Şiirsel bir “Yalın Tiyatro” örneği, “Aşk ve Siyaset” tiyatro oyunu dün akşam Kadıköy’ün en güzel butik tiyatro mekanlarından Eylül Sahnesi’nde seyircili genel prova yaptı. Bizde sanatsal faaliyetler olarak Proje Danışmanı Pınar Çekirge’nin nazik daveti ile heyecana ortak olmak için oradaydık.
Sürdürülebilir sanatın ülkemizdeki temsilcilerinden Tarık Günersel’in yazıp – yönettiği, iki kişilik Şiirsel bir “Yalın Tiyatro” örneği, “Aşk ve Siyaset” tiyatro oyununun oyuncu kadrosunda Serkan Aydın, Dilek Gürsoy gibi birbirinden yetenekli iki oyuncu yer alıyor.
Oyunun konusu kısaca şöyle; 1950-61 döneminde hayalî bir ilişki: Hayran kaldığı piyanist hanımı seçim akşamı ziyaret eden siyasetçi coşkulu bir başbakan olur. Kadın ile erkek arasında çekim vardır, ama görüş farkları da.Başbakanın uçak kazasından kurtuluşu aşkın alevlenmesine yol açar.Düğümlere düğümler eklenir…Aşk trajik bir anda bile ışır, ışıtır…
Yazının girişinde onların heyecanına ortak olmak için dedim ama dün akşam bende ektra heyecanlıydım. Bunun iki önemli nedeni var. Birincisi eleştiri yazılarımı sürekli beğenen kıymetli bir iş yaptığımı beni her gördüğünde muhakkak dile getiren Pınar Çekirge’nin Proje Danışmanı olarak görev aldığı oyunu nasıl yazacağım konusundaki heyecan. Çünkü biliyorum ki Pınar Çekirge “Aşk ve Siyaset” tiyatro oyununun eleştirisini benden daha iyi yazar. İkincisi Sürdürülebilir sanatın ülkemizdeki temsilcilerinden Tarık Günersel’in yazıp – yönettiği bir tiyatro oyununu sahnede ilk defa izlemiş olmam dolayısıyla bu yazı her iki anlamda bir nevi benim sınavım.
Hazırsanız yorumlaya başlıyorum; seyirciler olarak algımızın sınırlarını zorlayan, iki tartışılır kavram, aşırı ve güçlü tutku olarak tanımladığımız “Aşk” ve gruplar arasında kararların alındığı veya bireyler arasındaki güç ilişkilerinin, kaynakların dağıtımı veya statü gibi diğer etkileşim biçimlerinin ilişkilendirildiği bir dizi faaliyeti ifade eden “Siyaset” üzerine düşünmeye iterken güldüren finalinde ise büyük bir ters köşe ile hüzünlendiren bir metin yazmış Tarık Günersel. Benim için türü ne olursa olsun sanat, yıllar boyu varlığını koruyan ve her zaman toplum olarak duygularımızı iyi anlamda yada kötü anlamda ifade eden, bizleri içsel yolculuğumuza çıkaran bir araçtır. “Sanatın amacı, ruhumuzu, gündelik hayatın tozlarından temizlemektir.” demiş Pablo Picasso. Dün akşam oyunun büyülü atmosferi ve bizzat oyuncuların beden dili sürreal yorumu ile hikâyesini anlamaya çalıştım açıkçası hikaye bana, geçmişte tarihe damgasını vurmuş Adnan Menderes’in hikayesini çağrıştırdı. Yanlışıyla, doğrusuyla halkına hizmet eden idealist bir başbakan, görüş farkları açısından zıt sayılabilecek piyanist Oya. Burada bizlere idallerinin peşinde koşmak mı? Yoksa aşk mı daha ağır basar diye soruyor bize Tarık Günersel. Bir başka deyişle iki kavramın savaşında hangisi galip gelir hangisi malup olur yoksa her ikisi de galip gelip berabere mi kalır sizce ? “kararı siz verin” demiş. Bunu yaparken de şiiri tiyatro olanaklarıyla birleştirmiş. Şiirselliği alıştığımız şiir kalıplarının dışına çıkarak çok daha etkili bir teknikle kurgulayarak sunmuş bizlere Tarık Günersel.
Yazardan neler aldığımı aktarayım; Biricisi, kişi yada kişilerin kendi siyasi görüşlerini halk arasında tanıtması, diğer siyasi öznelerle müzakere yapması, yasalar çıkarması ve rakiplere karşı savaş da dahil olmak üzere içsel ve dışsal güç kullanması gibi politikada bir dizi yöntemin doğruluğunu. İkincisi sadakat ve tek eşliliğe değer yükleyen toplumsal kuralları yasak bir aşk üzerinden kendince sorgulayan ve sorgulatan bir metin. Birde önemli bir detay var tabii “erkek yaparsa elinin kiri, kadın yaparsa taşlanmalıdır” mantığının da sorgulandığı, sorgulatıldığı bir metin. Tarık Günersel “Aşk ve Siyaset” tiyatro oyununda, sürdürülebilir sanatın tüm unsurlarını bir araya getirerek, her sahnesinde bizleri farklı bir sorgulama sürecine sokuyor.
Rejiden bahsedelim kısaca; sahnede dün akşam ilk gözlemlediğim, Tarık Günersel, sahneyi gayet sade ve yalın bırakarak iki oyuncunun oyunculuklarının gölgelenmemesine özen göstermiş. Seyirci karşısında performanslarını sergilerken, her iki oyuncununda yaşadığı duygu değişimlerini gözlemleyeceğimiz bir reji uygulamış. Kostümler hikayenin geçtiği döneme uygun seçilmiş. Aksesuarlar az ve öz nitelikte. Işık tasarımı açısından loş ve şiirsel yapıya hizmet eden bir ışık tasarımı gördüm.
Geçelim oyunculuklara; oyuncuları zorlayacak cinsten güçlü bir metin var. Öncelikle her iki oyuncununda (Serkan Aydın, Dilek Gürsoy) heyecanı bana net olarak geçti diyebilirim. Tabii ki gayet normal bir durum adı üstünde seyircili genel prova. Ama buna rağmen her ikisininde sahne enerjisi yüksek ve en önemlisi sadece ezbere bağlı kalmayan, usturuplu ve odağı dağıtmayan, beden dilleri, jest ve mimikleri sahnede görülmeye değer. Bence ne kadar profesyonel olduklarının en önemli kanıtı ise finalde ayakta aldıkları alkışlar. Sahne arkasında emek harcayan herkes takdiri hak ediyorlar diyerek yorumum burada sonlandırıyorum.
Ajandanıza not almayı ve izlemeyi unutmayın benden söylemesi.
Genel Yayın Yönetmeni: Murat Karakaş