Azerbaycan ve Türkiye’nin derin bağlarını ifade etmek amaçlı söylenebilecek en hoş ve en zarif ifade ‘‘kardeş’’ ifadesidir hiç kuşkusuz. Azerbaycan ve Türkiye’nin arasındaki sağlam dostluğun bir neticesi olarak ortaya çıkan bu bağlılık, geçmişin, şimdinin ve geleceğin en güzel örneklerden biridir. Biz bu röportajımızda sizler için Kardeş Ülke Azerbaycan’ın en ünlü isimlerinden biri olan Elman Rafiyev ile bir araya geldik. Ve keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Hazırsanız Röportajımız başlıyor.
Sanatsal Faaliyetler Takipçilerine Kısaca Kendinizden Bahseder Misiniz ?
“Ben Rafiyev Elman Memmedrza Oğlu yani buradaki herkes beni (REMO) olarak biliyor. 1971 yılda Sumqayıt (Azerbaycan’ın Bakü’den sonra ikinci büyük şehridir)’ de doğdum. Çocukken 6 – 7 yaşında oyuncu olmaya karar verdim ve ve bu yöne doğru gittim. Okulu bitirdim. İncesanat (Güzel Sanatlar) Üniversitesine kabul oldum. Kırmızı Diplomayla bitirdim. Üniversiteden mezun olunca 1991 yılında Gençler Tiyatroyla çalıştım. Ben 1988 senesinde Üniversiteye kabul edildiğimde hocam Bahtiyar Hanızade Pandomim tiyatrosu kurmak istiyordu. Bizim Grupla bizde onu beklemeye Başladık. 1994 senesinde Azerbaycan’da ilk Pantomim Tiyatrosu kuruldu. 1994 senesinden bugüne kadar bu tiyatro da çalışıyorum. Tiyatronun oyuncusu ve müdürüyüm. 2012 yılında da Onur Sanatçısı unvanına layık görüldüm”.
Pandomim Sanatı Hakkında Bizleri Biraz Aydınlatabilir Misiniz Bizleri?
“Eski zamanların Tiyatrosudur Pandomim Tiyatrosu Pandomim Sanatı Her hangi bir hareketi . Bir olayı Yüz mimiklerini, el – kol ve çeşitli beden hareketleri ile vücut dili kullanarak anlatmak demektir. İlkel topluluğa baktığınız zaman görürsünüz ki. O devirde yaşayan insanlar konuşma dili olmadığı için bir birileriyle mimiklerle konuşmuşlar. Ava gitmeden önce avı Pandomim ile tarif edip anlatıyorlarmış. Aslında klasik Pandomim Tiyatrosu Fransa’da kurulmuş. Fransa’da Tiyatro’da sahnede herkes kalkıp konuşurdu ve Pandomim sanatının büyük öncülerinden Eten Dekrü “Öyle bir Tiyatro kuralım ki, hem hareket hem de mimik olsun ikisi bir yerde olsun. Onun iki öğrencisi vardi. Jan Lui Barro ve Marsel Marso sanatın inceliklerini öğretti. Ama içlerinden Marsel Marso bu hareketleri görüp. En kısa sürede seyirci karşısında sahneledi ve Pandomim Tiyatrosu denildiğinde Marsel Marso akıllara geliyordu. Pandomim sanatı en kısa sürede gelişmiş. Herkes için çok ilginç ve eğlenceli gelmeye başladı. Yani siyah beyaz kıyafet, yüzde beyaz makyaj ve eldiven ile sessiz bir şekilde konuşmadan yapılan bu sanat. İnsanlarda merak uyandırdı. Aynı zaman da hocam Bahtiyar Hanızade (Azerbaycan’da Pandomim tiyatrosunun kurucusu, Halk Sanatçısı )1988 senesinde biz üniversiteye kabul edildiğimizde böyle bir Tiyatronun Azerbaycan’da da olmasını çok istiyordu. Bunu istemesini en önemli sebebi ise Azerbaycan dilini bilmeyen insanların bile Pandomim Sanatı sayesinde oyuncuların yüz mimikleri, el – kol ve çeşitli beden hareketleri ile vücut dilinden anlıyor olması. Pandomim eski zamanların Tiyatro sanatıdır. Sözsüz oyun ya da mim sanatı, en basit anlatımıyla sözsüz tiyatro oyunudur. Gösteri sanatının dallarından biridir. Bence Pandomim sanatı medeniyettir Tiyatronun alfabesidir”.
Oyunculuk Hikâyeniz Nasıl Başladı?
“Yedi yaşımda başladı diyebilirim. O zaman Rusya’nın çektiği Diziler, Sinema filmleri vardı. Yani komedi filmleri vardı. O komedi filmlerindeki sahneleri ben evde taklit ediyordum. Sen bir şey gösteriyorsun. Herkes duruyor seni izliyor. Sonradan alkışlıyorlar seni. Bütün dikkatleri üzerine çekiyorsun. Ne güzel bir sanat dedim. Herkes dikkat merkezinde olmak çok hoşuma gitti. Dolayısıyla 10 yaşımda ilk Oyuncak tiyatrosuna gittim. Okulda okuduğum zaman bize bir hanımefendi yaklaştı. Kim Oyuncak Tiyatrosuyla çalışmak istiyor diye sordu. İlk ben elimi kaldırdım. Sonra Halk tiyatrosuna gittim. Gençler Tiyatrosunda 2 yıl çalıştım. Sonrada hayal ettiğimiz Pandomim tiyatrosu 1994’te kuruldu. 1994 senesinden beri halen aktif olarak çalışıyorum. Bir çok oyunda oynadım, Pandomim Tiyatrosu ile elliden çok ülke gezdik. Sık sık kardeş Ülke Türkiye’ye geldik . Trabzon’da ,Ankara’da, İstanbul’da bulunduk. Yabancı ülkelerde de oynadık. Pantomim Tiyatrosu’nda dil sınırsız olduğu için her hangi bir Ülkeye gidebiliyorduk. Aynı zamanda o Ülkelerde bizi çok güzel karşılıyorlardı. Biz Azerbaycan’ı temsil ediyorduk. Bunun dışında Filmlerde ve Dizilerde Oyuncu olarak yer aldım. 1992 yılında Azerbaycan’da film çekimleri azaldı fazla film yapılmıyordu. 15 yıl beklememiz gerekti. 15 sene sonra sektöre girdim. Ve hala devam ediyorum”.
Oyunculuk Hayatınızın Merkezi Mi Yoksa Mesleğiniz Mi Nasıl Bakıyorsunuz Oyunculuğa?
“Oyunculuk benim işim bu sanatı o kadar çok seviyorum ki. Ben bu sanattan aldığım keyfi hiç bir şey den alamıyorum. Hayatımın merkezi oyunculuk mesleği demek doğru olur. Hayal edin ki Ne azdır ne de çok tam 41 yıldır Bu sanatla ilgileniyorum. Bana birçok yerden teklifler geldi. Bir çok insan bana başka işler önerdiler. Ama ben bu sanatı başka asla başka herhangi bir işe değişmem. Çünkü benim aldığım keyfi bana başka herhangi bir iş veremez. Bu sanatla 41 yıldır ilgilenmek, çalışmak ne demektir. Bizi okuyanlar iyi anlayacaktır. Benim oyunculuk hayatımın merkezi ve mesleğim ikisi de benim için aynı. Eğer beni Elman Rafiyev olarak bugünlere geldiysem sebebi oyunculuktur. Sokağa çıktığım zaman beni tanıdıklarında bundan keyif alıyorum. Bence bu çok önemli. Çünkü gerçekten bizi bir birimize insanlara sevdiren sanattır. Sanata içten sahip çıkmak lazım. Her zaman üzerinde çalışmak lazım”.
Kendinizi nasıl tanımlarsınız?
