Sanat, hepinizin bildiği üzere. Güzelden haz duyma, nefret, yaratma, güzeli görebilme, sevinç, öfke gibi duyguları insancıl faaliyetlerin çeşitli yollarla dışa vurumuna denir. Sanat, insanın yaratma gücünü kullandığı, insanlarda çeşitli duygular uyandıran ve aynı zamanda da tüm toplumların bilinçlenmesini sağlayan çok önemli bir kaynaktır. Resim, Heykel, Fotoğrafçılık, Dans, Edebiyat, Müzik,Tiyatro ve Sinema da birer sanattır. Sanat, hayatımızın her alanında yer alan bir akımdır. Sanat adına çok yönlü çalışan ve gelecek için sanat için kalıcı çalışmalar yapmak isteyen KBT Prodüksiyon’nun kurucu ortağı ve Dionysos Tiyatronun genel koordinatörü, TV Programcısı, Yapımcı, Müzisyen, Tiyatro Oyuncusu. Sanat için verdiği emek ve çabaların takdire şayan olduğu kıymetli isimlerden biri olan Işık Tolgay ile bir araya geldik. Keyifli bir röportaj yaptık. Bizi kırmayıp soruları tüm içtenliğiyle cevapladığı için kendisine teşekkür ediyoruz.

Sanatsal Faaliyetler Takipçilerine Kısaca Kendinizden Bahseder Misiniz ? Sanat Hayatınız Nasıl Başladı ?

“1974 yılının hanımeli kokulu bir Haziran akşamında İstanbul’da doğmuşum. TRT’de 1986-1993 yılları arasında Haldun Dormen, Defne Halman ve Kemal Uzun’un sunduğu “Kamera Arkası” programı sayesinde sinema ve çekim tekniklerine karşı ilgim başladı. Herhangi bir film seyrettiğimde hep acaba nasıl çekilmiş diye hep merak eder kendimce çözümler üretirdim. Oyuncaklarımla mini setler kurar ve Lego adamlarımdan birini Süperman yapıp misinadan yaptığım düzenekle doğala yakın uçurmaya çalıştığımı hatırlıyorum. Hayalgücü yüksek bir çocuktum diyebilirim. Lise yıllarımda benim için çok önemli olan Amerikalı Billy C. Talbert’tan 3 yıl müzikal oyunculuğu dersleri aldım ve Batı Yakasının Hikayesi, My Fair Lady, Güney Pasifik ve Grease müzikalleri ile tanıştıktan sonra sahne tozu bir daha silinmemek üzere üzerime bulaştı. Üniversiteyi Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünde okuduğum halde tüm üniversite hayatım boyunca tiyatro ile uğraştım. O zamanlarda üniversite tiyatro toplulukları arasında önemli bir yeri olan MİFTOK’ta tiyatronun deneysel yüzü ile tanıştım. Önce öğrenci oldum sonraki yıllarda da bizden sonra gelenlere eğitmenlik yaptım, oyunlar yönettim. Bir müddet işletme mezunu olmam ve çevremin beklentilerini yerine getirmek amacıyla özel şirketlerde profesyonel yöneticilik yaptım sonrasında da ticaret hayatına atıldım. Ancak tüm bu süre içinde de sanattan kopmadım. Oyunculuk ve müzik hayatımda hep devam etti. Aslında bu geçirdiğim dönem ileride sanat tutkusu ile piyasanın soğuk yüzü arasında denge kurmamda yardımcı bir unsur oldu. Tipik bir İkizler burcuyum bu nedenle tek bir şeyle ilgilenemediğimi itiraf etmem gerekiyor. Çeşitli konuları aynı anda merak ve yaşama isteğimi biraz olsun dizginleyerek iki ana başlık altında topladım diyebilirim. Bir yandan tiyatro, bir yandan da sinema ile uğraşmak bana mutluluk veriyor. Şu anda kurucu ortaklarından olduğum KBT Prodüksiyon – DIONYSOS TİYATRO ‘da ödüllü oyuncu ve yönetmen Erdem Topuz ile tiyatro alanında, IC Prodüksiyon’da senarist ve yönetmen Caner Doğruyol ile birlikte sinema ve organizasyon alanlarında keyifli çalışmalar yapıyoruz”.
“Fareler Ve İnsanlar” Projesi Nasıl Oluştu Biraz Aydınlatabilir Misiniz Bizleri ?

“Fareler ve İnsanlar henüz üniversitede okurken sevgili Erdem Topuz ile hayalimizdi. Bir gün mutlaka sahneye koyacağız diyorduk. Tabi bazı şeylerin oluşması için şartların olgunlaşması gerekiyor. Yaşadığımız dünyayı aslında düşüncelerimiz şekillendiriyor. Buna istediğiniz ismi verebilirsiniz Dua, Kuantum Bilinç, Pozitif Düşünce v.s. Biz isteğimizi, duamızı yaratıcıya yolladık, enerjiyi akışa bıraktık. Zaman içinde isteğimizin gerçekleşmesi için gerekli olan yollardan geçtik diyelim. Yani biraz sabretmemiz ve çalışmamız gerekti. Nihayet 2019 yılında oyunun telifini ilgili ajanstan aldık. Bu sene 3. Sezonumuz ile devam ediyoruz. İlgili ajanstan hem İngilizce hem de Türkçe oyun metnini aldık. Ancak Türkçe oyun metninde çok eksikler olduğu için İngilizce’den Türkçe’ye oyun metnini tekrar çevirdik. Romanda olan ancak verilen oyun metninde yer almayan bazı önemli nüansları da kendi metnimize ilave ettik. Sonunda orijinal eseri tam anlamıyla yansıtan bir oyun ortaya çıktı. Özellikle romanı okuyup gelen seyircilerimizin bu konudaki özel tebrikleri bu konuda ne kadar doğru bir seçim yaptığımızı bize kanıtlamış oluyor. Yaşadığımız her şeyin bir fast food gibi tüketildiği bu dönemde bazıları için uzun sayılabilecek bir oyunu seyircilerimize geçen zamanı fark ettirmeden sunmak da bizim için ayrı bir mutluluk. Ben bu oyunda Lennie Small karakterine can veriyorum. Bu rolü oynayacağımı ilk duyduğumda oldukça çekindiğimi ifade etmeliyim. Belirli bir oranda zihinsel engelli birini oynamak bazen oyuncuyu bazı klişelere itebiliyor. Benim için yaratacağım karakterin gerçek olması çok önemli. Bu nedenle alt metin üzerinde çok çalıştık. Bu karakter nasıl bir ortamda büyümüş ? Zaafları neden kaynaklanıyor ? Dünyayı nasıl algılıyor ? Nasıl konuşur ? Nasıl hareket eder ? Tüm bunları yapmacıklığa düşmeden nasıl yansıtabilirim ? (gülerek) Hiç unutmam Eskişehir turnesin deydik sanırım. Oyundan sonra iki izleyicimiz geldi ve içlerinden biri “Beyefendi ben arkadaşımla iddiaya girmiştim acaba siz gerçekten öyle misiniz yoksa rol mü yapıyorsunuz diye.”dedi. Bu gibi yorumları duyunca demek ki verdiğimiz emekler yerini buluyor diye düşünüyorum”.
Kendinizi Nasıl Tanımlarsınız ?

“Genelde hayatı akışına bırakırım. İsteklerim vardır ama beklentim yoktur. Çok meraklıyım, herşey hakkında bilgi sahibi olmak isterim. Yeniliğe ve heyecana açık bir yapım vardır. Bir anda birden çok konuya el atmışken bulabilirsiniz beni.. Ama bu maymun iştahlılık değil sadece monotonluktan hoşlanmama, tek bir şeyi yapmaktan sıkılma durumumdan kaynaklanıyor. İnatçıyım ama eleştirilere açık bir insanım. Dışarıdan bakıldığında zaman zaman soğuk gözükebiliyorum. İnsan ilişkileri konusunda genelde sonradan açılan bir yapım var maalesef. İnsanları genelde olduğu gibi kabul ederim. Nezaket benim için önemli bir konu ama maalesef günümüzde samimiyet ile nezaketsizlik karışabiliyor. Müziğin her türünden zevk alırım. Metafizik alanındaki çalışmalara özel bir ilgim vardır. Yemek yapmayı ve güzel bir sohbet eşliğinde paylaşmayı severim. Gezmeden ve değişik kültürleri deneyimlemekten çok hoşlanırım. Fantastik tür yapıtları seviyorum bazıları hayalperest olduğumu söyler. Ben de “Hayal geleceğin fragmanıdır. “ derim”.
Tiyatro Seyircimizin Durumu Nasıl Sizce ?

“Pandemi sonrası canlı gösterilere olan ilgide bir artış var. İnsanlar evlerine tıkılıp dijital platformlarda yalnızlaştırılmak tan bıkmaya başladı. Konser,festival ve tiyatroların doluluk oranlarını bunun bir göstergesi olarak algılıyorum. Ama yine de yapılan araştırmalarda toplumun %66’sı konser, tiyatro ya da opera gibi herhangi bir etkinliğe katılmamış. Bu çok yüksek bir oran. Bu oranın azaltılmasında eğitim kalitesinin çok büyük bir rolü var. Son dönemlerdeki ekonomik sıkıntıların bu sezonu nasıl etkileyeceğini hep beraber göreceğiz. Olumlu düşünmek istiyorum. Tiyatro izleyicisinin konsantrasyon süresinin de azaldığını gözlemliyorum. Gerçi ilişkilerin bile fast food hızında yaşandığı bu dönemden başka ne beklenebilir ki ?!”
Ülkemizde Sanata Ve Sanatçıya Verilen Önem Hakkında Düşünceleriniz Nelerdir ?

