“Gorki” Tiyatro Oyunu dün akşam Asmalı Sahne’de prömiyer yaparak tiyatro seyircileri ile buluştu. heyecanlarına ortak olmamız için Sanatsal Faaliyetleri de davet eden oyunun yönetmeni Ali Yaylı’ya huzurunuzda teşekkür ediyorum.
Oda Tiyatrosu’nun kurucusu ve yönetmeni. Türk öykü ve Türk Tiyatrosu’nun bana göre en başarılı oyun yazarı Kaan Erkam’ın kaleme aldığı ve yine bana göre Türk Tiyatrosu’nun en başarılı yönetmenlerinden Ali Yaylı’nın yönettiği oyunun oyuncu kadrosunda Uğur Özbağı ve Almina Pilancıoğlu yer alıyor.
Oyunun konusu kısaca şöyle; 1901 yıllı Moskova. Maksim Gorki kışı geçirmek üzere geldiği bir çatı katında çalışıyor. Lenin ile ilk tanışmasını kaleme alıyor. Ama kütüphanesinden onun evini gözetleyen Tereza ile tanışması hayatına değişik bir renk katıyor. Bir yandan Tereza’nın sevgilisi Boles’e yazmak istediği mektupla uğraşıyor. Bir yandan da Tereza’nın tacizkar konuşmalarına o büyük soğukkanlılığı ile cevap veriyor.
Öncelikle dün akşamın benim için iki önemi var birincisi Aleksey Maksimoviç Peşkov, en çok bilinen adı ile Maksim Gorki ile ilgili merak ettiğim bir tiyatro oyununu izleme fırsatı bulmam. İkicisi ise sosyalist gerçekçi yazımın öncüsü politik eylemci Sovyet Rus yazar Maksim Gorki’nin hayatı, kafa karıştırıcı ve duygu dolu dünyası ile yeni tiyatro sezonunu açmış olmam. Artık evlere kapanma devri bitti bu yıl sanata en önemlisi tiyatroya doyacağız inşallah.
Yoruma geçmeden önce tanımayanlar için Maksim Gorki kimdir kısaca tanıtalım dilerseniz; 1868’de Novgorod’da doğdu. Küçük yaşta yetim kaldı, okuyamadı. Uzun süre başıboş, yoksul bir hayat sürdü. ‘Acı’ anlamına gelen Gorki takma adını alması bu yüzdendir. Yazarlığa romantik öykülerle başladı; öykülerinde gururlu, özgürlüğü seçmiş kahramanların başkaldırışları anlatılır. İlk romanı Foma (1899) ve özellikle Ayak Takımı Arasında (1902) adlı oyunu ona dünya çapında ün sağladı. Daha sonra Çar yönetimiyle uyuşmazlığa düştüğü için hapsedildi; hapisten çıkınca en büyük devrimci yapıtı olan Ana’yı yazdı. 1917’deki Büyük Rus Devrimi’nden sonra, sağlık sorunları nedeniyle bir süre İtalya’ya gönderildi. Kendi hayatını anlatan kitaplar yazdı: Çocukluğum (1913-14), Ekmeğimi Kazanırken (1915-16), Benim Üniversitelerim (1923). 1936 yılında dünyaca ünlü bir yazar olarak Moskova’da ölen Maksim Gorki’nin adı, doğduğu kente verildi.
Ve hazırsanız yorumlamaya başlıyorum; Oyun, Maksim Gorki’nin kışı geçirmek üzere geldiği çatı katını merkezine alarak başlıyor hikayesini anlatmaya. Günümüze göndermeler ile dolu olsa da Maksim Gorki’nin yaşadığı döneme çokça göz kırpan bu yönüyle nostaljik havası olan bir metin var karşımızda. İtiraf edeyim Oda Tiyatrosu ve Kaan Erkam ile çok geç tanıştım yazdığı oyunların metinlerinde kendisine ait bir üslubun olduğunu düşünüyorum. Ancak şöyle de bir şey söyleyebilirim, eğer “Gorki” oyununun metni elime geçseydi ve oyunun yazarının kim olduğunu bilmeseydim de kimin yazdığını tahmin edebilirdim. Kaan Erkam hayal dünyası zengin bir yazar haliyle diyalog açısından oldukça keskin ve zengin metine sahip oyunlar yazıyor. Oyun daha yeni olduğundan tırnak içinde verdiği mesajları seyirciye bırakmak istiyorum. Ancak şu kadarını ipucu olarak verebilirim ki Sovyet Rus yazar Maksim Gorki eğer hayatta olsaydı ve oyunu sahnede izleseydi oyunu ayakta alkışlardı.
Rejiden devam edelim. Oyunun yönetmeni Ali Yaylı’nın rejisiyle izlediğim ilk oyun değil elbette, yıllarını tiyatroya vermiş insanların verdikleri emek paha biçilemez. Dolayısıyla artık nasıl bir oyun izleyeceğimi tahmin ederek gidiyorum tiyatroya. Başta da belirttiğim gibi sahnede Maksim Gorki’nin yaşadığı çatı katını görüyoruz ve o dönemde yaşayan bir yazarın konakladığı çatı katında olması gereken her şeyin sahne üstünde eksiksiz gördüğümüz dekor tasarımını beğendim. Barış Kırantepe’nin tasarladığı Ses ve ışık geçişleri seyirciyi yormuyor. Kostümler oyunun önemli bir parçası.
Oyunculuklardan da kısaca bahsedelim. Her iki oyuncuyu da sahnede ilk defa izlediğimi belirteyim. Genel olarak diyalog açısından böylesi oldukça keskin, zengin, yer yer temposu yükselen ve oldukça zor bir metinde her iki oyuncunun performansının üst düzeyde olduğunu düşündüğümü söyleyebilirim. Oyunculuklar ile ilgili eklemek istediğim bir konu daha var bildiğiniz üzere sahnelenecek oyun önce prova aşamasından geçer. Ancak ilk gösterim oyuncuların heyecanının seyirciye geçtiği inanılmaz bir deneyimdir tiyatro seyircisi için ve ilk oyun, oyuncuların sınavıdır. Dün akşam Uğur Özbağı ve Almina Pilancıoğlu‘nun ayakta aldıkları alkışlarla sınavı geçtiğini gözlemlediğimi de belirterek yorumu sonlandırıyorum.
Dip not : Acaba farkına vardık mı son dönemde yaşadığımız dünyanın dengesini bozan ve canımızı sıkan olayların ? Toplumca yaşama savaşı verdiğimiz bu zor günlerde bizi sanat kurtaracak o yüzden sanata yönelin benim yaptığım gibi bol bol Tiyatro Oyunu izleyin.
Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş