Yeni oluşum Tiyatro Ahenk’in, bu sene çıkardığı bana göre en etkileyici projelerinden biri “Şairler Mezarlığı” tiyatro oyununu Taksim’de bulunan Ara Sahne’de izleme fırsatı buldum.
Ersin Doğan’ın yazdığı, ışık ve sahne tasarımı Zafer Metin’e ait olan, yardımcı yönetmen koltuğunda Kübra Karatepe’nin oturduğu, Selena Demirli Doğan’ın yönetmenliğini üstlendiği ve oyuncu kadrosunda yer aldığı iki kişilik tiyatro oyunununda Selena Demirli Doğan’a, eğitmenlik, oyunculuk ve yönetmenlik kariyerine günümüzde hala devam eden Dilek Uluer eşlik ediyor.
Oyunun konusu kısaca şöyle; Ölümün ötesinde, varlığın ve yokluğun iç içe geçtiği bir yerde, iki “ruh” : ‘Mısra’ ve ‘Piraye.’ Çocuklarını Dünya’da bırakmanın acısını taşıyan bir anne ve Balat’ta, Dünya’ya doğamadan “kıyıya bırakılmışlar arasına” defnedilmiş bir bebek. Doygunluğun doyumsuzlukla, acının merakla birleştiği bir uzak evrende, iki ‘ruh’un zamansız ve mekansız buluşması.
Hazırsanız yorumlaya başlıyorum; sanatı gerçek anlamda yürekten desteklediğimin farkında olanlar tarafından davet edilmek bana inanılmaz gurur veriyor. Ersin Doğan, Selena Demirli Doğan biz dostlarını yanında görmek istedikleri ve oyun hakkındaki görüşlerimi merak ettikleri için davet ettiler. Tiyatro oyunu hakkında en ufak bilgim olmadan davete icabet ettim. Ne yalan söyleyeyim yetişemeyeceğim diye çok korktum ama bir şekilde yetiştim heyecanla salona girdim, yerime oturdum, salon full doluydu ve sahneye sis efekti ile oluşmuş dumanlar hakimdi, sahne tasarımı salona girer girmez beni etkisi altına aldı ve işte beklenen an geldi ve oyun başladı. Tiyatro oyunu hakkında en ufak bilgim yoktu dahası, bu tabii ki benim ayıbım, oyunun yazarı Ersin Doğan’ın yazmış olduğu kitabı bende olmasına rağmen, yoğunluk ve hayat kavgası sebebiyle henüz okuyamadığım için Ersin Doğan’ın kalemi hakkında da en ufak bilgim yoktu. Selena Demirli Doğan’ın rejisini daha önce iki kez izledim, oyunculuğunu bilmem kaçıncı kez. Neyse fazla uzatmayayım. Sahne gözlemlerimden anladığım kadarıyla ölümle yaşam arasında bir sınırda kalan iki kadının birbirlerini sorguladıkları bir hikayeye odaklıyor bizi Ersin Doğan ve aslında hepimizin dünya denilen yine kendimizin yaşanmaz kıldığımız gezegende, hayat denilen Yaşam ve Ölüm arası felsefik kavramın trajedisini gözler önüne sermek amaçlı yazmış olduğunu düşünüyorum. Aslında oyunun konusu için yazacağım, söyleyeceğim çok anektod var. Ama spoıler vermeden bunları size nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Ama ilk ismini duyduğumda kafamda canlanan şeyi söyleyerek başlayayım. “Şairler Mezarlığı” bende, hepimizin aslında şair olmaya meyilli bir hayat yaşadığımız canlandı. Öyle ki hayata ana şiirleri sayılabilecek ninnileri dinleyerek başlamıyor muyuz?, Ölünce mezar taşımızda da çoğu zaman şiirsel yazılar yazılmıyor mu? acaba bunu anlatan bir oyun mu izleyeceğim? dedim. Bence Ersin Doğan, kendi felsefik bakışı ile biz insanoğlunun var olma amacımızı, yaşamımızda varlık olarak kendimizi var etme çabamızı ve çoğu zaman biz insanoğlunun birer ölümlü olduğumuzu unutup ne kadar bencilleştiğimizi bize göstermek amaçlı yazmış. Yaşam ve ölüm olgusu üzerinden alttan alta mesajlarını seyircilerine sıralamış.