“Maalesef yeteri kadar önem verildiğini söyleyemeyeceğim. Sanatçıların çoğu asgari ücretin de altında çalışıyor ya da ek işler yapıyorlar. Sanatsal faaliyet yapmak isteyenler ya yardım göremiyor ya da gerekli miktarda yardım alamıyor”.
Sanat Anlamında Pek Çok Alanda Başarı İle Karşımıza Çıkıyorsunuz. Bunların İçinde En Keyif Aldığınız İş Hangisi Yada Hepsi Mi Keyif Veriyor ?

“Bir ayrım yapmıyorum. Tiyatro, Müzik, Sinema, Yapımcılık hepsinin ayrı lezzeti var ve hepsi de çok keyif veriyor”.
Şu Anda Sektörü Nasıl Değerlendiriyorsunuz ?

“Son zamanlardaki ekonomik sıkıntılar tiyatro yapımlarını da etkilemiş durumda. Özel tiyatrolar yine az kadrolu ve az dekorlu yapımlara yöneldiler. Turne maliyetleri çok arttı. Dekor nakliyesi ayrı bir araçla yapıldığı zaman bir yerden bir yere gitmek ciddi maliyet oluşturmaya başladı. Ancak herşeye rağmen yeni toplulukların oluştuğunu gözlemlemek ve özellikle okullardaki tiyatro kulüplerindeki artış gelecekle ilgili umutlandırıyor. Yapımcılar ve oyuncular ayakta kalmakta zorlanıyor ancak tiyatro saygın yerini hala korumakta”.
Sanatsal Faaliyetler Takipçilerine Kısaca “Dionysos Tiyatro”dan Ve Faaliyetlerinden Bahseder Misiniz ?

“15 yaşımdan beri beraber aynı sahneyi paylaştığımız çok yakın arkadaşım ödüllü oyuncu ve yönetmen Erdem Topuz ile birlikte 2018’de Dionysos Tiyatro’yu oluşturduk daha sonra KBT Prodüksiyon Hizmetleri Ticaret Ltd. Şti.’ni kurarak tiyatromuzu kurumsallaştırdık. İlk senemizde Ivan Gonçarov’un ölümsüz eseri Oblomov’u Türkiye’de ilk defa sahneledik ve Erdem Topuz en iyi erkek oyuncu ödülünü aldı. Daha sonra bunu Salaklar Sofrası ve Fareler ve İnsanlar oyunları izledi. 2022 -2023 sezonunda hem Türkçe hem de İngilizce olarak Erdem Topuz yorumuyla sergilenecek olan “Bir Delinin Hatıra Defteri” ve 3. Sezonu ile büyük ilgi gören “Fareler ve İnsanlar”’ın yanı sıra yeni oyunumuz “Mezarcı” ve sezon ortasında seyircilerimizle buluşturacağımız bir komedi oyunumuzla sezona perde diyoruz”.
Sizce İyi Bir Sanatçı Olabilmenin Olmazsa Olmaz Kuralları Var Mıdır ?

“İyi gözlem yapılmalı, iyi dinlenmeli, genel kültür seviyesi normal bir insanın üzerinde olacak şekilde sürekli geliştirilmeli, utanılmamalı ne olursa olsun denemeler yapılmalı, çok ama çok çalışılmalı, yapılan herşey prova dahi olsa gereğince yapılmalı, hiçbir çalışma hafife alınmamalı, kendi duygularımız ve çevremizdekilerin duygularını anlayıp empati oluşturabilecek duygusal zekaya sahip olunmalı, enstrüman -ki tiyatroda bu bedenimiz ve sesimizdir – iyi korunmalı, yapılan işi sevmeli ve topluma örnek insan olmaya çalışılmalıdır”.
“Fareler Ve İnsanlar” Adlı Oyununun Konusunu Kısaca Anlatabilir Misiniz ?

“John Steinbeck bu ölümsüz eserini kendi yaşadıklarından esinlenerek yazmış aslında. Kendisi de 1920’lerdeki Büyük Buhran’da çiftliklerde çalışmak zorunda kalmış ve karşılaştığı insanları çok iyi gözlemleyerek daha sonra bu novella diye tabir edilen hikaye- roman’ı yazmış.Eserin adı ilk önceleri “Something that happened”(Olan bir şey) iken daha sonra Steinbeck’in Robert Burns’ün bir şiirindeki “ En iyi planları farelerin ve insanların / Sıkça ters gider.” dizelerini okumasından sonra “Fareler ve İnsanlar” olarak değişmiştir. Fareler ve İnsanlar, birbirine zıt karakterdeki iki mevsimlik tarım işçisinin, zeki George Milton ve onun güçlü kuvvetli ama akli dengesi bozuk yoldaşı Lennie Small’un öyküsünü anlatıyor. George ve Lennie, Kaliforniya’daki Salinas Vadisi’nde, Soledad yakınlarında bir çiftlikte iş bulurlar ve para biriktirmek için çalışmaya başlarlar. Kendilerine ait bir parça toprak edinip oraya yerleşmeye dair ortak bir hayalleri vardır. Lennie bu hayali George’a defalarca anlattırır ve en çok da besleyip okşayabileceği yumuşak tavşanlarla ilgili kısmını sever. George da Lennie’nin bu takıntısını, onu korumak için, başını belaya sokarsa tavşanlara bakmasına izin vermeyeceğini söyleyerek kullanır. İkili, daha önce çalışmakta oldukları Weed’deki çiftlikten, Lennie’nin yumuşak şeylere dokunma takıntısıyla bir genç kadının elbisesini okşamasının tecavüz girişimi olarak görülmesi sebebiyle kaçmışlardır. Yeni çiftlikte, ikilinin hayali gerçek olmaya daha da yaklaşır. Yaşlı ve bir elini çiftlikte kaybetmiş bir işçi olan Candy, ikiliyle parasını birleştirmeyi ve böylece ay sonunda hayallerindeki çiftliği satın almayı önerir. Ancak bu hayal, çiftlik sahibinin oğlu olan Curley’nin genç ve güzel karısı nedeni ile tehlikeye girecektir… (gülerek) Devamını canlı seyretmek çok daha heyecanlı olacaktır”.
Seyirci Bu Oyunda Neyi Özellikle Yakalamalı Ve Anlamaya Çalışmalı ?

“Seyirci kendi yaşamlarına göre kendilerine yakın gördükleri noktaları elbet yakalayacaklardır. Oyunda , küçük bir çiftliğin içerisinde 9 kişinin suretinde 8 milyar dünya insanına ayna tutuluyor. Bu çiftlikte, toprak sahipleri gibi görünmesine rağmen aslında toprağın sahibi olmayan, oranın sahibiymişçesine zorbalaşan, çarpık bir düzende kendi yetiştirdiği ürüne elini bile süremeyen bir sürü küçük insan var. Ve o insanların; kendi yalnızlıklarında var olma savaşı verirken, gerçekleşeceğine inanmasalar da kendilerini kandırdıkları, kendi cennetlerini yaratmak için tutundukları hayalleri… Kaçımız Lennie’nin hayal ettiği milyonlarca renkli tavşanın peşinden koşup farelerle yetinmek zorunda kalmıyoruz ki ? Hikayemizde sevgi , dostluk, sadakat, nefret, ihanet, öfke , duyarsızlık, zorbalık, hayaller, kırgınlık ve yalnızlık var. Bazen kahkaha da var. Lennie ve George’un müthiş dostluk hikayesi oyunun bütün diğer karakterleriyle birleşince koca bir dünya çıkıyor karşımıza…”
Son Olarak Bu Güzel Röportajı Okuyacak Olan Sanatsal Faaliyetler Takipçilerine Söylemek İstediğiniz Bir Şeyler Var Mı?

“Her şeyden önce hem biz tiyatro yapımcı ve oyuncularının tiyatro severler ile buluştuğu bu platformu sağladığınız için teşekkür ederim. Birbirinden değerli oyuncuların yer aldığı ve benim de kadrosuna dahil olduğum başrollerini Hayko Cepkin ve Elçin Sangu ve Nermin Koçak’ın paylaştığı “Jekyll ve Hyde” müzikalinin prömiyeri 23 Ekim Pazar günü Zorlu PSM Turkcell Sahne‘de gerçekleşecek. Akabinde 28 Ekim Cuma günü Dionysos Tiyatro “Fareler ve İnsanlar” 3. Sezonu ile Besa Sahne Cevahir Büyük Salon’da seyircisine merhaba diyecek. Ve IC Prodüksiyon olarak ilk filmimiz “SIR” ise Aralık ayı gibi sinemalarda olacak. Herkese sanat dolu, sevgi ve barış dolu bir sezon diliyorum. Alkışımız ve gişemiz bol olsun diyelim”.
Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş