Kosta Kortidis’in kaleme aldığı Kosta Kortidis, Ali Karagöz, Özdemir Çiftçioğlu, Merve Akaydın’ ın başrollerini üstlendiği. Yönetmen koltuğunda Kosta Kortidis’in bulunduğu yine bir başyapıt olmaya aday olan bir tiyatro oyunu Bandırma Vapuru yorumu ile karşınızdayım. Dün akşam Grand Pera Emek Sahnesi’inde Tiyatro severler ile buluşan oyuna . Bizde sanatsal faaliyetler olarak izlemek için davet edildik.
Öncelikle Kısa bilgiler vererek başlayalım.
Bandırma Vapuru; 1878 yılında İngiltere’de yük ve yolcu taşıma gemisi olarak 279 grostonluk kapasite ile inşa edildi. Geminin ilk sahipleri Dussey and Robinson adlı şirkettir. Bu şirket gemiye Torocoderto adını vermiş ve gemiyi 5 yıl çalıştırmıştır.1883 yılında Yunanistan’da bir şirkete satılmış ve Kymi adını alarak çalıştırılmaya başlanmıştır. Daha sonra Yunanistan’da başka bir firmaya satılmış, 12 Aralık 1891 tarihinde bir kaza sonucu batmış ve aynı yıl tekrar yüzdürülmüştür. Ve nihayetinde gemi, İstanbul’da bir firmaya satılmış ve kaydı İstanbul Limanı’na alınmıştır. Gemiye Türk bayrağı çekilerek adı Panderma olarak değiştirilmiştir. Bandırma Vapuru, Panderma adıyla Marmara Denizi kıyılarında Tekirdağ, Mürefte, Şarköy, Karabigah ve Erdek arasında yük ve yolcu taşımacılığı için kullanılmıştır. 1. Dünya Savaşı’nın kaybedilmesi ile Osmanlı Devleti parçalanmaya başlamıştı. Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmış ve anlaşmanın ağır koşulları uygulanmaya başlanmıştı. İşgal kuvvetlerinin donanması İstanbul’a girmiş ve Mustafa Kemal Paşa ile arkadaşları bu olaydan çok etkilenmiştir. Bu sırada işgal kuvvetleri Samsun dolaylarında asayişin bozulduğunu, orada yaşayan Türklerin Rumlara saldırdığını iddia etmekteydiler. Ve derhal müdahale edilmez ise işgal kuvvetlerinin buraya müdahale edeceğini söylemekteydiler. Çanakkale Savaşı ile halkın sevgisini ve saygısını kazanan Mustafa Kemal Paşa, Samsun’da asayişi sağlamak amacı ile Osmanlı Devleti Hükümeti tarafından görevlendirildi. Bandırma Vapuru Mustafa Kemal ve arkadaşlarını Samsun’a götürmek için hazırlandı. Zorlu deniz şartlarına dayanabilecek bir gemi değildi. Ancak onlar yılmadılar. Gemi kaptanının da özverisi ve başarısı ile 18 mayıs pazar günü akşam saatlerinde Samsun Limanı’na ulaştı. Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919 Pazartesi günü Samsun’a ayak bastı ve daha sonrasında burada halka seslenerek Milli Mücadele’yi tam manası ile başlattı.Bu oyun bize ne söylemek istiyor… Siz değerli tiyatro severler ve sanatsal faaliyetler takipçileri için oyunu kendimce yorumlamak istiyorum;
Teatro Rudius tarafından hazırlanan bir 100. yıl projesi yorumun başında da söylediğim gibi belgesel değil saygı duruşu niteliğinde… Ülkemizin önde gelen ödüllü oyun yazarı Kosta Kortidis oyun öncesi yapmış olduğumuz röportajımızda “Bu oyun bir belgesel değil elbette kurgu ile süslendi” şeklinde konuştu röportajımızı da ilerleyen zamanlarda buradan paylaşacağım. Etnik kökenden her türlü insanın milli mücadeleye katılmasının yanı sıra, hayatını Türk milletinin onurlu bir hayat sürmesi için adamış bir deha, Türk milletinin en büyük gururu Mustafa Kemal Paşa ve bu milli mücadele de yer alan, her şeyini veren kahramanlarımıza olan borcumuzu ödeyebildik mi veya ödeyebilir miyiz’i bize sorgulatıyor. Vatan sevgisini, bu vatanın nasıl fedakarlıklarla kurtulduğunu, Atatürkün rolünü ne zorluklarla bu milleti ayağa kaldırdığını o akıl almaz direncini, vatan sevgisini, inancını, kahramanlığı hatırlatıyor tekrar biz tiyatro severlere. Biraz tarihi gerçek belgelerden alıntı yapıyor biraz da hayal gücü ile harmanlıyor. Hani “duvarların dili olsa konuşsa” derler ya vapur dile geldi konuştu bizimle daha fazla detaya girip heyecanını kaçırmak istemiyorum.
Oyunculukları kendimce yorumlamak istiyorum;Özellikle oyunun yazarı ve yönetmeni Kosta Kortidis, general refet Bele rolü ile ustalığını konuşturmuş ve gönüllere taht kuracak bence.
Devamında Ali Karagöz, Mustafa Kemal Paşa ve aynı zamanda bir yazar olmak üzere iki farklı karakter olarak çıktı karşımıza (Aslında ikincisi bir karakter ilki gönüllerimizin kahramanı) oyunculuk performansı takdire şayandı. Özdemir Çiftçioğlu; Çok mütevazi, mükemmeliyetçi ve fevkalade nazik bir insan kendisi oyunda dükkan sahibi olarak çıktı karşımıza ve bizi mest etmeyi başardı. Akın Kaplan – Aslı Çelebi öğrenme yetileri yüksek eğitimlerini başarılı bir şekilde tamamlamış iki değerli isim, sahneye çok yakıştıklarını düşünüyorum arkadaşlarımın. Merve Akaydın; Fikriye hanım rolü ile (Düşmana karşı Türk direnişini başlatan gazi Mustafa Kemal Atatürk’e destek olmaya çalışan koca yürekli kadın) karşımıza çıkan çok güzel bir kadın. Güzel derken hem yüz hem de tavır güzelliğinden bahsediyorum. Enerjisi çok yüksek. Muharrem abinin (Muharrem Fındıcak) ve sahnedeki seyircilerin (bende dahil) gözlerini doldurdu. Geri kalan bütün oyuncular seçildikleri rolleri ile mükemmeldi gerçekten rollerin üstesinden çok iyi gelmişler. o dönemin ruhunu, zorluklarını, azmini, fedakarlıklarını, iyiliklerini ve kötülüklerini her biri o kadar güzel yansıtmış ki izlerken duygulanıyorsunuz.
Gözlerimi dolduran, tüylerimizi diken diken eden, gururlandıran bir oyun. Mutlaka ve mutlaka gençlerimiz izlemeli. izleyin izlemezseniz çok şey kaçırırsınız.
Genel Yayın Editörü : MURAT KARAKAŞ