” Doktor, ben iyi değilim
Bana iki tertip İzmir yaz.
Yüreğim darda, bozgundayım
Tütünüm acı tütmekdeyim
Çatalkaya’nın dumanı gibi
Bak benzim külbeyaz…”
1950’li yıllardan birinde, ılık, eski bir günbatımında İzmir’de…diyelim, sahaf dükkanlarının olduğu bir çarşıdaydık.Kukla dükkanı, antikacı, kitapçı…uzakta belli belirsiz bir keman sesi.
Lavanta mavilerine eşlik eden bir şarkı…
Orada burada film afişleri.”Camille”, “Dudaktan Kalbe”, “Bekarlık Sultanlıktır”, “Horoz Nuri”, “Messalina”…
Muzaffer Tema, Mesiha Yelda, Filiz Akın, Mualla Sürer, Yılmaz Duru, Vahi Öz, Robert Taylor, Greta Garbo fotoğrafları…
Nurhayat’ın gözleri ne renkti ? Mavi mi ?
” Maviydi bisikletim. Alman malıydı. Hey yavrum hey, kuşlar gibi uçardı. Elden düşme değil, acentadan almıştık. Didonu elimde, Hisarönü’nden dönerken eve, deliler gibi sevinçliydim.
‘Aslan babam’ dedim, ‘güzel babam sağol!’
‘Sen asıl kardeşine teşekkür et,’ diye gülmüştü babam.’O getirdi bunu sana.”
Gramofon, körüklü radyo, tozlu boy aynaları, plaklar…Yıldız Mecmuası.Çeşmeli Hasan Gazozu.
Birden indiriveren bahar yağmuru.
Osman’ın neden babasıyla bir fotoğrafı yoktu ? Evet, neden ?
Peki ya, kalbinin çavlanında bin parça olan, umutları, sevinçleri miydi sadece ?
- Osman gel birebir bir şey yiyelim seninle!
Pastahaneye girdik Babamla karşılıklı oturduk. Yandaki camlı dolabın içinde çeşit çeşit
tatlılar pastalar vardı.
- Ben tulumba tatlısı yiyeceğim dedim –
— Ben de şu üstü nar taneli
aşureden.
Garsona söyledik istediklerimizi getirmeye gitti .
- Ha baba? Anlatmayacak mısın?
- Neyi?
- Dedemi…
- Neresinden başlasam bilmem ki …
Necdet Koyutürk’ün ” Papatya ” tangosu…iki adım sağa, bir adım sola.
” Papatya gibisin beyaz ve ince…”
Sahi, Nurhayat’ın gözleri ne renkti ? Mavi mi ? Nasıl bir mi ama ?
Herşeyden önce belirtmeliyim ki; Dinçer Sümer’in yazdığı, Ersin Umulu’nun yönettiği, Çağrı Büyüksayar’ın yaşar kıldığı ” Maviydi Bisikletim “, günlerce ne kelime, senelerce belleğimizde kalacak bir piyes olmuş.
Çağrı Büyüksayar, hemen hiç abartıya kaçmayan yorumuyla sahne üzerinde gerçekleştirilen her detayın bir manası olduğunu vurgularken, izleyiciyle doğru bir duygusal bağ kurabilmiş.Belli ki canlandırdığı karakteri çok iyi tartmış, tanımış.Ve hepsinden önemlisi dördüncü duvarı yıkıp geçmiş.Bir klişe değil, karakter yaratmış.Zor, hayli tuzaklı bir rolde olabildiğince doğal, yalın, denetimli,etkili bir oyunculuk sergilemiş.Özellikle Osman, Okul Müdürü Hayri ve Yüzbaşı’lı sahnede başarısıyla göz dolduruyor.
Ersin Umulu, ” Medea “, ” Bir Yıldız Seç Kendine “, ” Yedi Tepeli Aşk “, ” Dört Kişilik Bahçe ” , ” Bak Bizim Şarkımız Çalıyor “, ” Maskeliler “, ” Oscar ” ın ardından bu defa ” Maviydi Bisikletim “i yönetmiş.
Bilirsiniz, tekste geçen olaylara ve karakterlere üstünkörü bakmayan, derinlemesine inen bir yönetmendir Ersin Umulu.Sahne üzerindeki durumları, oyuncuların doğallığını, duygu yelpazesi içindeki gidiş gelişleri, estetik uyumu her zaman ön plana çıkartmış, tekstle içsel bağ kurmayı ve izleyiciyle ortak bir hayalde buluşmayı her defasında başarmıştır.
Yönetmen ve oyuncunun ” Bak Bizim Şarkımız Çalıyor ” ile başlayıp, ” Oscar ” ile devam eden beraberliği bu defa da ” Maviydi Bisikletim ” de yeni bir doruğa erişiyor.
Doğa Gençalioğlu hem keman çalıyor, hem Nurhayat’ı var kılıyor sahnede… başarısıyla oyuna çok şey katıyor.
Son dönem sahnede şiddet ve en galiz küfürlerinin havada uçuştuğu, pek çok in your face ( yüze vuran ) tarzı tiyatro örneklerini izleyip, ” Maviydi Bisikletim” in nezahat dolu, estetik, latif, izleyiciye yepyeni duyarlıklar armağan eden, adeta, nasıl tanımlasam şimdi, aurasıyla, metni, dekoru, rejisi, nüanslı, zengin oyuncu performansı, ışığı, kostümü, müziği ile sarıp sarmalayan, kalitesi yüksek, rüzgarı güçlü, üst düzey bir eser oluşu bende mutluluk hissi uyandırdı. Oyun boyunca alkış avcılığı yapılmıyor, hemen her repliğe, en az iki, üç küfür, argo sözcük, saçma sapan espriler yerleştirilmemiş, daha ne olsun ?
Biliyorum, gerçek tiyatro sanatını özlemiş seyirci bu oyunu izlediğinde nane şekeri yedikten sonra üstüne su içmişcesine ferahlıyacak, mutlu olacak.
” Ve anılar hayatın ziynetleridir
Eski gümüş kemerler , elmas küpeler gibi
Aşklarım , anılarım ve İzmir
Ya has bir ipek gömlektir benim için
Ya da bir taş plak şimdi
Doktor bana iki tertip İzmir yaz.”
Yapım : İBBŞT Dramaturg: Hatice YURTDURU Müzik: Sinan Arslan Dekor – Kostüm Tasarımı: Ayşen Aktengiz
Hareket Düzeni: Özge MİDİLLİ Işık Tasarımı: Murat İŞÇİ Efekt Tasarımı: Yunus NALCI
Yönetmen Yardımcıları: Gülsüm ALKAN, Buğra Can ILDIRIŞIK, Asrın Gurur KUYUCAK Dış Ses: Esin Umulu
Suflör: Özer KÖSE
Dekor Uygulama: Cihan AŞAR
Kostüm Uygulama: Onur UĞURLU Keman : Doğa GENÇALİOĞLU
Işık Realizatörleri:Levent AKIN, Uğur YILMAZ
Efekt Uygulama: Umut YÜZBAŞIOĞLU
Sahne Terzileri: Ziya YILMAZ
Sahne Kuaförü: Hüseyin BORA
Aksesuar Sorumluları: Ramazan TÖNGEL, Tunahan ALTUN
Sahne Teknisyenleri: Emrah ÖZTÜRK, İsmail AYDOĞAN, Yılmaz SALMAN
Fotoğraflar: Sadi AYAN
Afiş Tasarım: Aleyna YAŞAR
Broşür Uygulama: Koray GÜN
Türk yazar ve araştırmacı
Pınar Çekirge