“Hayatı seven, hayattan zevk alan pozitif bir insanım . Arkadaşlarım ve ailem ile beraberken her zaman pozitifliğimi koruyorum . İnsanlara sevgi yansıtıp sevgi alabilmek hayat felsefemdir. Benim hayat sloganım pozitifliktir . Ben pozitif olmayı çok seviyorum. Hatta bu corona her yere yayıldı. İlk defa corona için test oldum. testin cevabı gelince çok sevindim dedim herkese niye seviniyorsun diye sordular. Çünkü testin sonucunda Elman Rafiyev sizin corona testiniz pozitif yazıyor dedim. Yani şakasına söyledim tabi ama. Çok hoşuma gitti bu pozitif lafı. Sanatımı çok seviyorum. Hem Sinemada yer almayı hem Tiyatroda yer almayı hem de Dublaj yapmayı çok seviyorum . Bu arada pandemi zamanında kendimi başka yerde de denedim, şiirler seslendirdim. Kendim için You Tube kanalı açtım. Şiirleri oraya yükledim. Yani yerimde durmuyorum devam ediyorum sürekli ileri ye gitmeye çalışıyorum. Her günde kendimi yeniliyorum işte bu benim Elman Rafiyev. Çünkü bana göre eğer siz hakikaten sevdiğiniz sanatla ilgileniyorsanız ve ona sevgiyle yaklaşıyorsanız sanatta ancak o zaman başarı elde edeceksiniz. Fark etmez hangi uzmanlık alanı olur olsun ama sevgiyle yaklaş. Ona gore de benim için sevgi yaklaştığım sanatda ancak başarılar kazanıyorum. Bu başarılar kazandığın zaman yeni başarılar kazanmayı çok istiyorum. Bir yerde durmuyorum, bana çocukluktan hiper aktif Elman diyorlardı . Şimdi de öyle söylüyorlar. Çok parlağım bu parlaklık kendiminde çok hoşuma gidiyor. Çünkü pasif bir hayat tarzı bana göre değil. yapamam. Durmadan ilginç olaylar arıyorum”.
En çok canlandırmak istediğiniz karakter hangisi ?
“Bir çok Sinema Filminde ve Dizilerde oynadım. Ama şu anda röportajlarımda da söyledim. Burada da söyleyeceğim. Çocuklar için masallar çekilmesini çok istiyorum. Masal türü filmlerde her hangi bir farklı karakterde oynamak isterdim. Çünkü şu anda çocuklara yönelik masal türü filmler hiç yapılmıyor. Dedektif filmlerinde oynamak isterdim. Dedektif filmlerini çok seviyorum . Ama en önemli dileğim Çocuk filmlerinde rol almak. Hangi Ülke olursa olsun fark etmez. Ama Kardeş Ülke Türkiye’de her hangi bir filmde rol almayı çok istiyorum. Kısmet olursa bir gün inşallah o da hayata geçer”.
Türkiye’den proje teklifi gelse değerlendirir misiniz ?
“Tabi ki de Türkiye’den her hangi bir filmde teklif gelirse seve seve kabul ederim. Çünkü bir hayalim Türk filmlerde oynamaktır. Rus filmlerinden birinde rol almayı hayal ediyordum. Müslüm Maqomayev hakkında bir film çekildi. Rus kanalı çekmişti. Bende orda bir bölüm de rol aldım. Çok mutlu oldum. Yakınlarda Türkiye’den böyle bir teklif geldi. Ancak maalesef kabul edemedim. Çünkü Azerbaycan’da bir diziden teklif aldım ve sözleşmeyi imzaladım. Sözleşmeyi imzaladıktan sonra Türkiye’den Oktay Kaynarca’nın “Ben bu Cihana sığmazam” isimli yeni dizisinden teklif geldi. Kısmet olursa inşallah bu dizi bittikten sonra geleceğim. Türkiye’den de böyle bir teklif gelsin değerlendirip kabul edeceğim. Türkiye’deki menajerim Elşad Hakverdi ile beraber inşallah güzel projelere katılacağım”.
Türkiye’de sanatı nasıl buluyorsunuz?
“Bizim Türkiye ile iletişimimiz kuvvetli Türkiye Bizim kardeş ülkemiz daha önce de söylediğim gibi. Hem Ankara’da hem de İstanbul’da sanatçı arkadaşlarımız var. Onlarla iletişim kuruyoruz. Ankara’da pek çok festivallere katıldım. Orada da Bir çok arkadaş kazandım. Türkiye’de Türk sineması çok gelişmiş. İnsan onları izlediği zaman çok büyük keyif alıyor. Çünkü gerçekten Türk sinemasında şu an çekilen filmler çok ilginç senaryolara sahip, kaliteli bir oyuncu kadrosu ile çekiyorlar. Dolayısıyla Türk sinemasını çok seviyorum ben. Tiyatroları da çok gelişmiş durumda ama mesela tiyatro ile sinemayı kıyaslayacak olursam. Türkiye’de film sektörü bana göre daha çok gelişmiş. Az önceki sorunuzda verdiğim yanıtta olduğu gibi Ben Türkiye’de herhangi bir film ya da dizi projesinde oynamayı çok istiyorum Kısmet olursa inşallah”.
Şu An Hayatınız Çoğunluk İle Tiyatro. Peki, Tiyatro Dışında Neler Yapıyorsunuz? Anlatır Mısınız?
“Bu soruya cevap vermiştim. Daha geniş cevap vereyim. Mesleğim hayatımın anlamı. Tiyatro hayat da seve seve ilgilendiğim bir meslek. Tiyatroyu çok seviyorum. Tiyatro dışında Film dublajı yapıyorum ve dublajı da çok seviyorum. Okullarda görüşmeler , söyleşiler yapıyorum. Aynı zamanda o söyleşiler de Tiyatronu sevilmesini sağlıyorum. Tiyatro hakkında, konuşma kültürü ve dublaj hakkında konuşmalar yapıyorum. Onlara eğitim veriyorum. Boş zamanlarda şiir okumayı seviyorum. Müzik dinlemeyi seviyorum. Filmleri izleyip sonra filmleri tartışmayı seviyorum. Tek Tiyatroyla ilgilenmiyorum Tiyatroyla sınırlı değil benim hayatım. Boş zamanlarımda saydığım diğer işleri yapıyorum. Bu işleri yapınca keyif alıyorum. Eğer insan sanatı seviyorsa, boş zamanında sanata dair başka bir şeyler ile ilgilenmesi lazım bende ilgileniyorum. Ben çok uzun yıllar sunuculukta yaptım. Devlet bir çok etkinliklerinin de sunucusu bendim. Merhum Cumhur başkanımız Haydar Aliyev sağken etkinliklerinde sunuculuğu ben üstlendim. Pandemi zamanında iki yıl evde oturduğum zaman boş kalmadım. Her iki gün de bir insanlara eğitimler verdim. Bu seferki Vermiş olduğum eğitimlerde de konu sürekli değişiyordu filmler hakkında tiyatro hakkında dublaj hakkında konuşma kültürü hakkında vatan hakkında toprak hakkında insanlara sürekli aktarım yaptım oyunculuktan artan Boş zamanlarında da bu işlerle ilgileniyorum”.
Oyunculuğun Misyonunun Ne Olduğunu Düşünüyorsunuz?
“Sahneye çıkan her oyuncu niye sahneye çıkıyor? İnsanlara her hangi bir mesaj vermek için. Oyunculuk hem Sinemada hem Tiyatroda insanlara mesaj vermektir. Biz insanların görmek istediklerini sahnede canlandırıp sunuyoruz. İnsanlar sahnede kendilerini görüyorlar alacakları mesajları alıyorlar. Oyunculuğun en önemli misyonu insanlara mesaj vermek insanları doğru yola getirmek. Oyunculuk misyonu bence budur insanlara doğru yol mesajı vermektir”.
Şu ana kadar illaki anı biriktirmiş sinizdir sizin için mahsuru yoksa bir kaç anınızı paylaşabilir misiniz?
“Bir çok anım var benim hem Tiyatroda hem de Sinema filmde ilginç olaylarım oldu. Hem de sokakta dolaşırken insanların benim ile yakınlaşmasında dahil ilginç olaylar yaşadım. Öyle ki mesela filmlerde bizim en ünlü sanatçılarımız var. Çocukken Rasim Balayev’in rol aldığı “Dede Korkut”, “Babek” filmlerini oturup izlemiştim. Düşünün yıllar geçiyor ve bir gün bir filmde rol almak üzere davet ediyorlar. Rasim Balayev ile aynı sahneyi beraber oynuyoruz. Bana nasip oluyor. O anki yaşadığım heyecanı siz düşünün. İkinci bir anı daha anlatayım aynı filmde fatiha okumam gerekiyordu fakat ben ezbere bilmiyordum bir gece sabaha kadar ezberledim. Çünkü benim yüzümde çekimin durdurulmasını istemiyordum. Fatihayı da o filmin sayesinde ezberledim. Yani bu tür ilginç olaylar oldu. Yabancı Ülkelerde bulunduğumuz zaman ilginç oldu. Ama en güzeli Rasim Balayev’di her zaman anlatıyorum. Çünkü oyuncular için onunla birlikte sette aynı havayı solumak büyük bir şereftir acayip heyecanlandım. Anılarımdan size başka ne anlatabilirim diye düşünüyorum. Bizim bir dizide rol almıştım. Azerbaycan’da yayınlanmaya başlayan Baba Ocağı adlı dizideki bir sahne Türkiye’de sosyal medyada yayınlandı yayınlandığı zaman büyük ilgi gördü Türk Medyası tarafından ama yayınlanmadı. “Baba Ocağı” dizisini sosyal medyadan muhtemelen hatırlıyorsunuzdur. Orada Niyaz rolünü canlandırmıştım . Niyaz, sarhoş, ayyaş bütün gün alkol kullanan bir insandı. Bir gün bir sahne çekiyoruz o sahnede Niyaz’ın başına gelen bir olay var. Alkol kullandığı için evden gidiyor. Mum düşüyor, ev yanıyor ve çocukları ölüyor. Niyaz kucağında bir çocuk arkada bir çocuk tabutu ile evladı geliyor. Dışarıda bir sürü insan bizi izliyordu. Yönetmen “başladık” diyordu. Ben hüngür hüngür ağlıyordum. Kestik deyince diğer insanlar ile gülüp şakalaşıyordum. Başladık deyince yine aynı. Sahnenin çekimi bitti . seyircilerden biri bana doğru yaklaştı. Ve bana hocam sen bunu nasıl yapıyorsun. Bende ona dönüp dedim ki arkadaşım oyunculuğun inceliği işte budur. Benim hocam Nesir Sadigzade’nin güzel bir lafı vardı “Oyuncunun düğmesi olması lazım düğmeye bastığın zaman aynı role girmeli, tekrar bastığında rolden çıkabilmeli”. Bu ilginç olayda aklıma geldi çok güzel anımdır. Aklıma gelen bunlar”.
Son Olarak Bu Güzel Röportajı Okuyacak Olan Sanatsal Faaliyetler Takipçilerine Söylemek İstediğiniz Bir Şeyler Var Mı?
“Benim bu röportajımı okuyan tüm sanatsal faaliyetler takipçilerine söylemek istediğim şey Eğer tiyatro ile sinemayla ilgileniyorsanız ya da bunların dışında başka bir meslekle ilgileniyorsanız ve mesleğinizde uzman olup Yüksek yerlere gelmek istiyorsanız işinizde profesyonel olmak istiyorsanız Yaptığınız iş ne olursa olsun severek yapın yaptığınız işi severek yaparsanız başarı gelip sizi bulacak. Sizin sevginizden oluşan bu hissi. Tanrı da görür. Tanrı bizi sınava tabi tutuyor. sen ne kadar sabredeceksin ve sabrettikten sonra. Belki 5 yıl Belki 10 yıl sonra sabırının mükafatını alırsın. Onun için işinizi sevgiyle yapın ve en önemlisi benim için önemli şartlardan biri. Kendinizi sevin insanın ilk kendisini sevmesi gerekiyor. Kendisini sevdikten sonra karşısındaki insanı da sever. Kim kendisini sevirse her şeyi hak ediyor. Vatanınızı sevin, Dininizi sevin, Bayrağınızı sevin, Toprağınizi sevin. Her şeye sevgi ile yaklaşın. Ve bu sevgiyi her zaman koruyun. Sevgiden sevgi oluşur. Saygıyla Elman Rafiyev (Remo)”.
Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş