmeye çalışıyorum. Bahçeşehir Üniversitesi konservatuvarı tiyatro bölümünde okumaktayım”.
Sizi Tiyatroya Yönlendiren Şey Ne Oldu Hayatınızda?
“Tiyatro sahnesine ilk çıktığımda aldığım alkışın büyüsüne kapıldım ve hiçbir zaman o sahneden inmek istemedim”.
“Tiyatro Keyfi” İçinde Yer Almak Nasıl Bir Duygu?
“Tiyatro Keyfi bizim için sadece özel bir tiyatro değil. Girdiğim andan beri hayatımın bir parçası haline geldi. Biz bir aileyiz ve tüm duygularımızı sakınmaksızın belli ederiz birbirimize”.
Edebiyatla Aranız Nasıl?
“Edebiyatla arama iyi fakat her geçen gün yeni bir şeyler öğreniyorum”.
Neden Tiyatro?
“Tiyatronun benim için bir nedeni yoktur. Kendimi en çok özgür hissettiğim yerdir benim için Beni dışarıda sohbet ederken dinlemezsiniz belki ama sahneye çıktığım da söylediğim her şeyi benimsersiniz.
Tiyatronun Hayatınızdaki Yeri Nedir?
Tiyatro benim hayatımın odak noktasıdır. Hayatımda her zaman tiyatroyu ilk sıraya koyarım. Kendimi özgürce ifade edebildiğim en güzel yerdir benim için”.
Merak Edenler İçin Üstü Kapalı “Söz Veriyorum” Tiyatro Oyununu Özetlemenizi İstesek, Neler Söylersiniz?
“Onca savaşa onca acıya rağmen bir aile olma söz konusudur. Aile olduktan sonra bu hayatta hiçbir şeyin öneminin olmadığını anlarız”.
Tiyatronun Hangi Özelliği Sizi Etkiliyor?
“Tiyatroda istediğim kadar özgür olabiliyorum”.
Yönetmen Kemal Başar İle Çalışmak Nasıl Bir Duygu?
“Kemal hocam benim için bir abi bir baba gibidir. Kemal hocayı dinlerken keşke her kelimesini hafızamda tutabilsem ve noktasına kadar uygulayabilsem dersiniz. Gerçekten benim için dinlemeye doyamadım bir o kadar da beni ileriye taşıyacak bir hoca”.
Son Olarak Bu Güzel Röportajı Okuyacak Olan Sanatsal Faaliyetler Takipçilerine Söylemek İstediğiniz Bir Şeyler Var Mı?
“Tiyatro her insanın hayatının bir kısmında olması gerekiyor”.
Dipnot: Aylardır devam eden yoğun ve titiz çalışmanın güzel sonuçlarını alacaklarına inandığım “Tiyatro Keyfi” ekibiyle yaptığımız röportajı, merakla beklenen oyunun prömiyerine günler kala yetiştirdiğim için mutluyum. Prömiyerde onların yanında olacağım ve kısmetse “Söz Veriyorum” Tiyatro Oyununu sizler için yorumlayacağım. Takipte kalın. Son olarak röportajı ve fotoğrafları yoğun çalışma programına rağmen bizlere ulaştıran Zeynep Yaylıcıoğlu hanımefendiye sonsuz teşekkürler.
Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş