More
    Ana SayfaRÖPORTAJBirden fazla projede bircok karaktere hayat veren Türk sineması emektarıHasan Yıldız'ın hayatı...

    Birden fazla projede bircok karaktere hayat veren Türk sineması emektarıHasan Yıldız’ın hayatı ve kariyeri ile ilgili konuştuk

     

    türk sineması ile ilgili görsel sonucuSinemaya gidelim mi ?

    Bu gün Türk Sineması yüz üç yaşını tamamlıyor. Sihirli Perde olarak da tanımlanan sinema Türk insanının hayatına ilk kez 14 Kasım 1914’te girmiştir.

    Türk sineması’nın 100 yılı aşkın süre önce başladığı yolculuk, bütün ülke sinemaları gibi toplumsal değişimlerin etkisiyle şekillendi ve sinemamız tanık olduğu bütün dönemlerin izlerini hep üzerinde taşıdı.

    Yapılan ilk gösterimlerin ardından asıl sinema heyecanı Muhsin Ertuğrul’un damgasını vurduğu, 20’li yıllarda başlayan Tiyatrocular Dönemi’nde kendini gösterdi. 30’lu yılların sonuna kadar popülerliğini koruyan Ertuğrul filmleri, Türk sinemasında birçok ilke imza atarak, piyasayı hareketlendirdi.

    40’lı yıllardan itibaren tiyatronun hakimiyetinden sıyrılmaya başlayan Türk sineması bir tür geçiş dönemine girdi. Bu dönemde üretilen filmler daha sonra gelecek Sinemacılar Dönemi için bir ön hazırlık gibiydi. Yeşilçam sineması melodramın gücüyle kendi yıldız oyuncularını ve formüllerini yaratırken, seri üretime geçilince bazı seneler 300’ü aşan film sayılarına ulaşıldı.

    Bizde :

    Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, oturuyor ve iç mekanNostalji yapalım biraz dedik yıllarını sinemaya adamış güzel ve değerli bir insana konuk olduk Hasan yıldız ile sanatsal faaliyetler takipcileri için sohbet ettik.

    Röportaj talebimi geri çevirmediğiniz için teşekkürler çok minnettarım sayın Hasan yıldız.

    Hasan Yıldız : Rica ederim. Bizleri düşünüp bu güzel röportajları yapıyorsun murat bey.

    Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

    Hasan Yıldız : 1947 yılında adıyaman gerger’ de doğdum ailemin Adana ya göç etmesiyle 16 yaşındayken tiyatro eğitimi alarak Adana Şehir Tiyatrosun’da sahne almaya başladım. Adana Şehir Tiyatrosu kapandık’dan sonra Adana Sanat Tiyatrosun’ da sahne almaya başladım.

    ikiside cesurdu ile ilgili görsel sonucu1963 yılında Ferit Ceylan’ ın yönettiği baş rollerini Yılmaz Güney ,Samim Meriç, Semra Sar’ ın paylaştığı ikisi de cesurdu filminde küçük bir rol ile sinemaya başlamış oldum. Hayatımda ilk defa sinema kamerasını orada gördüm. Benim sinemaya başlangıcım o filmdir. 1969 yılına kadar da küçük rollerle sinemaya devam ettim . Mafya adamı, mafya babası, jönün arkadaşı, ikinci başrol, kötü adam, iyi adam… Ben rol seçmeden, her projede, her rolde oynadım.1969 da Ekspres Ekstra Gazetesi’nin hazırlamış olduğu artist yarışmasına katıldım. Türkiye genelinde 3000 kişinin katılımında, resim elemesine kaldım. Sonra Açık Hava Tiyatrosu’nda 5000-6000 seyircinin huzurunda canlı eleme yapıldı. Canlı elemede de finale kaldım.1970 yılında Yavuz Yalınkılıç yönetmenliğindeki Profesyoneller: Kan kin silah filmiyle karakter oyunculuğuna başladım. 2013 yılına kadar da karakter ve yardımcı oyuncu olarak 600 den fazla bir çok flimler’de de rol aldım. gelin kayası filmi ile ilgili görsel sonucuHarman sonu, gelin kayası ,çoban yıldızı ve bir çok filmde de baş rolü paylaştım. 1976 dan 1979 yılına kadar süren sex furyasında rol almamak adına sinemadan uzaklaştım. Bir dönem serbest ticaretle uğraştım. 1980 ler de sinemanın tekrar canlanması ile aldığım teklifler ile sinemaya tekrar döndüm. hemşerim dizisi hasan yıldız ile ilgili görsel sonucuTv dizilerinden aldığım teklifler ile Türkiye’de çekilen ilk televizyon dizisi, TRT 1’in yaptırdığı, Denizin Kanı’dır. 1979–80 yıllarındaydı… Ondan sonra Mahsun Kırmızıgül ile 1996 yılında Hemşerim dizisine başladık. 13 bölüm oynadım. Dumanlı Yol’da 60-70’e yakın bölüm oynadım. Güneşe Doğru’da –TGRT’nin dizisi- orada bir 26 bölüm oynadım. Beni Ağlatmayın’da 13 bölüm, Mahallenin Muhtarları, Kaygısızlar falan derken yıllar geçti… Tek Türkiye dizisinde –STV’ye çekilmişti- aşiret ağasını oynadım, 26 bölüm. Yani hayatımızı o diziler ile devam ettirmeye başladık.

    Sinemadan para kazanabildiniz mi ?

    Hasan Yıldız : Yine buna şükür. Yaşımız 70 oldu ve hala da bu sektörün içindeyim. Daha da çalışıyoruz. Çoluk çocuğumuzu buradaki çalışmalarımızla büyüttük, hayatımızı o filmlerle idame ettirdik. Evimizi barkımızı, çocuklarımızı onunla okuttuk. 2-3 tane aileye bakıyorduk. Sinemanın bitişi bizim üzüntümüz haliyle. Yeşilçam’ın bitişi bizim üzüntümüz… Yeni bir televizyon dizisi, furyası var artık… Bu furyalar’da da, ne yazık ki bizim eski Yeşilçam’da yıllanmış, şarap gibi olmuş oyuncularımıza, değerli, çok büyük oyuncularımıza yer vermiyorlar. Yani onlara bir cephe almışlar sanki… Yani her dizide, her filmde, en azından bir sinema oyuncumuzun bulunması lazım… Onlardan alacağı, öğreneceği çok şey var gençlerin. Buna ilgi göstermiyorlar.

    Yeşilçam’da filmlere girmek, sinema filmlerinde oynamak güzel bir duygu olsa gerek bir anınız vardır illaki öyle değil mi?

    kara şahin filmi Yavuz Selekman ile ilgili görsel sonucu

    Hasan Yıldız : Çok anımız var, hangisini anlatayım? Binlerce anımız var. Artık birçoğunu da unutmuşuz. Yıllar geçmiş, zaman geçmiş. Şöyle bir film sahnesini, bir anımı anlatayım… O sürekli aklımda kalan bir şeydir. Bir de ölüm tehlikesi geçirdiğim bir sahneydi. ‘Kara Şahin’ diye bir film çekiyoruz. Kara Şahin’de ben Bizans komutanını oynuyorum. Bizans komutanıyım, arkamda, 34 kişilik bir ordu var… Harplere giriyoruz falan… Şimdi karşı tarafın kaçakları var onları arıyoruz. Yani onlar da, filmin başrolünü oynayan 3 kişi. Biri rahmetli oldu bizim Yavuz Selekman… Birisi o zamanın meşhur mankenlerinden Bora Erdem. Bir de Atilla Saral vardı. Biz bu üçünü arıyoruz. Onları yakalayacağız, onlar kaçmış falan. Biz Bizans askeri, onlar Müslüman tarafı. Biz bunları ararken -arkamdaki bir manga askerle- altımızda atlar var. Böyle yarış atları, çok güzel atlar… Geldik bir tane ırmağın başına… Böyle baya büyük bir ırmak, bir tane de göl var. Yönetmen hazırladı. Bir kamerayı gölün bir tarafına koydu, bir tanesini de öbür tarafa koydu. Kamera çekecek. Yönetmen, suya dalacaksınız dedi. Bizim o jönlerimiz de suyun altına gömüldü. Onlar suya saklanmış -biz sahneyi biliyoruz tabi- biz de sudan geçeceğiz. Yönetmen; ‘Onlar suyun altından çıkacaklar karşınıza… Hasan, bu atı suyun içinde devireceksin…’ dedi. Yavuz (Selekman) ağabey, ‘Tamam.’ dedi. ‘Ben sudan çıkınca boynunu büker, deviririm…’ dedi… ‘Yavuz ağabey…’ dedim, ‘Boynunu bükmeyle bu at devrilmez…’ dedim. ‘Sen çok güçlü adamsın, pehlivan’sın ama bu at devrilmez…’ dedim. ‘Ben deviririm, sen bana bırak…’ dedi. İşte o, atı devirip üstüme atlayacak, aşağıya alacak beni, biz kavga edeceğiz. Diğer askerler de suya dalacak. Bir kavga gürültü olacak. Biz atla daldık içeri suyun içerisine. Şimdi su, atın üzengi’sinin altına geldi. Su derin. Biraz daha gittik. Ben atı devirdim. Yavuz ağabey bir atladı üstüme, atla beraber yan döndük. Ben de atı devirmeye gayret etmişim, kullandığımız formüllerle… At suyun içinde aniden yan döndü. Ayağım üzengiden çıkmadı… Yavuz ağabey atladı, ben atın altında kaldım… Yavuz ağabey atın üstünde, ben suyun içinde atın altındayım, ayağımı üzengiden çıkarmaya çalışıyorum… Ama üzengi sıkışmış çıkaramıyorum, boğulma tehlikesi geçiriyorum Yavuz ağabey hala atın üstünde beni arıyor, suyun içinde. Eğer 1 dakika veya 1,5 dakika daha sürse bu olay, boğulacağım… Nefes aldığım kadar dayanabildim. Ayağımı kurtardım. Ben atın yan tarafından kendimi bir attım dışarı… Yavuz ağabey atın üzerinde kalmış debeleniyor. Ondan sonra üzerime bir atladı. Beni bir daha gömdü mü suya… Nefessiz kaldım… ‘Yavuz ağabey boğuluyorum…’ dedim ama duymadı, bana yumruk salladı… Suya soktu, çıkardı, ben tekrar devrildim… Üzerime atladı, nefes alamıyorum, boğuluyorum. ‘Ağabey boğuluyorum…’ dedim bir daha… Baktım bunun bırakacağı yok, bunun suratına bir patlattım gerçekten… O da düştü suyun içerisine. Ben artık kalktım, doğruldum bir nefes aldım,  rejisör bağırıyor oradan; ‘Devam!’ diyor… Ben durdum, nefes almaya çalışıyorum, o ‘devam’ diyor. Yavuz ağabey sudan kalktı, bir daha üzerime atladı… Yani boğulacağım artık. ‘Ağabey boğuluyorum, boğuluyorum… Keselim artık…’ dedim. Sonunda sahne bitti… O boğulma tehlikesini atlattım, çıktık kenara, kendimi çayıra attım… Ağzımdan yüzümden sular fışkırıyor. Suları yutmuşum… Yani böyle tehlikeli bir sahne atlattım, en büyük anılarımdan biridir…

    O kadar büyük emekleriniz ve göstermiş olduğunuz çaba var ki sinemaya ben sizinle bu güzel röportajı gerçekleştirdiğim için çok memnunum Karakter Oyuncuları ile ilgili neler söylemek istersiniz ?

    karakter oyuncuları ile ilgili görsel sonucu

    Hasan Yıldız : Onlar Türk Sinemasına emek vermiş gerçek efsaneler ve büyük ustalar yani karakter oyuncuları olmazsa, bu kavgacısı olmazsa, sinema filmlerinin bir lezzeti olmaz figüranlar bile filmlerin tadı tuzudur.

    Halk sizi hala çok seviyor biliyorsunuz değil mi ?

    Görüntünün olası içeriği: 7 kişi, oturan insanlar ve masaHasan Yıldız : Onu biliyoruz hemde çok iyi. zaten 1970 ‘li yıllardan 80 ‘li yıllara kadar sokağa çıkamıyorduk rahat rahat dolaşamıyorduk halk başımıza birikiyordu imzalı resim isterlerdi o zaman. Şimdiki gibi değildi tabi şimdi herkesin elinde cep telefonu fotoğraf çekiyorlar. O zaman ise ben fotoğrafı cebimde gezdiriyordum yaklaşık 200 adet fotoğraf vardı cebimde fix her gün 200 adet resim dağıtıyordum. Hala da bu ilgi devam ediyor facebook üzerinden mesajlar, whatsaptan aramalar geliyor izleyicinin karakter oyuncularına büyük hayranlığı halen var ve bu çok güzel bir şey tabiiki. Onlar bizim başımızın tacıdır bizlerde onları çok seviyoruz onlar olmasaydı bizlerde buralarda olamazdık. Türkiye’deki sinema ve seyirci arasında özel ve seviyeli bir ilişki var.

    Görüntünün olası içeriği: 8 kişi, gülümseyen insanlar, oturan insanlar ve ayakta duran insanlarAranızda konuşuyorsunuzdur. Kameraya bir özlem var değil mi?

    Hasan Yıldız : Olmaz olur mu? Kolay değil. Hayatınızı o oyuncak ile oynamakla geçirmişsiniz. Yıllar olmuş hiç yüzünü görmüyorsunuz. Bu özlem bir oyuncuda hiçbir zaman bitmez. Bir dönem baş rol oynayan çoğu arkadaşım şimdi küçücük bir role bile hasret. İş yapmıyor, yapamıyor Kolay değil. Yılda hiç olmazsa bir iki iş yapmalılar. Tamam yaşları ilerledi dediğim gibi baba rolü, dede rolü de olsa oynamalılar. Sinema okulundan gelen ya da başka nedenlerle sinemaya giren oyuncular iş yapıyorlar. Yapımcılar, yönetmenler biraz duyarlı olmalı. İstemekle alakalı. Uzayda yaşamıyoruz istendiğinde bulabilirler. Örneğin Siz benimle konuşmak istediniz buldunuz ve konuşuyoruz.

    Görüntünün olası içeriği: 2 kişi, yakın çekimGörüntünün olası içeriği: 2 kişi, ayakta duran insanlarSıkıntılı dönemler yaşadınız. Keşke sinemaya girmeseydim,başka bir iş yapsaydım dediğiniz, pişman olduğunuz oldu mu?

    Hasan Yıldız : Hiç pişman olmadım. İnanır mısınız dünyaya gelsem tekrar yine oyuncu olurdum, yine bu işi yapardım. Çünkü bu iş bir tutku, bir sevdadır. Kanınıza bir karışmaya görsün bırakmanız imkansız.

    hasan yıldız oyuncu ile ilgili görsel sonucuŞimdiki filmler ile sizin döneminizde çekilen filmler arasında ne gibi farklar var?

    Hasan Yıldız : Çok büyük farklar var. Günümüz teknolojisi o zamanlar yoktu. Kapalı kutu negatif çekiliyordu. Bütün hataları, bütün iyileri Rejisör Küçücük vizörden görürdü. Yönetmen filmi kafasında çeker, oyuncu dersine iyi çalışır hata yapmazdı. Çünkü negatif pahalıydı hata yapma lüksümüz yoktu. Buna ramen çok kaliteli filmler çekilirdi. Şimdi olmadı bir daha, olmadı bir daha. Şimdi oyuncu da hata yapsa sorun değil. Tekrar çekiliyor. Yönetmenler 4-5 asistanla çalışıyor.

    hasan yıldız oyuncu ile ilgili görsel sonucuSon olarak neler söylemek istersiniz sanatsal faaliyetler takipçilerine ?

    Hasan Yıldız : Şimdi okuyanlara söyleyeceğim bir şey, yani bu işe meraklı olan gençler, eğer gönül vermiş iseler, kalben bu işi seviyorlarsa bu işi yapacaklar. Yok, ben şöhret olacağım, artist olacağım diye bu işe girmek istiyorlarsa, şöhret için, isim için, hiç girmesinler. Ama burasında (kalbinin olduğu yeri gösteriyor) varsa, kalbinde varsa, o zaman bu işte saygıyla, sevgiyle, herkese saygılı, iş terbiyesiyle çalışsınlar. Bir sahnede, bir dizide oynayınca, onlar sanıyor ki hemen şöhret olacağım. Biz 50 senedir şöhret olamadık, 50 senedir şöhreti yakalayamadık… Bir de iş terbiyeleri olmalı… İşe çağırdığı zaman, en az iş saatinden bir yarım saat, 15 dakika önce tarif edilen yerde bulunmaları lazım. Benim tavsiyelerim bunlar.

    Çok teşekkür ederim. sanatsal faaliyetler takipçileri ve kendim adına

    Hasan bey  bu güzel sohbet için bizi kırmadınız.

    Hasan Yıldız : Rica ederim. Tüm sanatsal faaliyetler takipçileri’ne, tüm sinemaseverlere selamlar, saygılar.

    Genel Yayın Editörü : MURAT KARAKAŞ

     

    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz

    Yeni İçerikler