Tabir yerindeyse değirmende dönen değirmen taşı misali, izlerken beni değirmende dövülen arpa, buğday gibi parçalayarak un ufak hale getiren.“Maruz” Tiyatro oyunu 25 Ocak cumartesi akşamı Kadıköy’de Uzunçayır’da Titiz Pastanesinin hemen yanında bulunan İmalathane Sahne’de sanatseverlerle buluştu. Bizde Sanatsal Faaliyetler olarak oyunun yazarı ve başrol oyuncusu Mete Boyar tarafından bizzat davet edildik.

Mete Boyar tarafından kaleme alınan, Utku Çetin’in yönetmen koltuğunda oturduğu ve Mete Boyar’ın kasap olarak karşımıza çıktığı tek kişilik tiyatro oyunu.
Maruz kaldığımız kötülükler ve içimizde biriktirdiğimiz öfke, giderek büyüyen acımasız gerçeklere dönüştü. Şiddet ve ahlaki çöküş karşısında sessiz kaldıkça, kötülüğün kök salmasına ve karanlığın hayatımıza yerleşmesine zemin hazırladık. Bu sessizlik içimizde bir çığlığa dönüştü, ama duyulmadı. Öfkemiz, patlamayı beklerken, bizler sıradan hayatlarımıza devam ettik. Sessiz kalmanın bedeli, yalnızca kötülüğün büyümesi değil, içimizdeki iyiliğin de yavaş yavaş solması oldu. Şimdi yüzleşmemiz gereken bir soru var: Neden sessiz kaldık?

Hazırsanız yorumlaya başlıyorum; daha önce genel anlamda heyecan kaçırmamak adına spoiler vermemeye özen gösteriyordum ama bu oyunu sizlere spoiler vermeden anlatmam çok zor. Çünkü o kadar farklı bir deneyim yaşatıyor ki bunu sizlere anlatmadan oyunun özüne inemem. “Sanatsal Faaliyetler” var olduğu sürece daha pek çok reji seyretmeye devam edeceğim. İşin ustaları elbette daha iyi bilir, ahkam kesmek haddime değil ancak Tiyatro sahnelemelerinde düşünce ve biçim odaklı birçok reji seyrettim. “Maruz” tiyatro ve sanatseverlere bence tiyatro tarihinin şimdiye kadar görülen en şaşırtıcı derecede yorumlarından birini sunuyor. Çağdaş tiyatroda genelde reji hep aynı kalıplar üzerinde seyirciye sunuluyor. Bu noktada bana göre Utku Çetin’in bilindik kalıpları yıkarak takdiri hak eden farklı bir reji uyguladığını gördüğümü söyleyebilirim. Ben, bana oyuna davet teklifi geldiğinde isminden dolayı farklı bir oyun izleyeceğimin farkında olarak gittim ancak ne yalan söyleyeyim oyunun girişi beklentimin bayağı dışında farklı bir deneyim yaşattı bana. Oyunun başlamasına 10 dakika kala kasap karşılıyor bizi, çay dağıtıyor ve sahnede ve salon koltukları arasında geziyor, radyoda müzik dinliyor, oturuyor bir de sigara yakıyor. “Dikkat oyunumuz başlamak üzeredir” anonsu yok. Beklediğimiz anonsun gelmesini beklerken oyunun da çoktan başladığını öğreniyoruz. Sonrası biz seyircilerin içine dahil olduğu, yaklaşık 60 dakika süresince interaktif oyunun keyfini çıkarıyoruz.

Gelelim benim için en keyifli kısma oyundan neler aldığıma; hepimizin her gün gazetelerin üçüncü sayfalarında yer alan okuduğumuz haberler, radyoda dinlediğimiz yada televizyonda gördüğümüz insan olarak psikolojimizin bozulmasına yol açan haberler, ve maalesef psikolojimizin bozulmasına rağmen halimize şükredip “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” felsefesini benimseyip sıradan hayatlarımıza devam ediyoruz. İşte bu oyunun derdi tam olarak bu neden sıradan hayatlarımıza devam ediyoruz?. Savaşlar, kadına şiddet vakaları, kontrolden çıkan insanlık en önemlisi geleceğimiz olan masum çocukların ve masum hayvanların katledilmesi v.b. pek çok dünyaya geldiğimize isyan ettiğimiz ve insan olmaktan bile utandığımız sebepler. Şahsen ben bu oyunu izlerken genelinde yansıtılan trajedi beni derinden etkiledi, izlerken bir kez daha insanlığımdan utandım. “Maruz” tiyatro oyunu genel anlamda şiddetten uzak, huzurlu, mutlu, sağlık dolu hayatlar yaşamak için hepimizin geleceğimizi kurtarmak için artık “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın”kafasından çıkmamız ve artık toplum olarak harekete geçerek kötü gidişata bir “dur” demek için mücadele etmemiz gerektiğinin altını çiziyor.

Rejiden bahsederek devam edeyim ; yönetmen koltuğunda oturan Utku Çetin’in, performans sırasında seyirci bilincinin her an açık tutulabileceği,oyuncu ile seyirci arasındaki görünmez duvarı kaldıran uygulama yöntemi tercih ederek kalıpların dışına çıktığını gördüm. Mete Boyar’ın oyunculuğunun sahiciliği ile seyircinin gözlem esnasında kapalı bilincini açmak için adeta şok tedavisi yaratması açısından bana göre takdiri hak eden bir reji uyguladığını düşünüyorum.

Benim sanata olan aşkımı ve bu anlamda nasıl titiz bir gözlem uyguladığımı bilenler bilir izlediğim her oyunu başladığı ilk andan final anına kadar büyük bir dikkatle izliyorum. Dolayısıyla Mete Boyar’ın sahne performansı gerçekten anlatması tarifsiz bir his. Bence yanlızca yazdığı metne ve rejiye bağlı kalmamış kendinden çok şey katmış. Kasap dükkanı konseptli sahne ve biz seyirciler tamamen Mete Boyar’ın hakimiyetindeydi diyebilirim, canlandırdığı karakteri içinde hissederek, yaşayarak ve bize yaşatarak canlandırdı. Dolayısıyla biz izleyicilerini etkisi altına almayı başardı.

Sonuç olarak; kendimi tekrarlayacağım yine ama ortada bir başarı varsa bu tek bir kişinin değil bir ekibin başarısıdır. İmalathane Sahne ekibini cesaretinden dolayı tebrik ediyorum. Şiddetten uzak, huzurlu, mutlu, sağlık dolu hayatlar yaşamak umuduyla.
Genel Yayın Yönetmeni: Murat Karakaş