More
    Ana SayfaELEŞTİRİ“Damgalı” Tiyatro Oyununu Sizler İçin Yorumluyorum

    “Damgalı” Tiyatro Oyununu Sizler İçin Yorumluyorum

    Woerktheater tarafından sahnelenen, genel anlamda özellikle Türkiye’de toplum tarafından damgalanan bireyler ve Türkiye’de ki çarpık adalet sistemi hakkında ciddi, altı çizilecek laflar eden “Damgalı” tiyatro oyununu 19 Nisan Cumartesi akşamı, Bakırköy’de bulunan Bakırköy HOUSE of PERFORMANCE sahnede izleme fırsatı buldum.

    Emre Avşar’ın kaleme aldığı ve yönettiği ve oyuncu kadrosunda yer aldığı iki kişilik tiyatro oyunununda Emre Avşar’a, Uzay Gökhan Irmak eşlik ediyor.

    Farklı sosyal statü, geçmiş ve arka plana sahip iki ana karakterin etrafında dönen Damgalı, bir avukat ve bir mahkum üzerinden topluma bir projeksiyon sunar. Toplumsal ilişkilerin ve etkileşimlerin karmaşıklığını yansıtan bir hikâye olan “Damgalı”, normal addedilene, damgalayana ve normal rolünü oynayana ihtiyaç duyar. Düşük sosyal statüleri, suç geçmişi veya diğer nedenlerle toplum tarafından damgalanan bireyler, adalet sisteminin merceğinde bulurlar kendilerini. Oyunda, oyuncular bu toplumdaki damgalı bireylerin yaşadıkları zorlukları ve adalet arayışlarını deneyimlerler.

    Hazırsanız yorumlamaya başlıyorum; biz insanoğlunu diğer canlılardan ayıran en önemli uzvumuz beynimiz ama maalesef beynimizin kıymetini bilmiyoruz ve onu aktif olarak kullanamıyoruz. Beynimizde besin ile beslenir beynimizin en önemli besin kaynağı sanattır. Sanatın her dalı, her alanı ayrı ayrı beyni besler ama bildiğiniz gibi ben daha çok beynimi tiyatro ile besliyorum. Ve “Damgalı” tiyatro oyunu için bu anlamda biraz kafa karıştırıcı, beyin zorlayıcı ve beynin her iki lobunu aktif eden bir tiyatro oyunu olduğunu söyleyerek başlayabilirim. Oyuncuları da bedenen bayağı zorlayan zor bir “Post Dramatik Tiyatro” örneği olduğunu da ekleyeyim. Oyunculuklara yeniden değineceğim.

    Biraz metnin derin mesajlarına değineyim; İtiraf etmeliyim ki oyuna davetiye geldiğinde isminden de kaynaklı farklı bir oyun izleyeceğimi tahmin etmeme rağmen böylesi faklı bir anlatım dili ile karşılaşacağımı tahmin etmedim. Sanatsal Faaliyetler takipçileri çok iyi bilir benim üçüncü gözüm sahnede oyunu izlerken aktif hale gelir itiraf etmeliyim ki, Oyunun ilk dakikalarında üçüncü gözü kapalı izleyen herkes gibi bende neler olduğunu anlamakta zorlandım yalan yok ama verdiği mesajları aldıkça keyif alarak izlemeye başladım. Oyunun en temel amacı seyirciye bir şey vermek değil, bir çok şey vermek. Almak ise tamamen seyircinin inisiyatifine bağlı. Öyle ki beyni geliştiren en önemli etkenler arasında yer alan önemli bir aktivite de bulmaca çözmek. Bulmaca çözmek hiç bu kadar keyifli olmamıştı. Emre Avşar elbette iç dünyasında bize ne anlatmak istediğini tabi ki kendisi daha iyi bilir. Ancak naçizane kendimce neler aldım, Emre Avşar bu oyunda bize ne vermiş ona bir bakalım dilerseniz. Toplumsal damgalama, bir bireyi ya da grubu toplumun diğer bireylerinden ayırt etmeye yarayan algılanabilir özellikleri nedeniyle onaylamama ya da onlara karşı ayrımcılık yapma anlamına gelmektedir. Toplumsal damgalamalar genellikle kültür, cinsiyet, ırk, sosyoekonomik sınıf, yaş, cinsel yönelim, cinsellik, beden imajı, fiziksel engellilik, zeka veya bunların eksikliği ve sağlığıyla ilgilidir. (Kaynak). Bu oyunda sosyoekonomik sınıf farklılıkları, çocuk tecavüzcüleri ve çocuk tecavüzleri gibi hala kapatamadığımız kanayan yaralarımız ele alınıyor. Ben bu oyunu izlerken sahnede bulmacanın bir parçası olarak Narini gördüm oyuncuların o karmaşık hareketleri esnasında bir an da olsa Narin bebek canlandı gözümde. Bu oyunda suçlu yada suçsuz, haklı yada haksız yok. Sadece insan ve insanı yöneten, insanı esiri haline getiren toplumsal damgalama ve dünyayı eline alan dünyayı ve içindekileri kendi istediği gibi döndüren çarpık düzenli sistem eleştirisi var.

    Rejiden bahsedelim kısaca; Sıra dışı bir anlatımı var oyunun metni bize anlatma görevini, metnin egemenliğinin ortadan kalktığı bir biçimde Postdramatik tiyatro yapısına uygun bir reji ile yönetmiş. Yönetmiş diyorum ama lafın gelişi çünkü sadece yönetmekle kalmamış oyuncu performansı anlamında da çok şey katmış. Minimalist bir sahne tasarımı düşünmüş, ışık geçilerini çok iyi ayarlamış, müzik ve seslerin yardımcı oyuncu gibi sahnede oyuncular ile beraber uyum ile hareket etmesini sağlamış dolayısıyla öncelikle reji anlamında Emre Avşar takdiri sonuna kadar hak ediyor.

    Son olarak oyunculukları da kendimce sizler için değerlendireyim; bu konuda şakayla karışık bir tabir kullanacağım sahnede oyunculardan daha çok iki tane ruh hastası gördüm cumartesi akşamı. Çünkü daha oyunun başında şok oluyoruz. O kısım sürpriz bir daha ki sezon oyunun girişine kendiniz bakın. Neden iki tane ruh hastası gördüm dediğime gelince; umarım alınmazlar ama az sonra yazacaklarımdan sonra bence alınmayacaklar, hatta hoşlarına gidecek. Birincisi; işte tiyatro aşkı böyle bir şey demekten kendimi alamıyorum sanırım “aşkın için neleri göze alırsın?” sorusunun yanıtını verdiler Emre Avşar ve Uzay Gökhan Irmak bizlere. Sahnede öyle şeyler, daha doğrusu öyle inanılmaz bir beden dili kullandılar ki tiyatro aşkı uğruna böyle kendilerini hırpalamaları tamamen delilik. İkincisi; sahnede pek çok metafor vardı ama en önemli metafor oyuncuların bedenleriydi. Oyunculuklar enfesti oldukça heyecanlı ve soluksuz izlettirdiler kendilerini. Çok yoruldular ama çok yoruldular. Dolayısıyla bir kez daha söylüyorum her iki oyuncunun tiyatro aşkı takdire şayan. Fazla söze gerek yok. Baştan aşağı gerilimi düşmeyen, her saniyesi pür dikkat izlenmesi gereken bir tiyatro oyunu.

    Özetleyecek olursam, Türk tiyatrosu için cesur bir adım, her iki oyuncunun üst düzey performanslarıyla ve sahne arkasındaki emekle muhakkak izlenmesi gereken bir tiyatro oyunu. Ajandanıza not alın gidip ve izlemeyi de ihmal etmeyin diyerek yorumumu burada sonlandırıyorum.

    Genel Yayın Yönetmeni : Murat Karakaş

    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz

    Yeni İçerikler