“Hikayede Adı Geçen Şair Benim” tiyatro oyununu 29 Mayıs 2025 Perşembe günü Oda Tiyatrosu’nda izleme fırsatı buldum.

Kaan Erkam’ın kaleme aldığı, yönetmen koltuğunda Taha Aykın’ın oturduğu, “Hikayede Adı Geçen Şair Benim” tiyatro oyununun oyuncu kadrosunda Gökhan Yet ve Elif Aysel Nazım yer alıyor.

Önce mübaşirdi… Bir Sivaslı kadınla evlendi Ankara’dan kaçtı. Adana’ya geldi bir garda depo memuru oldu yetmedi konsomatrisle evlendi kaçakçılığa karıştı adı. Kaçtı. İzmir’e geldi pavyonda şair oldu. Yetmedi efsane oldu yetmedi aşık oldu. Yetmedi vuruldu. Ve işte şimdi kendi deyimiyle Bizansta Beyin oğlu’nun caddesinde köhne bir meyhanede oturmakta. Muhabbet kuşları ile dertleşmekte.

Hazırsanız yorumlaya başlıyorum; Hayat o kadar ama o kadar güzel ve her şeye rağmen, başımıza gelen tüm olumsuzluklara rağmen yaşamaya değer. Fakat hayat bir o kadar acımasız, düştüğünüzde kaldıracak sağlam dostlarınız yoksa tek başına yaşamak ve hayatla mücaelenin yollarını aramak zorundasınız. “Hikayede Adı Geçen Şair Benim” bir kaç yerinden anladığım kadarıyla, hayal penceresi geniş ve vitrini oldukça süslü, ciddi anlamda keyif aldığım yazarlardan biri olan Kaan Erkam’ın yaşamından da küçük küçük kesitler sunuyor. Ve yine yeniden tiyatronun gücü ile güldürürken derin ama çok derin düşündürüyor. Hayatı sorguluyor ve bizlere sorgulatıyor.

Daha önce “Ötenazi” tiyatro oyununda da üç aşağı, beş yukarı sorgulanan Aşk, Sevgi, Sadakat, Çare ve Çaresizlik, Evlilik, Kader, tesadüfün varlığı, Tanrıdan medet ummak ya da ummamak v.b. Hayatın, hayatta kalmanın temel kavramlarını bu kez kendi yaşamından da küçük küçük kesitler sunarak sorguluyor.

Rejiden devam edeyim kısaca; Taha Aykın çok hevesli tam bir tiyatro sevdalısı. Ama yinelemek istiyorum yetenek olmadan heves tek başına hiç bir işe yaramaz. Dolayısıyla bana göre çok yetenekli. Gökhan Yet ile uyumlu bir sanat alışverişleri var. Yönetmen koltuğunda Gökhan Yet’in oturduğu “Do Re Mi Fa Aşk” Tiyatro oyununda başrolde oynamasına rağmen bu kez Gökhan Yet’in başrolde yer aldığı iki oyunun yönetmen koltuğunda yer alıyor. Fazla uzatmadan devam edeyim gözlemlerime; yönetmen koltuğundaki Taha Aykın, sahne tasarımında gayet şık, abartıya kaçmayan zengin bir tasarım tercih etmiş, Dekor olarak sahnenin tam ortasında bir masa iki adet sandalye, sahnenin solunu süsleyen metin gereği ayrılabilen bir meyhane barı, sahnenin sağını süsleyen bir muhabbet kuşu kafesi ve sahne genelinde diğer aksesuarlar. Işık tasarımı metnin aktarılmasına uygun. Oyuncu yönetimi açısından da baktığımda da ilk oyunun günahı olmaz mantığıyla göze çarpan çok büyük hatalar yakalamadığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Müzikler genel kurgu roman tadında ve bol şiirli. Yani yine sanatsal açıdan hem göze, hem ruha hitap etmeyi başarmış.

Kısaca oyunculuklara da değineyim; Bu oyunda sahnede gördüğüm kadarıyla Elif Aysel Nazım oyunun lokomotifi diyebiliriz ilk oyun olması dolayısıyla kendisinde aşırı heyecan fark ettim. Doğal bir oyunculuğu var ancak daha çok prova ile daha da iyi performans izletip bizleri mest etmeyi başarabilir. Gökhan Yet, yine sahne üzerinde gayet rahattı seyirci üzerinde kurduğu hakimiyeti bir kez daha bizzat yaşayarak gördüm. İlk oyun heyecanı Gökhan Yet’te de vardı ama heyecanını büyük bir ustalıkla dizginledi olağanüstü performansı ile bizleri mest etmeyi başardı.

Ajandanıza not almanızı ve muhakkak izlemenizi tavsiye ediyorum diyerek yorumumu burada sonlandırıyorum.
Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş