“Tiyatro Keyfi ” 2013’ten bugüne, Ülkemizden ve yurt dışından alanlarında en iyi isimlerle projelerini üretmeye devam ediyor. Dün akşam uluslararası yönetmen Kemal Başar rejisiyle sahnelenen ve Eylül ayında Güney Kore’ye gidecek olan ve pek çok uluslararası festivalden davet alan “Amy Winehouse” Tiyatro Oyununu önce kendim için sonra siz sanatsal faaliyetler takipçileri için Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi’nde izleme fırsatı buldum. Hiçbir zaman çok üstün bir tiyatro eleştirmeni olduğumu iddaa etmedim ancak sanatı özellikle tiyatroyu çok sevdiğimden ve sahne gözlemlerimi iyi yaptığımdan, değerimi bilen insanların olduğunu bilmek bana işimi daha büyük bir şevkle yapma olanağı sunuyor. Huzurunuzda ne yaptığımın farkında olan ve her seferinde bana bunu hissettiren insanlardan biri olan Kemal Başar’a teşekkür ediyorum.
Türk tiyatro ve sinema oyuncusu, yazar, yönetmen, mitolog ve öğretim üyesi ve bana göre Türkiye’nin ve Dünya’nın en iyi oyun yazarlarından biri olan Kosta Kortidis tarafından kaleme alınan, yurt dışında bizi temsil eden uluslararası yönetmen Kemal Başar’ın yönetmen koltuğunda oturduğu tiyatro oyununun oyuncu kadrosunda Cansu Tekoluk (Amy Winehouse), Kaan Erkam, Savaş Alp Başar, Zeynep Yaylıcıoğlu yer alıyor.
Yoruma başlarken konusundan bahsedeyim kısaca; 27 yaşındayken hayata veda eden, müzik alanında yüzyılın gördüğü en önemli yeteneklerden biri olarak kabul edilen Amy Winehouse’u bu kez bir sanatçı olarak değilde birebir insani yönleriyle, tüm kötü ön yargılarımızı kaldırarak tiyatro sahnesinde izlememize olanak tanıyor.
Hazırsanız yorumlamaya ve sahne gözlemlerimi aktarmaya başlıyorum; tiyatro toplumsal özü yansıtmaya seyirciyi her zaman bilinçlendirmeye yönelik sanat eserleri üretiyor. Kosta Kortidis için bu oyunda dahil şimdiye kadar izlediğim tiyatro oyunlarından yola çıkarak söylüyorum, ne yazdığının bilincinde özellikle seyirciyi sıkmayan akış ile güçlü bir dil kullanarak kurgulayan yazarlarımızdan biri. “Amy Winehouse” baktığınızda otobiyografik bir oyun değil bana göre tıpkı “Ted Bundy” gibi. Dün akşam ana fikir (Kadının toplumdaki yerinin sorgulanması) üzerinde dururken 27 yaşındayken hayata veda eden, müzik alanında yüzyılın gördüğü en önemli yeteneklerden biri olarak kabul edilen Amy Winehouse’u esas alarak hepimizin yani tüm insanların ruhsal git gelleri ile savaşını kazanmasının yada kaybetmesinin yine insanın kendi elinde olduğunu anlatmak istediğini düşündüm izlerken. İkincisi mükemmel insan yoktur illaki hatalarımız var, eğer bu hataların farkına erken varırsak kendi kaderimizi değiştirmek için daha fazla şansımız olur diyor. Üçüncüsü ve en önemlisi, bir yandan, Amy Winehouse’un uyuşturucu, alkol bağımlığı ve Bulimia hastalığıyla mücadelesini biz seyircilerine anlatırken bir yandan da hayatın hiç birimiz için toz pembe olmadığının altı çiziliyor. Aslında bu kadarını yazmak bile bana göre fazla ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim yakın çevresi ve birlikte çalıştığı insanların verdiği zarardan çok özellikle ona en büyük zararı veren kişinin öz babası olduğunu gördüm. Bir kız çocuğu için babası her şeyidir. Amy’nin babası maalesef Amy’nin hayatı boyunca yanında olmayan ama ünlendiğinde karşısına çıkarak ve onun baba özlemini kullanıp kızının sırtından para kazanmaya çalışmış. “Amy Winehouse” her açıdan önermesi fazla bir metne sahip.
Sahne gözlemlerimi aktarmak her zaman keyif aldığım kısım oldu, aktarırken hep gerçekleri size aktardım. Rejiden bahsederek devam edeyim; sahnelenişi bakımından metine zarar verilmeden ama kendinden de bir şeyler katan bir reji izledim yine dün akşam. Her ne kadar güçlü bir dil ile yazılmış olsa da, işini gerçekten ciddiye alarak çalışan bir yönetmen tarafından yönetilmezse ve tabi ki oyunculuklar güçlü olmazsa seyirci gözünde metnin yada izlediği sanat eserinin bir değeri yoktur. Kemal Başar seyirciye hep en iyisini sunmak için kendince büyük çaba sarf eden yönetmenlerden biri. Dans koreografisinden müziğine, ışık geçişlerinden kostüm tasarımına kadar sahnede seyirciye geçecek olan duyguyu aktarırken titizliği her ayrıntısında gördüğüm bir reji izledim. Zaten fazla söze gerek yok Eylül ayında Güney Kore’ye gidecek olması ve pek çok uluslararası festivalden davet alması bunun en büyük kanıtı.
Her zamanki gibi kısaca oyunculuklara da değinmek istiyorum; işte geldik yine en zor kısıma çünkü sahne gözlemlerimin en önemli detayı oyunculuklar; genel olarak oyuncuların tümünün enerjilerine hayran olduğumu söyleyerek ve en zorundan bahsederek başlayayım değerlendirmeme, Amy Winehouse olmak kolay değil hele ki oyunun başından son anına kadar yalın ayak sahnede olmak hiç kolay değil dolayısıyla Cansu Tekoluk’un sanata olan aşkını takdir ediyorum. Bu oyunun lokomotifi Zeynep Yaylıcıoğlu neden? derseniz kılıktan kılığa girdi ve birden fazla kişi olarak çıktı karşımıza. Kişiliğini bilmesem psikopat olduğuna inanacağım Savaş Alp Başar çok sağlam olabildiğine etkili bir performans izletti bize. Oyuncuların her birini kendimce baş rol olarak gördüğüm oyunda saygısızlık olarak görmezse babayı en sona sakladım. Oyunun en zor karakterini Kaan Erkam canlandırdı. Amy’nin babası olarak izledik kendisini, rolünün hakkını vererek seyircinin nefretini toplamayı başardığını düşünüyorum. Ajandanıza not etmeyi ve ilk fırsatta gidip izlemeyi diyerek yorumumu burada sonlandırıyorum.
Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş