Murat Karakaş’ı sahibi olduğu, editörlüğünü, yazarlığını, muhabirliğini üstlendiği Sanatsal Faaliyetler adlı internet dergisinde yer alan yazılarından tanıyordum. İlk karşılaşmamız sanırım bir oyun galasında olmuştu.Yanıma geldi, kendini tanıttı.
Tiyatroyu çok sevdiğini zaten tahmin etmiştim, yanılmamışım.Sonrasında pek çok oyunda yine uzaktan selamlaştık, her defasında büyük bir telaş içinde fotoğraflar çekiyor, kulis çıkışında oyuncuları bekliyordu.
Geçtiğimiz aylarda beni aradı, pek çok kişiden görüş aldığını, Sanatsal Faaliyetler olarak, bir ödül sistemi kurmak istediğini, hatta şartname ve tüzük hazırlığı içinde olduğunu belirtti.Bu işin sanılanın çok ötesinde zor olduğunu anlatmaya çalıştım… ama o kadar heyecan içindeydi ki.
Günlerden bir gün, ‘ şimdilik kaydı’ ile ödül projesinden vazgeçtiğini yazdı.
Murat Karakaş tiyatro, sinema odaklı yazılar yazıyor, önemli isimlerle röportajlar yapıyor ve en önemlisi kırıcı, örseleyen bir dil kullanmıyor.İnsana, sanata saygısı o kadar belli ki.
Murat Karakaş ile bir gün batımında buluştuk. Konu tiyatroydu.
Murat sanata olan bu ilgi ne zaman başladı desem ?
“Öncelikle; sanatsal faaliyetlerin Genel Yayın Yönetmeni olarak benimle de röportaj yapıldığı için gururluyum. Teşekkür ediyorum İyi ki varsınız Pınar Çekirge. Sanata olan ilgim ne zaman başladı ? Aslında sanata olan ilgim, yine tiyatro ile başladı. İlkokul 5. sınıftayken “Küçük Ali” isimli piyesi ezberledim orada başrolde, Ali’yi oynamıştım.Hatırlıyorum, ortaokul yıllarında. Bizim okuduğumuz okulla “Haldun Dormen Tiyatrosu” çok yakındı. Annem bir gün bilet almış, beni “Komik Para” adlı fars türündeki tiyatro oyununa götürdü. Orada tiyatrocularla birebir aynı havayı teneffüs etmek farklı bir büyü gibi geldi bana ve takdir edersiniz ki, o yaşlarda tiyatroyu sadece farstan ibaret zannediyordum ve sürekli fars oyunlarına gitmeye başladım. Zamanla diğer oyun türleriyle de tanıştım.Ve hepsini çok sevdim.Yine de Fars’ın tadı bir başka mı ne ?”
Bildiğim kadar tiyatro, sinema veya sanat tarihi, eleştirmenlik üzerine bir eğitim almadın.Her defasında ” Alaylı bile sayılmam, sadece izlenimlerini aktarma çabasında bir izleyiciyim, ” diyorum. Sen kendini nasıl değerlendiriyorsun ?
“Bu açıdan bakıldığında; ben de alaylı bile sayılmam.Dahası Üstün Akmen gibi yeri doldurulamaz bir değer varken tiyatro eleştirmeniyim, diye kendime ünvanlar veremem.Sadece görüşlerini, izlenimlerini sanatseverlere aktarma çabasında bir izleyiciyim aslında. Ancak benim kızdığım başka bir konu var. Her meslekte bazı parazitler vardır. Benim yaptığım işin onda birini bile yapamıyorlar, ama her ne hikmetse buna rağmen, yine de kendilerini bir şey sanıyorlar. Herkese, her yapılana tepeden bakıyorlar”.
Genelde kendilerinden önceki her şeyi, herkesi eskimiş, demode, bayat bulma eğilimi gözlüyorum.Böyle bir yaftalama, aşağılama durumu giderek yaygınlaşıyor gibi ne dersin ?
“Bu soruya da şöyle cevap verebilirim: İnsanoğlu yaratılışından bu yana sürekli bir savaş içerisinde. Yaşam savaşında bazen bazı insanlar kendilerince yıkılmamak için, savaşı kaybetmemek için büyük bir ego ve kibirin içine giriyorlar…bu tabii ki, bana göre yanlış ama maalesef ki, hayatımız için de bu tarz yaşayan insanlar da var. Ben her zaman bu tür çevrelerden uzak duruyorum ve onların beni aşağıladığını düşünmüyorum onlar beni aşağılayarak kendilerini aşağılıyorlar aslında.Bir gözlemin de şu, olumlu, yapıcı, teşvik edici eleştiriler pek yapılmıyor”.
Sanatsal Faaliyetler kaç yıldır var ? Tek başına tüm işleri kotarmak yorucu olmalı…
“Tam 27 yıldır hobi alanı olarak sanat ile ilgileniyorum. “Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı? “ derler ya, okumak ta faydalı elbette ancak oyun izledikçe, dekor gördükçe veya oyuncuyu sahne üzerinde izledikçe ister istemez, bir bilgi birikimi oluşuyor. Yaklaşık 5 – 6 yıl önce ben neden bu birikimi mi sanata hizmet için kullanmıyorum, dedim . Başlarda haber yazarak destek oldum, haberlerin ardından röportajlar geldi. Daha sonra gittiğim oyunları kendimce yorumlayayım, acaba neler olacak dedim”.
Neler oldu ?
“Övgüler alınca daha büyük bir şevkle kendimi geliştirerek yazmaya devam ettim. Tek başına tüm işleri kotarmaya gelince aslında zor değil, çünkü severek yapıyorum”.
Alternatif mekanlarda yapılan tiyatrolar, ödenekli tiyatrolar arasındaki makas gittikçe açılıyor. Ekonomik sıkıntılar, giderek kalitesi düşen oyunlar, seyirci sayısında hissedilen azalma….yaklaşan sezon için öngörülerini sorsam…
“Alternatif mekanlarda yapılan tiyatrolar, ödenekli tiyatrolar hakkında bir şey söylemenin benim haddim olmayacağını düşünüyorum. Ekonomik sıkıntılar ile hepimiz savaşıyoruz ancak sanatın önünü kapatmaması gerektiği kanaatindeyim. Özellikle özel tiyatroların bu konuda aşırı mağdur olduğunu gözlemliyorum. Oyunların kalitesinin düştüğünü düşünmüyorum Neye göre? Kime göre kalitesi? düşüyor. Tiyatronun temel misyonu toplumu eğitmektir. Dolayısıyla bu amaç için tüm tiyatro emekçilerinin emeğine saygı duyulması gerektiğini düşünüyorum. Geçen sezon maalesef, coğrafyamızda belki de dünya tarihinde kayıtlarda ender rastlanan tarifi çok zor olan bir felaketi yaşadık. Ocaklara ateş düştü yaşlı, genç, kadın, erkek kaybettiğimiz canlar yüreklerimizi yaktı. Bir daha böylesi bir felaket yaşamayız inşallah. Sanat dolu, kesintisiz güzel bir sezon olsun”.
Giderek saygısız bir seyirci oluştu. Oyun esnasında konuşan, cep telefonuyla ilgilenen, aralıksız fotoğraf çeken, video kayıt yapan bir seyirci. Hep diyorum oyunculuk eğitimi var, reji eğitimi var…ama izleyici eğitimi ? Ne dersin izleyici neden tiyatroda 60 dakikalık oyunları benimser oldu, neden sıkılıyor ?
“İşim gereği ben de fotoğraf alıyorum oyun esnasında . Ancak saygısız bir seyirci oluştuğu doğru. Gittikleri bir etkinliği beğenmeye mecbur değiller ancak oyuncuların ve teknik ekibin konsantrasyonunu bozarak ve diğer seyircilerin bütün dikkatini dağıtarak, seyir keyfini kaçırmak zorunda da değiller. Süre konusu ayrı bir tartışma konusu bana göre, hepimiz televizyon başında dizi ya da sinema filmi izliyoruz. Ama kendi adıma itiraf edeyim, tiyatro da aldığım keyfi başka herhangi bir sanat dalında alamıyorum.Bu da benim kusurum belki de.Şunu anlamıyorum, araya ilave edilen reklam kuşaklarıyla yaklaşık 3 saat süren televizyon dizisi izlerken niye sıkılmıyorlar hiç ?”
Kimi televizyon gösterilerinin tiyatro sanılmasına ne diyorsun ?
“Tiyatro bilincini aşılamak için televizyonda veya radyoda tiyatro yapılmasına karşı değilim. Ama televizyonda en iyi tiyatro oyununu izlesek bile oyuncuların kanlı, canlı karşımızda durarak sergiledikleri performansı izlemek çok daha anlamlı bana göre.Çünkü diğeri gerçek değil, sanal”.
Sanatsal Faaliyetler bir bakıma sözünü söylediğin bir kanal…yazı, haber derlerken öncelikli ilken ya da ilkelerin neler ?
“Tüm insanların sahip olduğu temel hak ve özgürlüklere saygı göstererek, yaptığım yorumlarda veya haberlerde kişisel hak ihlali yapmamaya özen gösteriyorum”.
Murat Karakaş günümüz Türk tiyatrosunun fotoğrafını çekiyor, yarına belge niteliğinde yazılar bırakıyor.Bu bağlamda yaptığı iş o kadar önemli ki…
Röportaj : Pınar Çekirge