More
    Ana SayfaRÖPORTAJMaskeliler tiyatro oyunu ekibinden iki değerli oyuncu ile güzel bir sohbet gerçekleştirdik

    Maskeliler tiyatro oyunu ekibinden iki değerli oyuncu ile güzel bir sohbet gerçekleştirdik

    Savaşın ortasındaki Filistin’de ilk intifada döneminde, bir kasap dükkanında geçen Maskeliler, isimli oyun Filistin halkı içindeki cepheleşmeyi ele alırken daha genel anlamda savaşın sebep olduğu kişisel tragedyaları anlatıyor.

    Tiyatrotek’in hazırlamış olduğu oyunda; Filistinli üç kardeş olan Davut, Naim ve Halit’in bağlılık, yaşama amacı, güven, ihanet, aile bağları ile ülkesi ve ailesi arasında kalan kardeşlerin hesaplaşmaları üzerinden, içinde yaşadığımız dünyada insanlığın, şiddetin kıskacındaki durumu sorgulanıyor. Ersin Umulu yönetimindeki oyunun oyuncularından  Tiyatrotek’in kurucusu oyuncu ve yazar Haluk Yüce, yetenekli reklam, dizi, tiyatro oyuncusu İhsan Önal ile Tiyatrotek’ten, kendilerinden ve Maskeliler isimli oyundan konuştuk. Benim için dolu dolu bir röportaj oldu. Siz değerli Sanatsal Faaliyetler takipçilerini daha fazla meraklandırmadan röportajımıza geçelim.
    İlk olarak bugüne kadar birçok oyunda görev yapmış, ve aynı zamanda yıllarını tiyatro sahnesine adamış Tiyatrotek’in kurucusu oyuncu ve yazar sayın Haluk Yüce’nin yanındayız.

    Takipçilerimize ve Tiyatro severlere biraz kendinizden bahseder misiniz ?

    Sanat hayatıma 1980 yılında Dostlar Tiyatrosu’nda başladım. Genco Erkal, Ahmet Gülhan benim kıymet verdiğim hocalarım. Alaylı bir oyuncuyum. Daha sonra kendi ekibimi kurdum Tiyatrotek. Maskeliler Tiyatrotek ekibi olarak üçüncü oyunumuz ve halen arkadaşlarım ile bu yola devam etmekteyim.

    “Vatan satılırmı?, ne uğruna satılır yada satılmazmı?.Kim haklı?”

    Birkaç cümle ile oyunu özetlemenizi istesek, neler söylersiniz?
    “Maskeliler” 1964 doğumlu İsrailli yazar Ilan Hatsor’u Türk tiyatroseverlere tanıştıran bir dram.
    Maskeliler Filistin’de yaşayan 3 kardeşin dramı aslında savaş ortamında gördükleri baskı ve değişik zor koşullar nedeniyle üç kardeşin arasındaki kardeşlik ilişkilerinin bozulması ve bunu toparlamaya çalışmaları ama sonuçta bunu başaramamaları diyelim. Bu üç kardeşten bir tanesi intifada çarpışıyor. Diğeri bir Kasap dükkanında çırak olarak çalışıyor. En büyük abi de Telavivde bir restoranda çalışıyor ve ajanlık yapıyor. Bunu Sezen ortanca kardeş abisini Kasap dükkanına davet ediyor ve bütün olay burada başlıyor. Genel anlamda savaşın sebep olduğu kişisel tragedyaları bize bir kasap dükkanında anlatıyor. Genel soru şu aslında seyirci oyundan çıktıktan sonra vatan satılırmı?, ne uğruna satılır yada satılmazmı?.Kim haklı?

    “Kendi ekiplerimiz ile kendi salonlarımızda veya kiraladığımız salonlarda oynayan, tiyatro yapan topluluklarız”

    Tiyatro ile Tiyatro seyircisi arasındaki ilişki üzerine neler söyleyebilirsiniz? Ne düşünüyorsunuz bu konu hakkında?

    Bizim oyunumuzu şehir tiyatrolarından Ersin Umulu yönetti dört ay kadar sürdü provalar ama en ufak nüansa, en ufak Duygu’ya kadar girdik. İşte o zaman seyirciye de o duyguyu verme şansınız oluyor çok büyük emek istiyor. Seyirciyi demin söylediğim oyunun genel sorusu ile salondan gönderdiğiniz zaman onun manevi tatmini tabii ki çok büyük. Tiyatroya ilk başladığım yıllarda biz Haftanın altı günü oynuyorduk. Şimdi öyle bir şans yok haftada bir gün oynarsak şanslıyız. Bunda bizim de suçumuz var. Gelişen teknolojinin tabii ki büyük oranda etkisi var. Ama biz inatçıyız devam ediyoruz bütün tiyatrocu arkadaşlarım gibi. Bu başka bir aşk Yani bu aşk olmasa zaten bu da yapılacak bir iş değil doğrusu.

    “Biz bu zorlukları da seviyoruz galiba”

    Devlet tiyatroları ile özel tiyatro arasındaki farkları nasıl değerlendiriyorsunuz?
    Çok büyük farklar var tabii… Ödenekli Tiyatolar bilet fıyatlarını da aşağı çekebildikleri için daha fazla seyirci çekebıiliyorlar. Malum; devletten bağımsız, kendi ayakları üzerinde duran, kendi ekiplerimiz ile kendi salonlarımızda veya kiraladığımız salonlarda oynayan, tiyatro yapan topluluklarız. Biz her şeyi kendimiz yapıyoruz… Dekorundan aklınıza gelebilecek her şeye kadar “maddi, manevi” yapmak zorundayız. Dekoru kendimiz kuruyoruz. Devlet Tiyatroları farklı bir şey tabi eleştirmek için söylemiyorum. Keşke bizim de öyle olsa o zaman oyuncuya daha büyük zaman kalıyor üzerine düşeni yapma için daha çok çabalıyor.
    Özel tiyatrolar bütün dünyada demeyeyim Türkiye’de biraz daha zor. Yardımda almıyoruz. Biz bu zorlukları da seviyoruz galiba garip bir durum yani.

    İkinci olarak yetenekli reklam, dizi, tiyatro oyuncusu İhsan Önal’ın yanındayız.
    Takipçilerimize ve Tiyatro severlere biraz kendinizden bahseder misiniz ?
    Haluk Abi 1980’de tiyatro yapmaya başladı, bense 1980’de dünyaya geldim… Aslında benim ihtisasım Çevre Mühendisliği üzerine, sonrasında da yönetim ve organizasyon üzerine yüksek lisans yaptım. Sigorta sektöründe çeşitli pozisyonlarda sekiz sene çalıştım… 2007 senesinde sigorta sektöründe çalışırken çalıştığım firma bünyesinde tiyatro kulübü kuruldu. Ben de hobi olarak bu kulübe katılmak istedim fakat çok yoğun çalıştığım için kısmet olmadı. 2008’de başka bir şirkete geçtim ve bu şirkette de 2009’da tiyatro kulübü kuruldu. Bu sefer yakaladığım şansı tepmedim ve tiyatro kulübünde amatör olarak tiyatroya başladım. Olumlu dönüşler alınca, bu hobiyi nasıl profesyonelleştirebilirim diye düşündüm. Önce Akademi 35,5’ta MEB sertifikalı temel oyunculuk eğitimini tamamladım. Sonra gene aynı kurum ve Craft Atölye’de çeşitli oyunculuk atölyelerine katıldım. Eğitimler sonrasında 2013-2018 yılları arasında çeşitli reklamlarda rol aldım. 2016’da Kösem Sultan’ın ilk sezonunda 3 bölüm Süleyman Ağa’yı canlandırdım. 2015’te Baskın, 2018’de 37. İstanbul Film Festivali ulusal yarışmasında Altın Lale’yi kazanan Borç filminde ufak rollerde göründüm. 2017 Kasım ayında çekimleri tamamlanan Bina filminde ise ilk başrol deneyimimi yaşadım (henüz festival yolculuğuna başlamadı). 2016 Nisan’ında TiyatroTek’e dahil oldum ve o sezon “de babam Rıfat” oyununu oynadık. Sonra “Dönme Dolap” ve bu sezon da “Maskeliler” adlı oyunu oynuyoruz.

    “Böyle çatışma ortamı olan bir ortamda, bir aile dramını anlatıyor”

    Birkaç cümle ile oyunu özetlemenizi istesek, neler söylersiniz?

    Oyunumuz 1990’larda, Filistin’in İsraile yakın olan bir köyünde geçiyor. Bir yandan İsrail-Filistin ilişkisini konu alırken, bir yanda da üç Filistinli kardeşin bu dönemde geçirdikleri sıkıntılı süreç anlatılıyor. Her ne kadar oyun İsrail-Filistin sorununa eğilmiş bir şekilde anlatılmış olsa da, vurgulanan sadece İsrail-Filistin değil aslında. Bu yaşananlar, dünyada çatışmaların-savaşların olduğu her yerde yaşanan olaylar aslında. Bu nedenle de evrensel bir oyun. Oyun İsrail-Filistin olarak kaleme alınmış sadece. Ve oyunumuz böyle çatışma ortamı olan bir ortamda, bir aile dramını anlatıyor. Kardeşler birbirlerine giriyor. Gerçekten çok iyi yazılmış bir oyun. Biz de bunu güzel bir şekilde sahnelemeye çalışıyoruz.

    “Tiyatro seyircisini tekrar tiyatroya çekebilelim”

    Tiyatro ile Tiyatro seyircisi arasındaki ilişki üzerine neler söyleyebilirsiniz? Ne düşünüyorsunuz bu konu hakkında?
    Bana göre tiyatro eskisi kadar değer görmüyor… Eskiden insanlar çıkıp da tiyatroya gitmeyi bir sosyal aktivite olarak görüyorlardı, gidip hayattan bir kesit izliyorlardı. Hem de sosyalleşiyorlardı. Artık çok teknolojik bir çağdayız. Hayattan bir kesit izlemek ya da görsel bir şey izlemek isteyenlerin ihtiyacı önce televizyonlar ile karşılandı, bir uzaktan kumandanın ucuna geldi, hem de beğenmedikleri anda hemen değiştirebilecekleri lüksleriyle. Teknolojinin hızlı gelişmesi ile şimdi artık herkesin avucunda. Artık kolayca tüketilebiliyor. Bu nedenle eski zamanları düşündüğümüzde tiyatroya olan ilgi biraz azaldı sanırım. Belki biraz da tiyatro yapan bizlerin de bunda suçlu olabilir çünkü bazı oyunlarda gerekli kaliteyi bazen yakalayamıyoruz. Bizim seyirciyi nasıl çekebiliriz diye düşünüp, üstüne bir şeyler kata kata gitmemiz lazım ki tiyatroyu yeni nesillere de sevdire bilelim ya da küstürdüğümüz tiyatro seyircisini tekrar tiyatroya çekebilelim.
    Tiyatro seyircisi hakkında ne düşünüyorsunuz peki nasıl bir seyirci var karşınızda?

    Tiyatro seyircisi çok değişken aslında. Yani bazen çok iyi bir seyirciyle karşılaşıyorsunuz. Hatta oyundan çıktığı zaman şurada şu oldu, burada bu oldu, bence buradaki yapılan doğru ama şu tercihiniz yanlış gibi olumlu-olumsuz ama gerçekten çok değerli yorumlar alabiliyoruz. Ama bazen de bu tür seyirciyle karşılaşamayabiliyoruz. Ben sahneye çıktığımda karşımda seyirci yokmuş, şu anki oyunumuzdan örnek verirsem, üç kardeşin bir kasap dükkanındaki kesitindeyim sahnede. Fakat seyirci tüm oyun boyunca telefonu açık şekilde oturabiliyor, artık bir şeye mi bakıyor, yoksa biriyle sohbette mi bilemiyorum ama orada telefonun ışığının parladığını algılıyorum. Bu tür seyircilerle de karşılaşabiliyoruz ve açıkçası bu sahnede olup oyunu sergileyenden çok, diğer seyircilere de büyük saygısızlık. Çünkü her ne kadar etkilenmemeye çalışsak da, bazen etkilenebiliyoruz, duyguyu yakalamamıza engel olabiliyor ve bu da oyunun kalitesini düşürüyor. Gönlümüz tabii ki tiyatrodan anlayan tiyatro adabını bilen seyircilerin atmasından yana.

    Sizce Tiyatroyu diğer görsel sanatlardan ayıran özellikler nelerdir?

    Tiyatroda seyirci ile baş başasınız. Sinema veya dizide “kestik, burası olmadı, tekrar” denebiliyor. Ancak tiyatroda böyle bir şey yok, hata yapma lüksünüz yok. Tabii ki ufak tefek sorunlar tiyatroda da yaşanabiliyor. O durumları seyirciye hissettirmemek de oyuncunun profesyonelliğine bağlı. Ama eğer ki bir hata yapıyorsanız ve o hatadan dönemiyorsanız karşınızda zaten seyirci var, sizin notunuzu verecek kişiler onlar. O yüzden onun adrenalin salgılaması mı desem, farklı bir hissiyatı var. Her defasında o duyguyu tekrar tekrar vermek zorundasınız. Bundan dolayı tiyatro her zaman bence sinema, dizi ve reklamdan daha zor ama çok keyifli.

    “Özel ya da ödenekli tiyatrolarda haksız rekabete yol açtığını düşünmüyorum”

    Özel tiyatrolar, ödenekli tiyatrolarla aralarındaki fiyat farkının haksız rekabete yol açtığını düşünüyor musunuz?

    Devlet tiyatrolarının ödenek artısı var tabii. Ama fiyat farkının özel ya da ödenekli tiyatrolarda haksız rekabete yol açtığını düşünmüyorum. Siz iyi bir şey yaparsanız, pahalı da olsa iyi tiyatro izleyicisi ödeyip oyununuzu izliyor. Fiyat aslında daha önce de belirttiğim gibi görsel sanatlara ulaşımın kolay olduğu diğer alanlarda rekabete yol açıyor. Özel tiyatrolar, bir şekilde masraflarını çıkarabilmek için bilet fiyatlarını biraz yüksek tutmak zorunda kalıyor. Bu da tabii ki seyirciyi biraz etkiliyor, yirmi lira verip sinema filmi izleyebileceği yerde kırk lira verip tiyatroya gitmek istemiyor örneğin.

    Her güzel şeyin bir sonu vardır bu güzel sohbetinde sonuna geldik size tiyatro ile dolu bir yaşam diliyorum sevgiyle kalın.

    H.Y : Sen gerçekten değerli bir sanat insanısın iyi ki varsın ve hep var ol.
    İ.Ö : Keyifli sohbet için ben teşekkür ederim.

    OYUN KÜNYESİ
    Yazan : Ilan Hatsor Çeviren : Nebil TARHAN Yöneten : Ersin UMULU Kostüm Tasarımı : Burcu KOTİL Işık Tasarımı : Ogün YUMAK Oyuncular : Mert DOĞAN, İhsan ÖNAL, Haluk YÜCE Yardımcı Yönetmen : İzel DEMİRHAN TÜR : Dram

    Genel Yayın Editörü : Murat Karakaş

     

    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz

    Yeni İçerikler