Sanat, insancıl faaliyetlerin çeşitli yollarla dışa vurumuna denir. Sanat, insanın yaratma gücünü kullandığı, tüm toplumların bilinçlenmesini sağlayan çok önemli bir kaynaktır. Tiyatro her zaman çok zor koşullarda, büyük mücadelelerle, hayatta kalmaya çalışan bir sanat dalıdır. Şimdiki röportajımızda yine değerli bir ismi konuk ediyoruz. Oda Tiyatrosu’nun kurucusu Türk öykü ve oyun yazarı ve yönetmeni Kaan Erkam ile Keyifli Bir Sohbet için bir araya geldik.
Sanatsal Faaliyetler Takipçilerine Kısaca Kendinizden Bahseder Misiniz ? Sanat Hayatınız Nasıl Başladı ?
“En zor sorudur kendinden bahset demek. Bana hep böbürlenmek gibi gelmiştir bir yazarın kendini anlatması. Mesela soranlara ilkokul mezunuyum diyorum. Ve de haklıyım. Okuduğum şey yazarlık değil yazarlıkla geçiniyorum. Ve yine haklıyım. Tiyatronun okuluna gitmedim. Aldığım tek gerçek eğitim okuma yazma öğrenmekti. Kısaca düşünür yazar oynarım diyelim. Kalanını Vikipedia halleder”.
Kendinizi Nasıl Tanımlarsınız ?
“Sakin ve romantik görünsem de çok öfkeliyimdir hayatta. Özellikle motor kullanırken beni sıkıştıranlara karşı. Bir sanatçının çok iyi bir insan olması gerekir mi sorusunu sorarım herkese. Örnek vatandaş olsam yazmam çizemem. Ve kadınlardan beslenemem. Kadınlar öğretir negatifi ve pozitifi özünde”.
Sizi Yazmaya Özendiren Şeyler Nelerdir?
“Özenmedim. Aslında hiçbir sanatçının anlattığı başlangıç ögesi doğru değildir özünde. “Daha çocuk yaşlarda ayna karşısında elime fırçayı alarak şarkı söylerdim” diye söze başlayan biri haklıdır. Ama başlangıç orası değildir. Hep vardır içinde. Sonradan sanatçı olunduğuna değil öyle doğulduğuna inanıyorum. Yazarlık kursuna gidip de bir şey yazabilmiş olan var mıdır acaba?“
Konularınızı Nasıl Seçiyorsunuz?
“Konu seçemiyorum. Ne zaman bir oyuna başlasam başka bir şey çıkıyor. Kendini yazar oyun. Bana yazmak düşer. Seyirci oyununu Onur Şenay için komedi bir oyun diye tasarlayıp öyle başlamıştım. İri bozuk bir saat olacaktı. Hangi tarihi gösterirse Onur o dönemin şarkılarını çalacaktı. Ama ilk şarkıyı yazar yazmaz olay değişti.
Romantik müzikal derken seri katil çıktı”.
Sanat Adına Çok Yönlü Çalışıyorsunuz Tiyatronun Rolü Günümüzde Nedir Sizce Desem?
“Dediniz farz ederek cevap vereyim. Rol hiç değişmedi tiyatroda. Hala klasik güzel canlı ve güçlü. Sadece izleyici azaldı. Sahneler kiralarını arttırdı özel tiyatrolar da bilet fiyatlarını. Ve iki sınıfa ayrıldı seyirci. Bir kısım pahalı sitelerden en önleri alalım derken diğer kesim ise indirim sitelerinden alalım yeter ki izleyelim durumunda kaldı.
Ben mümkün olduğunca hesaplı bilet vermeye çalışıyorum”.
Roman Ya da Tiyatro Oyunu Yazmak Keyifli Olsa Gerek İlham Nereden Geliyor Diye Sorsak?