Rejiden devam edelim; yoruma başlarken yazdığım gibi, Selena Demirli Doğan’ın rejisini daha önce iki kez izledim, oyunculuğunu bilmem kaçıncı kez. Ama ne yalan söyleyeyim beklentimin çok çok üstünde, beğendiğim, etkilendiğim bir reji izledim. Sahne tasarımı gösterişten uzak olmakla beraber, yazarın felsefik bakışını sahnede seyirciye aktarmak için büyüleyici bir atmosfer yaratmak amacıyla dekoru çok abartmamış olabildiğine sade tasarlamış. Sahnede 4 adet beyaz ince perde var. Bu perdeler bence soldan sağa doğru yaşam, canlılık, hayat ve ölümü simgeliyor. tam ortada bezle sarılı bir salıncak. Salıncak ile ilgili birinci tahminim yaşam ve ölüm ile bağlantılı sonsuz bir döngüye işaret ediyor. Varoluş ile yok oluş arasındaki iplere bağlanmış bir salıncak. İkinci tahminim, anne karnındaki bebeğin varoluş ile yok oluş arasında kalmasını simgeliyor. Işık ve sis zaten bizi bu dünyadan alıp hikayenin aktarıldığı dünyayı hayal etmenize vesile olmuş. Ama en önemli detay yine perdelerde gizli, perdeler başarılı bir biçimde ışıklandırılmış, gölge ile oluşturulmuş siluetler ve bizi derinden etkileyen müzikler. Ayrıca yazarın yazmış olduğu metin biz seyircilerine aktarılırken şiirsel bir anlatım tercih edilmiş.
Oyuculuklardan da kısaca bahsedeyim; Dilek Uluer’den başlamak istiyorum; Dilek Uluer’i sahnede ilk izleyişim izlerken ilk diikatimi çeken sahne üzerinde gayet rahat oluşu, abartısız söylüyorum, biz izleyicilerini etkisi altına alan nefes kesen etkileyici bir performans sergiledi. Selena Demirli Doğan’a gelince ben artık bu kadına ne diyeyim, kendisine olan öz güveni sahnede o kadar net belli oluyor ki, yaptığı işi severek, inanarak yapması beni mest ediyor. Daha önce azimli olduğunu söylemiştim, azmine ve enerjisine hayran olmamak elde değil. Bunun dışında genel olarak sahnede her ikisi de ruhlarında ne varsa beden dili olarak ortaya dökmüşler.
Çok abarttığımı düşünmüyorum, sahne arkasında da övgüyü ve ayakta alkışlanmayı hak eden bir ekip var. “Şairler Mezarlığı” metniyle, rejisiyle, müziğiyle, dramıyla, sahne tasarımıyla, oyuncuların performansıyla görülmesi gereken, seyretmeyenin çok şey kaçıracağı cinsten bir tiyatro oyunu diyerek yorumumu burada sonlandırıyorum.
Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş
KÜNYE
Yazar: Ersin Doğan
Yönetmen: Selena Demirli
Yardımcı Yönetmen: Kübra Karatepe
Oyuncular: Dilek Uluer, Selena Demirli
Dekor ve Işık Tasarımı: Zafer Metin
Kostüm Tasarımı: Sefa Eraslan
Görsel Tasarımlar ve Afiş Tasarımı: Coşkun Yaşar
Makyaj Tasarımı: Nehir Altuğer
Yapım Asistanı: Akif Fentçi
Reji Asistanları: İrem Buldu, Cemre Naz Gözütok
Ses ve Işık Operatörü: Eren Süloğlu, Akif Fentçi
Fotoğraflar: Yiğit Tumri
Özel Teşekkür: Asmalı Sahne, Muharrem Uğurlu, Manitu Sanat, Eylül Sahnesi
Oyun Tarihleri
4 Aralık 20:30 Kadıköy Boa Sahne
20 Aralık 20:30 Kadıköy Eylül Sahnesi