Geneli itibarı ile başta en önemlisi “Direkler Arası” döneminin tiyatro dünyasını anlatan, Türkiye’deki kanto geleneğinin öncüsü olan kıymetli bir sanat ve cumhuriyet kadını Peruz Terzakyan’ın hayatından kesitleri seyirci karşısına çıkaran “Peruz Hanım” tiyatro oyununu 15 Mart Cumartesi günü Şişli Tiyatrosu‘nda izleme fırsatı buldum.

Tiyatro Merdiven tarafından sahnelenen, Sibel Tomaç’ın kaleme aldığı, Tiyatro Merdiven’in Dramaturg Emin Taşdemir ile uyarladığı. Handan Delipınar’ın, Kostüm Uygulama / Kostüm Tasarım sorumlusu olduğu aynı zamanda yönettiği oyunun oyuncu kadrosunda; Yasemin Emer, Selçuk Delipınar, Gürkan Sinan, Zeynep Eylül Çırak, Ege Delipınar (Fotoğraf / Işık Operatörü) yer alıyor.

Türkiye’deki kanto geleneğinin öncüsüydü Peruz Terzakyan. O yıllarda adları Peruz Hanımla İstanbul’da dilden dile dolaşan Şamran, Minyon Verjin, Violet, Amelya, Flora ve diğerleri toplumda var olan önyargıları kırdılar. Tiyatroda kadınların da olabileceğini gösterdiler. Hikâyelerinden bazıları günümüze kadar geldi, bazıları ise tarihin tozlu raflarında kaybolup gitti. Gülhane Hatt-ı Hümâyûnu’yla başlayan modernleşme serüveninin sancıları arasında cesaretleriyle öncü bir yer edindiler. Her ne kadar siyasetin dışında kalmaya çalışsalar da, yaşam derinden etkilenmekteydi. Balkan Savaşı yenilgisi ardından bir de Dünya Savaşları başlamıştı. Mütareke yılları, Kurtuluş Savaşı ardından kurulan Cumhuriyet… Tüm bu değişen siyasi iklim Tuluat Tiyatrolarını da etkilemişti. Artık yeni Çağdaş Tiyatromuz inşa ediliyordu. Peruz Hanım kırk iki yıl sahnede kalıp Afet-i Devran namını yürüttü. Dile kolay. Kantosunu yazan, yazmakla kalmayıp sahneleyen, musikiden anlayan, dans bilen Peruz Hanım.Yolumuzu açtığınız için minnettarız.Hep harcadık, biriktiremedik. Hadi bakalım sadece hayatta kalmakla yetinmeyin. Bir şeyler yapın, hatırlayın… Siz de istifleyin. Afet-i Devran Peruz Hanım’ı, Şamran’ı, Virjin’i, Amelya’yı, Zarife’yi ve daha kimleri, kimleri… Tiyatro ve kanto Peruz’un burasındaydı. Yani içinde. Gökten üç elma düşmüş… Biri anlatana, biri dinleyenlere, biri de Peruz’un başına düşmüş.

Yoruma geçmeden önce Türkiye’deki kanto geleneğinin öncüsü Peruz Terzakyan’ı tanımayan yeni nesil için özet geçelim; Kanto türünü yaratan Ermeni kadın sanatçıdır. Kantocu olarak tanındığı diğer adlar Peruz, Kantocu Peruz, Perviz Hanım ve Afet-i Devran Peruz olan Peruz Terzakyan, 1870-1912 tarihleri arasında sahneye çıktı. Kantolarını kendi yazıp, besteledi. Sahne-i Alem isimli bir gösteri grubu kurdu. Flora, Violet, Küçük Virjin, Amelya gibi kantocular da bu grupta Peruz Terzakyan ile birlikte çalıştılar. Peruz Terzakyan’ın en tanınmış eserleri, ilk bestelediği kantosu “Kalb-i viranım yanıyor, yok bana rahm eyleyecek” (Hicaz) ile Arap kızı kantolarıdır. (Kaynak).

Hazırsanız yorumlaya başlıyorum; yalan söylemeyeceğim Peruz Terzakyan’ın varlığından eğer bu oyunu izlemeseysim haberim yoktu. Sanat tarihim o kadar kuvvetli değil maalesef. Türkiye’deki kanto geleneğinin öncüsü bir hanımefendiden haberdar olmamak elbette benim ayıbım ama “bilmemek değil öğrenmemek ayıp” demişler. Cumartesi akşamı nostaljik bir hava esti Şişli Tiyatrosu‘nda. Abartısız söylüyorum bu biyografik bir oyun olmanın çok ötesinde Sibel Tomaç’ın yazdığı oyunun metni bana göre bol sosyal mesaj verilmek amacı ile ama bunu yaparken de seyirciyi koltuğunda tabir yerindeyse hop oturtup, hop kaldıran seyircinin anlatılanlara duyarsız kalmaması için, ilgisini bir an olsun sahneden çekmemesini sağlayan çok zekice kurgulanmış bir metin. Öyle ki oyun Kanto, Karagöz ve Hacivat (gölge oyunu), çeşitli piyesler aralara sıkıştırılmış ve oyunu çok keyifli bir seyirlik haline getirmiş. Anlatılmaz yaşanır.

Biraz metnin derin mesajlarına değineyim; Osmanlı İmparatorluğu’nda kadının toplumdaki yeri geleneksel ve dinsel birçok nedenden dolayı kısıtlıymış. Kadınlara karşı olumsuz yaklaşımların var olduğu bir dönemde. (Cinsiyet ayrımına bağlı olarak ortaya çıkan kadınların ezilmesi ve ikincilleştirilmesi sorunu. Kadınların süslü şekilde sokağa çıkmalarının yasak olması, sokağa çıkan kadınların ise örtülü ve sade biçimde giyinme zorunluluğu olması) Bir kadının tüm olumsuz eleştirilere rağmen Peruz Terzakyan’ın başı dik bir şekilde sanatsal anlamda Kanto, Tiyatro v.b. alanlarda kadınların da var olduğunu kanıtlamış olması. “Müslüman kadınların şarkı söylemesi, gerçek kimliğiyle sahneye çıkması yılları alacağı için, sahnelerin yolunu kadınlara açanlar öncelikle Ermeni ve Rum kadınlar, daha sonra Çingene ve Yahudi kadınlar olur. Tam da bu yüzden, ilk kantocuların isimlerinin Peruz, Şamram, Küçük Virjin, Büyük Amelya, Küçük Amelya, Eleni, Ağavni, Aramik, Kamela, Viktorya, Rozika, Marika, Öjeni, Luçika, Flora, Viyolet, Mari, Anjel, Pipina, Tereza olması tesadüf değildir”. (Kaynak). Peruz Terzakyan’ı merkezine alarak Osmanlı İmparatorluğu’nda o dönemdeki düzen içerisinde hayatta kalmaya çalışan kadınlara, kadın bir yazarın gözünden saygı duruşu niteliğinde.

Sahne gözlemlerime rejisiyle devam ediyorum; Ramazan ayındayız Ramazana özel hazırlanan pek çok tiyatro oyunu Türkiye’nin hemen hemen her yerinde sahnede. Ben bu oyunun özellikle Ramazana özel olsun kafasıyla sahnelenen bir tiyatro olduğunu düşünmüyorum. Sebebini az önce açıkladım. Bol sosyal mesaj verilmek amacı ile ama bunu yaparken de seyirciyi eğlendirme düşüncesi ile sahneleme hedeflenmiş. Merkezinde Peruz Terzakyan var. Dolayısıyla o dönemdeki tiyatro anlayışı aktarılırken Ramazana özgü pek çok motif ustalıkla sahneye aktarılmış şüphesiz Handan Delipınar’ın katkısı çok büyük. Sahne tasarımı, dönem kostümleri, müzikleri, şarkıları, dans koreografileri ve ışık tasarımı dahil bana söyleyecek çok söz bırakmıyor.

Geçeyim eleştirinin son halkası olan oyunculuklara; Benim en zorladığım kısım tam olarak burası, önce kimden başlasam bilemiyorum. Zeynep Eylül Çırak’ı sahnede ikinci izleyişim olağanüstü genç bir yetenek, sahnede kendisini seyrederken tiyatroya olan sevdası ve küçük yüreğindeki büyük aşk sahnede gözlerinden okunuyor. Özel tiyatroların yaşadığı zorluklar maalesef bu oyunda da açık, seçik gözle görülür durumda. Oyun yazım itibarı ile çok kadrolu olması gerekirken sahnede sadece 5 kişi var. Dolayısıyla 5 kişilik daha ekstra performans sergilemesi bakımından Gürkan Sinan oyunun lokomotifi olarak karşımıza pek çok karakter ile çıkıyor ve katkısı bana göre küçümsenemeyecek derecede büyük. Ege Delipınar oyunun bir diğer özel yeteneği sahnede çok rolü olmasa da sahne arkasında da önemli bir katkısı var ve takdiri sonuna kadar hak ediyor. Oyunda 5 kişilik daha ekstra performans sergileyenlerden biri de Selçuk Delipınar kendisini sahne üzerinde ikinci izleyişim bu yorumu birkaç oyun önceki eleştiri yazımda da yazmıştım yıllarını tiyatroya vermiş insanların verdikleri emeği sahnede görmek benim için paha biçilemez, tarifsiz bir his. Oyunun baş kahramanını sona bıraktım Yasemin Emer’i de sahnede ilk izleyişim öyle bir sahne enerjisi var ki ayrıca sesi de bir o kadar güzel umarım daha pek çok projede sahnede izleme fırsatı bulurum.

Sonuç olarak “Peruz Hanım” canlı müzikli “Geleneksel Türk Sanatları” motfli eğlenceli anlatımı ile zamanın nasıl geçtiğini anlamadığımız tek perde 90 dakikalık bir tiyatro oyunu. A’dan Z’ye tüm ekibi tebrik ediyorum ajandanıza not alın, ilk fırsatta gidin ve izleyin diyerek yorumumu burada sonlandırıyorum.
Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş

takip için ve biletler için: https://tiyatrolar.com.tr/tiyatro/peruz-hanim-1