“Sorunuz o zaman. Aklımda çok konu var. Nasıl yetişeceğim konusunda kaygılıyım. Mesela “SAKALLI CELAL”‘ i yazmam lazım. Aklımda Bedia diye bir oyun var. Cehennem müzikali diye müzikal yazıyorum bir yandan. Yan stokta bekleyen çok konu var. İlham dersen her an rastlayabiliyorum. Yani eski bir şarkı ya da bir gazete küpürü. Hikayede adı geçen şair diye oynanmamış bir oyunum var. Eski bir arkadaşımın instagram’da paylaştığı İzmir de bir gazinonun şair arayışıyla ilgili bir 80’lerdeki bir gazete ilanı sayesinde yazdım”.
Tiyatro Seyircimizin Durumu Nasıl Sizce?
“Yukarıda belirttim. Ama yine başka kelimelerle anlatayım. Zor. Tiyatro internetten izlenmez. İzleyen tiyatro seyircisi değildir. Ancak bulamadığın eski bir oyunu izlersin. Mesela Ferhan Şensoy artık yok. Sadece internette var. Onu izlersin. Ama tiyatro yerinde sahnesinde güzeldir”.
Ülkemizde Sanata Ve Sanatçıya Verilen Önem Hakkında Düşünceleriniz Nelerdir?
“Önem mi? Artık sanatçı TV de dizilerde oynayanlardır. Belediyeler bile oyun alırken ünlü kim var diyor kadroda. Ölenin ise saltanatı üç gün. Ertesi gün karnımız acıkıyor ve unutmaya başlıyoruz. Tolga Aşkıner’i hatırlayan kaç kişi var. Ya da Nisa Serezli’yi izlemiş. Ayberk Çölok desem kim bilecek. Metin Serezli unutuldu. Altan Erbulak hayal bile edilemiyor. Örnekler uzar. Tomas Fasulyeciyan’ın sözü gibi “Zaten aktör dediğin nedir ki? Oynarken varızdır yok olunca da sesimiz bu boş kubbede hoş bir seda olarak kalır” Ötesi yok bu sözün”.
Şu Anda Sektörü Nasıl Değerlendiriyorsunuz?
“Turneye çıkan ve Anadolu’ya iğrenç komedi kılıklı oyunlar götüren çadır tiyatroları var. Birkaç eski ve yıldızı sönmeye başlayan oyuncuyu kadroya almışlar. Kostüm derdi olmasın diye herkes siyah giymiş. Üzerlerine aksesuarlar giyip takarak kotarılmış panolara siyah fon gerilmiş oyunlar. Dekor taşımaya gerek yok gittiğimiz her yerde masa sandalye vardır diyen özensiz ekipler. İsim de verirdim ama gerek yok. Kendilerini adam sanıp cevap verecekler sonrası çok eğlenceli olmayacak”.
Sanatsal Faaliyetler Takipçilerine Kısaca “Oda Tiyatrosu”’ndan Ve Faaliyetlerinden Bahseder Misiniz?
“Etmem. Kültür sanat muhabirleri vardı. Hepimizi tanır peşimizden gelir oyunları izler ve oyun hakkında bilgi ve görüşlerini yazarlardı. Sonra durum faks çekin yayınlayalıma döndü. Ne faks çeksen yayınladılar. Bilip bilmeden tabii. Yıllar önce Cumhuriyet gazetesine olmayan bir sahnede oynanacağını yazdığım olmayan bir tiyatro grubunun oyununun faksını çekmiştim. Yayınladılar. O gün bitti benim basınla işim. Televizyonlara bile konuk olarak iyi ve emekçi tiyatrolar değil içinde ÜNLÜ olan oyunlar davet ediliyor”.
Son Olarak Bu Güzel Röportajı Okuyacak Olan Sanatsal Faaliyetler Takipçilerine Söylemek İstediğiniz Bir Şeyler Var Mı?
“Ah be güzel kardeşim. Ne diyeyim. Ne desem sansür var artık. Kolaylıklar dilerim”.
Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş