Eğlence kültüründe erkek egemen eğlence felsefesi ile yönetilen pavyonlar ve pavyon kültüründe, ayakta kalmaya çalışan, bize göre sıradan kadınların, sıradan olmayan hayatları ile ilgili en anlaşılır şekilde altı çizilecek ciddi laflar eden “Mavi Müzikhol” Tiyatro oyunu 28 Ekim cumartesi akşamı Endless Art Taksim‘de sanatseverlerle buluştu. Bizde Sanatsal Faaliyetler olarak oyunun Yazarı Elçin Gürler tarafından bizzat davet edildik.
Elçin Gürler tarafından kaleme alınan, Muharrem Uğurlu’nun yönetmen koltuğunda oturduğu iki kişilik tiyatro oyununun kadrosunda Gülşah Yavuz ve İpek Yorulmaz, iki konsomatris kadına hayat veriyor.
Bu sefer oyunun konusuna ayrı bir yer vermek yerine, bir değişiklik yapıp konusundan yorum içinde bahsetmeyi tercih ettim “Mavi Müzikhol” Tiyatro oyunu için.

Hazırsanız yorumlaya başlıyorum; Daha önce Elçin Gürler’in kaleme aldığı“Roma’da Bir Cinayet” Tiyatro oyununu izlemiştim. Aile ve evlilik kurumunun önemli derecede büyük sosyal problemleri arasında yer alan boşanma sorunu ile ilgili söyleyecek sözü olan düşündüren ve bunu yaparken de güldüren, eğlendiren bir metin görmüştüm. Bu kez biraz daha ciddi meselelere yoğunlaşan, genel olarak pavyonlardan değilde, pavyon kültüründe, ayakta kalmaya çalışan, bize göre sıradan kadınların, sıradan olmayan hayatları ile ilgili en anlaşılır şekilde altı çizilecek ciddi laflar eden ve bunu yaparken de yer yer güldüren, yer yer eğlendiren ve dram ağırlıklı kurgusuyla resmen sarsıldığımız bir tiyatro oyunu gördüğümü söyleyebilirim. Elçin Gürler, bu kez pavyon kültüründe, ayakta ve en önemlisi hayatta kalmaya çalışan kadınların, hayat kavgası ile ilgili olan bitenden haberdar etmek ve farkındalık yaratmak, hepimizi trajediye tanık etmek amaçlı bir metin yazmış. Aslında hepimiz her gün gazetelerin üçüncü sayfalarında yer alan haberleri okuyoruz ve halimize şükredip “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” felsefesini benimseyip sıradan hayatlarımıza devam ediyoruz.

Geçelim oyundan ne aldığıma ; yazar Elçin Gürler bu oyunda büyük bir ustalık ile seyircisini temelde eğlendiren ama dramı yüksek tutarak mesajlarını seyircilerine sıralamayı tercih etmiş. Birincisi; aslında yanlızca pavyonda hayatta kalmaya çalışan kadınların değil erkek egemen toplumda hayat kavgası veren, toplumsal cinsiyet ayırımcılığına maruz kalan tüm kadınların sesi olmaya çalışıyor. İkincisi; aslında bana sorarsanız acı tarifsizdir kadın yada erkek farketmez, bu metinde, birazda hayat denen sınavda, yer yüzü insanı dört duvar arasında gökyüzüne hasret bırakan bir yer mi? yoksa hayat denen sınav umutlarımıza kelepçe takarak bizi gökyüzüne hasret mi bırakıyor? sorusuna yanıt aratıyor. Üçüncüsü “doğum” ile başlayan ve “ölüm” ile biten hayatta, anlatılması farz olan sayısız gerçekten birine veya bir kaçına sabırla, samimiyet ve dürüstlükle tırnak içinde “Acı” yı anlamlandırmak ve derinliğini çözümlemek adına sorguluyor ve bize sorgulatıyor.

