Bilindiği gibi Avengers Infinity War filminin baş kötüsü Thanos, mevcut kaynakların nüfusa oranının dengesiz olduğunu ileri sürmüştü. Bu nedenle de ancak evrenin yarısı yok edilirse dengenin sağlanabileceğini savunuyordu. Bu görüşün ardından filmi izleyenlerin bir kısmı Thanos’un fikrini doğru buldu diğer bir kısım ise onu haksız buluyor. Peki Thanos haklı mı, değil mi? Şair, kısa öykü yazarı, editör ve edebiyat eleştirmeni olan Edgar Allan Peo’nun Gammaz Yürek isimli öyküsü bu soruya cevap olacak nitelikte.
Infinity War filmi çıkalı herkesin aklında bir soru: Thanos haklı mı? Bu soruya cevabı bir kısa film ile vermek istedik.Gammaz Yürek, Edgar Ellen Poe tarafından yazılan orijinal ismi The Tell Tale Heart olan ABD yapımı kısa öyküdür. Gotik kurgunun klasikleri arasında gösterilen Gammaz Yürek; ilk defa 1843’te The Pioneer isimli dergide yayınlanmıştır. O günden beridir var olan tek bir soruna cevap olmakta.Öykünün kısa filminin farklı uyarlamaları mevcut. Ben animasyon uyarlamasını beğendim. Kısa film başladığında anlatıcıyı tımarhanede görürüz. Anlatıcı deli olmadığını çünkü işlediği cinayeti tüm ayrıntılarıyla kusursuz bir şekilde planladığını söyler. Sonrasındaysa cinayeti nasıl ve neden işlediğini soğuk kanlılıkla anlatır. Karakterin öldürdüğü yaşlı adam son derece iyi yürekli, zengin bir adamdır. Onu öldürmesinin nedeni yaşlı adamın gözlerinden birinin akbabaya benziyor oluşudur. O gözün görünüşünü o kadar sevmez, o kadar saplantı haline getirir ki sonunda yaşlı adamı öldürmeye karar verir. Fakat bunun için gözün açık olduğu bir gece vaktini kollamaya çalışır. Çünkü onun asıl canını sıkan yaşlı adam değil, yaşlı adamın soluk renkte gözüdür. Tam yedi gece boyunca yaşlı adamın kapısına gider içeriye bakar fakat gözü açık olmadığı için öldürmek için sonraki geceyi bekler. Sekizinci gece ise odanın kapısını aralarken çıkardığı sesten dolayı yaşlı adam uyanır. Anlatıcı gözün açık olduğunu görünce yaşlı adamı öldürür. Sonra da yaşlı adamı parçalayarak, onun odasındaki döşemelerin altına büyük bir ustalıkla gizler. Tam bu sırada kapı çalar ve polis gelir. Komşuların bir ses duyduklarını ve hırsız olabileceği ihtimaline karşı eve bakmak istediklerini söyler. Anlatıcı son derece soğuk kanlılıkla polislere evi gezdirir. Yaşlı adamın evde olmadığını kendisi kabus gördüğü için çığlık attığını, sonrasında ise uyuyamadığını söyler. Eve hırsız girmediğine polisleri ikna etmek için yaşlı adamın eşyalarının yerli yerinde olduğunu gösterir. Polisler ikna olur. Fakat anlatıcı; polisler giderken son derece rahat bir şekilde çay demlediğini beraber içebileceklerini söyler. Yaşlı adamın odasına sandalyeleri koyar ve birlikte sohbet edip çay içmeye başlarlar. Tam da bu sırada anlatıcı birden ses duymaya başlar. Anlatıcı bu sesin yaşlı adamın kalp sesi olduğunu düşünerek birden kaygılanır. Sesi bastırmak için yüksek sesle konulmaya başlar. Odanın içinde sağa sola yürür fakat sesi bastırmakta başarılı olamaz. Polislerin bu sesi duyduğunu ve kendisi ile alay etmek için duymamış gibi yaptıklarını düşünür. Sonunda döşemeleri söker ve yaşlı adamın cesedini açığa çıkarır.
Bu bir delinin hikayesiydi. Bu kısa filmi güzel yapan kuşkusuz verdiği mesaj. Yaşlı adamın gözü; inanç farklılıklarını, siyasi farklılıkları ya da fiziksel farklılıkları simgeliyor. Anlatıcı, yaşlı adamın gözüne saplantılı bir şekilde takılmış. Tıpkı yaşadığımız hayatta sıkça örneklerini gördüğümüz gibi… Kitleler farklılıkları imha eder ya da kendilerine benzetir. Örneğin Galileo Galilei, kendisinden önce Copernicus’un öne sürdüğü güneş merkezli evren kuramını benimsemiş ve bu nedenle Vatikan kilisesi tarafından iki defa yargılanmıştır. Kilise dünya merkezli bir evren anlayışını savunmuştur ve Copernicus teorisini dine aykırı bulmuştur. Galilei’nin 1614’te ilk mahkemesinde görüşlerini yayması ve öğretmesi yasaklanmış, 1632’de yazdığı bir kitap nedeniyle yargılanması sonucu ömür boyu ev hapsine mahkum edilmiştir. Yani tüm bu insanların gözleri diğerlerine akbaba gözü olarak görünmüştür. Onların ne kadar iyi bir insan olduklarınınsa hiçbir önemi yoktur.
Peki insan hayatını güzelleştiren farklılıkları yok etmeye çalışan insanlar sonrasında hiç vicdan azabı duymazlar mı? Vicdan denilen olgu tam olarak nedir? MRG’de görüntülenebilecek bir şey mi? Felsefe dalına göre iç huzuru ve iç sıkıntısı vererek kişiyi uyaran vicdan bir kavram değil; kişinin bir yeteneğidir. Felsefede metafizik anlayış bu yeteneğin doğuştan var olduğunu ileri sürer. Seküler anlayışsa, insanın içinde bulunduğu toplumsal koşullarla belirlenmiş görgü ve bilginin sonucunda oluştuğunu ileri sürer. Bence doğuştan insanların sahip olduğu vicdan, insanın içinde bulunduğu toplumsal koşullara göre bastırılır ya da güçlenir. Kısa filmde yer alan anlatıcı yaşlı adamı öldürdükten sonra ne yaparsa yapsın vicdanının sesini bastıramamış, sonunda kendisini ele vermiştir. Yaşlı adamın kalbinin sesi olarak sandığı şey aslında kendi vicdanının sesidir.
Anlatıcı konuşmasına deli olduğunu inkar ederek başlar. Savunmasını ise, cinayeti son derece planlı bir şekilde işlemesine dayandırır. Peki planlı bir şekilde yapılmış cinayetler delilik değil midir? Pek çok komutanın yada siyasi iktidarın yaptığı gibi insanları katlederken planlı bir şekilde cinayet işlense ve buna binlerce bahane bulunsa da vicdanların sesini bastırabilirler mi? Din, siyaset, fiziksel farklılıklar… neden ne olursa olsun bir insan öldürmek delilik değil midir? Kimin yaşamaya daha çok hakkı olduğuna kim karar veriyor?Avengers filminde Thanos’un tek bir parmak şıklatmasıyla dünyanın yarısını yok etmesinin nedeni dünyada kalan kaynakların herkese yetmeyeceği düşüncesiydi. Ama tek neden bu değildi elbette. Asıl sebebi, Thanos’un tüm hayatını sevgisiz ve dışlanmış bir şekilde yaşaması. Deviant sendromu denilen bir hastalıkla doğduğu için fiziksel görünüm olarak mor renkte çirkin bir bebek olarak doğan Thanos, kendi annesi tarafından bile dışlandı. Thanos, büyüyüp güçlendikten sonra ise yaşadığı gezegende annesi dahil herkesi katletti. Çizgi romanlarda ise Thanos’un bu düşünceleri insan formuna giren ölüme aşık olmasıyla başlıyor. Thanos’un sevilme ihtiyacı pek çok gezegendeki canlıların ölümüne neden oldu. Kaynaklar tükendiğinde ölür müyüz yoksa başka bir çaresini mi buluruz bilmiyorum ama tüm farklılıklara rağmen birbirimize duyduğumuz sevgi yok olursa pek çok insanın öleceğini düşünüyorum.Anlaşılan Edgar Allan Poe, deliliğimizi bastırmak için bulduğumuz bahaneler ve vicdan üstüne düşünmemizi istiyor. O halde düşünürken dinleyebileceğiniz bir şarkı önerisiyle yazımızı sonlandıralım. Michael Gondry’nin yönetmenliğini yaptığı sözlerini ise Björk’ün ve Nellee Hooper’ın yazdığı Björk şarkısını dinlemenizi öneririz: Human Behaviour