LayLa Tiyatro yapımı, bu sene çıkardığı bana göre en etkileyici ilk projesi “Sakla Saklan” tiyatro oyununu Taksim Asmalı Mescit’te bulunan Asmalı Sahne’de izleme fırsatı buldum.
Ersin Doğan’ın yazdığı, yardımcı yönetmen koltuğunda Barış Arslan’ın oturduğu, Selena Demirli Doğan’ın yönetmenliğini üstlendiği tek kişilik tiyatro oyunununda Başak Polat Karsavuran yer alıyor.
Oyunun konusu kısaca şöyle; Çareyi de şifayı da notalarda, şiirlerde ve satırlarda arayan Zühre ve Adis’in hikâyesi’ni, bulunduğu coğrafyaya her koşulda daha fazla tutunmak pahasına, birleşenlerin, birleştirenlerin, Amasya’dan İstanbul’a uzanan bir direnişin ve ait olduğu seslerden, kokulardan, notalardan ayrı düşmemek için yüreğiyle, nefesiyle mücadele eden iki insanın yaşam hikâyesini anlatıyor.
Hazırsanız yorumlaya başlıyorum; “Tiyaro nedir ?” sorusunu bana yeniden sorgulatan bir tiyatro oyunu izledim cumartesi akşamı. Yaygın hümanist bir deyişle tiyatro; insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı olarak ifade edilir. “Sakla Saklan” tiyatro oyununda tam olarak bu yaygın deyişi destekleyen bir anlatım gördüm. “Eee ne var ki bunda ? Bütün tiyatrolar aynı ilkeyle sahneleniyor”. Elbette bütün tiyatrolar aynı ilkeyle sahneleniyor ancak insanı, insana, insanla cesur bir anlatım tarzı ile anlatan, tabiri caizse kendisini halkı uyuduğu uykudan uyandırmayı hedefleyen çok nadir oluşumlar var. LayLa Tiyatro kendi çapında izlediğim bu tiyatro oyununda gördüğüm kadarıyla bu nadir oluşumların arasında yerini almayı başarıyor. “Şairler Mezarlığı” insanı, insana, insanla anlatırken rejisi bakımından ne kadar toplum psikolojisine hitap eden zihin ile oynayan karmaşık bir dil kullanmışsa. “Sakla Saklan” rejisi bakımından olabildiğine sade, biraz daha anlaşılır bir dil kullanılmış. Her iki oyunun ortak noktası derdini seyirciye aktarırken bütünüyle kusursuz bir hikaye anlatmayı amaçlamış olması ve attığını tam on ikiden vurduğu yönünde tabii bu benim şahsi fikrim. Bu kez oyunun bana ne anlattığına dair sizlere bir şeyler aktarmak istemiyorum. Çünkü bu oyunda anlatılan zaten anlatım dilinin sadeliğinden herkesin gayet net anlayacağı türden.
Ne anlattığını sizlere bırakayım ama nasıl anlattığını biraz daha açayım; sahne düzeni bakımından sahnenin tam ortasında oyuncunun yer yer üzerine çıktığı, yer yer oturup, yer yer üzerine yatarak, seyirci ile göz göze dertleştiği bir tahta duruyor. Aksesuarlar az ve öz nitelikte tercih edilmiş. Işıklandırma bakımından oyuncunun seyirci karşısında performansını sergilerken, yaşadığı duygu değişimlerini gözlemleyeceğimiz bir ışıklandırma metodu kullanılmış, kostüm gerçek anlamda Anadolu kadını ile modern Türk kadınını harmanlayarak tasarlanmış ve gelelim oyunun en can alıcı unsuruna müziklerine, sahne üzerine anlatılan hikayeye bizi biz yapan en önemli değerlerimizden biri Türkülerimiz sahne üzerindeki oyuncuya destek veren yardımcı oyuncu konumundaydı.
Geçelim oyunculuğa; Başak Polat Karsavuran’da sahneye girğinde ilk gördüğüm sahne enerjisinin yüksek oluşu ve gözlem yaparken en titiz şekilde incelediğim oyunculuk. Dolayısıyla, sahnede sadece ezbere bağlı kalmayan bir oyuncu görmemin yanı sıra, odağı dağıtmayan beden dili, jest ve mimikleri sahnede görülmeye değer. Seyirci karşısında performansını sergilerken yaşadığı hüzün, keder, heyecan, sevinç gibi insanı insan yapan tepkileri samimi bir şekilde biz izleyenlerine geçirebilmesi açısından bana söyleyebilecek söz bırakmadı.
Türkü ile Tiyatro’nun cesur bir anlatım ile birleşimi “Sakla Saklan” tiyatro oyunu, ajandanıza not alın ilk fırsatta gidip izleyin.
Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş
Yazar: Ersin Doğan
Yönetmen: Selena Demirli
Oyuncu: Başak Polat Karsavuran
Yardımcı Yönetmen: Barış Arslan
Özgün Müzik Tasarım: İlker Karsavuran
Dekor Tasarım: Zafer Metin&Recai Erol
Kostüm Tasarım: Sefa Eraslan
Işık Tasarım&Ses-Işık Operatörü: Mert Şener Kahraman
Afiş&Görsel Tasarım: Coşkun Yaşar
Fotoğraflar: Volkan Erkan
.