Rejiye ve sahne gözlemlerime geçiyorum; Tiyatro sahnelemelerinde düşünce ve biçim odaklı birçok reji seyrettim ve “Sanatsal Faaliyetler” var olduğu sürece daha pek çok reji seyretmeye devam edeceğim. İşin ustaları elbette daha iyi bilir, ahkam kesmek haddime değil, ancak çağdaş tiyatroda genelde reji hep aynı kalıplarda seyirciyi kapalı bir bilince hapsederek uygulanıyor. Bu noktada yönetmen koltuğunda oturan Muharrem Uğurlu’nun, seyirci bilincinin performans sırasında her an açık tutulabileceği, biçim ve öze dair uygulama yöntemi tercih ederek kalıpların dışına çıktığını gördüm. Geleneksel Türk Tiyatrosu’na ait uygulamaların biraz dışında oyuncuların sahiciliği ile seyircinin gözlem esnasında kapalı bilincini açmak için adeta şok tedavisi yaratması açısından bana göre takdiri hak eden bir reji uyguladığını düşünüyorum. Ben oyuna davet teklifi geldiğinde isminden dolayı farklı bir oyun izleyeceğimin farkındaydım ancak oyunun giriş bölümü ne yalan söyleyeyim beklentimin bayağı dışında farklı bir deneyim yaşattı bana. Tabii bunda metnin ve rejinin dışında sahnedeki oyuncularında sahiciliği de etkili oldu diyebilirim. Yorumun başlarında yer yer güldüren, yer yer eğlendiren ve dram ağırlıklı kurgusundan bahsettim. İtiraf edeyim girişte çok eğlendim, aralarda yer yer güldüm ancak “Mavi Müzikhol” Tiyatro oyununu seyrederken oyunun genelinde yansıtılan trajedi beni derinden etkiledi, öyle bir sarstı ki, vücudumdaki hücrelerime kadar sallandım, oyuncuları izlerken insanlığımdan utandım. Tabir yerindeyse oyunculuklar bende, değirmende dönen değirmen taşı etkisi yarattı, değirmende dövülen arpa, buğday gibi parçalayarak un ufak hale getirdi diyebilirim.

Oyunculuklara da kısaca değineyim; Az önce tabii bunda metnin ve rejinin dışında sahnedeki oyuncularında sahiciliği de etkili oldu diyebilirim dedim. Öncelikle tiyatro severler için sıra dışı bir serüveni nefessiz izleme fırsatı sunan “Mavi Müzikhol” Tiyatro oyununda her iki oyuncunun (Gülşah Yavuz ve İpek Yorulmaz) mükemmel performansları izleyiciyi içine çekiyor. Dün akşam tiyatro oyunu dışında mecaz anlamda bir futbol maçı izledim. İki takım arasında maç vardı. Oyuncular ve Seyirciler. Rejinin sayesinde daha ilk baştan Gülşah Yavuz izleyiciyi oyunun içine alıyor daha sonra pası İpek Yorulmaz’a atıyor. Sonrasında her iki oyuncu sürpriz sonlu finale kadar sürekli aralarında paslaşıyor. Sürpriz sonlu finalde kalemize yediğimiz gol ile oyuncular maçı galip bitiriyor. Bazen kalıpların dışına çıkmak gerek, bu yorumumda böyle olsun.

Özetleyecek olursam, Oyundaki karakterler, olabildiğince gerçek karakterler. Akılda kalıcı sahneleri ve oyuncuların üst düzey performanslarıyla bize hissettirdikleri (yalnızlık, çaresizlik, yoksunluk, bağlılık, bağımlılık, özlem) duygular ile çok başarılı bir oyun. Türk Tiyatrosu için bir kazanç olduğunu düşünüyorum. Böyle düşünmem için pek çok neden var elbette. Hikayesinin, dekorun, oyuncuların samimiyeti ve sahiciliği. Sizde benim iyileşmek için sanatı tercih edin ve ajandanıza not edin ilk fırsatta gidip izleyin diyerek yorumumu sonlandırıyorum.
Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş