Bir gün bir arkadaşınızın (Gökmen Yıldız) daveti üzerine bir film (Deli Seyit) galasına gidiyorsunuz ve orada oyunculuğu ile dikkatinizi çeken biri bir anda hayatınızın başköşesine oturuveriyor. “Yeni bir insanla karşılaşıp o insanı hayatımıza dahil etmemizin altında bizim bile fark edemediğimiz kozmik sebepler yatıyor”. diyor bilim insanları. Orasını bilemem benim uzmanlık alanım değil.Benim uzmanlık alanım editörlük.film galasında oyunculuğunu sevdiğim o güzel insan bir anda bana arkadaşlık abilik ediverdi kimden mi bahsediyorum?Usta oyuncu Muharrem Fındıcak’tan. Son dönemin en kaliteli oyuncularından biri kendisi bana göre. Kendiyle barışık, mutlu ve keyifli bir kişiliğe sahip. Öncü dünya görüşü ile hayata pozitif yaklaşmayı bilen usta oyuncu Muharrem Fındıcak ile samimi bir sohbetin kapısını araladık. Hazırsanız başlıyoruz
Muharrem Fındıcak kimdir sizi biraz taniyabilirmiyiz?
“1966 bursa doğumluyum. Evliyim 25 yaşında bir oğlum var.Yaklaşık otuz üç yıl inşaat sektöründe çalıştım, emekli oldum, 2014 yılında da oyunculuk sektörüne adım attım. Figürasyon olarak sektöre girdim. Elimden geldiği kadar en güzelini yapmaya çalışıyorum. Bazen bana gittiğim setlerde… Oyuncu olarak mı geldin dedikleri zaman ben kendime hiç bir zaman oyuncu diyemem diyorum. Çünkü bu mesleğe yıllarını vermiş ustalarımız ben oyuncuyum demedikten sonra bizim deme şansımız zaten yok bana göre. Başta da söylemiş olduğum gibi Elimden geldiği kadar en güzelini yapmaya çalışıyorum takdir sizlerin”.
Bu arada şu anda bir sinema filmi projesi hazırlığı içindeyim 2 Aralık da İstanbul Şile Ağva ‘da başlayacak olan 2020 yılının en iddialı Ülkemizde bu güne kadar çekilmemiş “Korku Takvimi… Kestik” filminin okuma provalarını geçtiğimiz gün 4. Levent’de gerçekleştirdik. Senarist Esma Şevik’in senaryosunu yazdığı,Yunus Şevik’in yönetmenliğini üstlendiği sinema filminde benimde hatrı sayılır bir katkım olacak. Nevin Efe, Nihat Yılmaz,Melisa Seda, Beritan Erdal Ayna,Rümeysa Sarıaslan,Zafer Koral, Oktay Uncu ile 2 Aralık da İstanbul Şile Ağva ‘da start vereceğiz kısmetse.
Şu Anda Çıplak Vatandaşlar Oyununda Oynuyorsunuz. Daha Önce De Duru Tiyatroda Çalıştığınızı Biliyoruz. Oyundan Kısaca Bahsedebilir Misiniz? Oyunu Kısaca Özetlemek İsteseniz Neler Söylersiniz?
“İngiltere’de Margaret Thatcher döneminde geçiyor. Simon Beaufoy’un yazdığı, dilimize Şükran Yücel’in çevirdiği, ülkemizde de Anadan Doğma ismiyle daha önce vizyona giren komedi filmi ‘Full Monty’nin tiyatroya uyarlaması olan Çıplak Vatandaşlar oyunu… Yönetmenimiz Laçin Ceylan. Oyun da Cansel Elçin ve Reha Özcan’ın yanı sıra ; Erdal Uğurlu, Alican Altun, Bedir Bedir, Sedat Mert, Yusuf Vardar, Suna Yıldızoğlu, Dilşad Çelebi, Burcu Görek, Adıhan Şentürk, Süleyman Arda Eminçe, Nur Dilara Gül, Ebru Sarıtaş, Oğuz Edis gibi Çok çok değerli arkadaşlarımız da var. 16 kişilik bir kadroya sahibiz. Oyunun konusu kısaca şöyle; Margaret Thatcher döneminde özelleştirmeden dolayı kapanan bir çelik fabrikasında çalışan işçilerin hepsi zor durumda. Nafakasını veremeyen, kredisini ödeyemeyen, tefecilerin peşinde oldukları kişilerin çıkmazdayken çareyi striptiz kulübünde görüyolar. Biz de neden yapamayalım diyorlar. Paraya ihtiyaçları var.Normalde hiç yapılmayacak bir şey aslında hani hepsinin karakteri farklı. Niye olmasın diyerek bu işe giriyorlar… konu kısaca bu… Ben orada Reg isimli orta yaşlı bir karakteri canlandırıyorum… Çaresiz vaziyette afişi görüp giriyorum elemelere soyunmaya başlıyorum. Yaş gereği yapamayacağımı anlıyorum. Özür diliyorum. Ayrıca aynı karakter ile işçi bulma kurumunda da varım. gerçek anlamda çok severek rol aldım. inanılmaz bir oyun benim için de çok değişik bir deneyim oldu. İnşallah böyle devam eder”.
Tiyatro Seyircisinin Durumu Nasıl Sizce Diye Sorsam?
“Yaraya tuz basmış olursunuz. Genel olarak özel tiyatrolar açısından baktığımızda durum vahim. Şehir tiyatrolarında biraz daha iyi mesela kasım başıydı Haldun Taner’in önünde kuyruk vardı. Çok hoşuma gitti… devlet tiyatrolarının hepsi ödenekli tiyatrolar sonuçta onlarda bir sıkıntı yok… Ama özel tiyatrolara gelince salon bulmak, bir de çok kişi oyuncu olduğu zaman o da ayrı bir sorun. Dekorunuz ayrı problem oluyor… Yani şimdi şöyle diyelim özel tiyatrolarda bilet fiyatları çok yüksek diyecek haklı olarak seyirci… Ama başka seçenek de yok açıkçası… Çünkü bizim başka ödeneğimiz yok. Her şeyimiz seyirci. Bizim oyunlarımız güzel geçiyor. İnşallah daha da güzel olacak ama”.
Seyirci Bu Son Oynadığınız Oyunda Neyi Özellikle Yakalamalı Ve Anlamaya Çalışmalı?
“Kendisine bir çıkış yolu arayan insanların hikayesi;seyircimizin ona odaklanmaları lazım… Belki de finalden dolayı herkes farklı bir şeyler çekmiş olacaklar. Ama ben isterim ki özellikle şunu anlasınlar… Oradaki çaresizlik. Nafakasını ödemek isteyen var, kredi kartı borcunu ödemek isteyen var ki… günümüzde de hala geçerli bu durum bu. Bire bir bu oyunda kendimi buluyorum. Niye derseniz emekliyim, çalışmak zorundayım, kredi kartı borçlarım var, oyundaki karakterin de kredi kartı borçları var. Hatta biz Elçin hoca ile ilk konuştuğumuzda dedim hocam sanki bana yazılmış bu oyun. Bire bir her şeyi yaşıyorum burada”.
Tiyatronun Rolü Günümüzde Nedir Sizce Desem?
Tiyatronun rolü aslında şöyle söyleyeyim yani… Seyircisine, kendi yaşantısında bilmediği şeyleri, yani daha çok bilmekten kaçındığı gerçekleri göstermekle yükümlüdür.Ustalarımız gittikten sonra hiç kalmadı. Onu yapan Levent Kırca, Nejat Uygur,Yıldız kenter hocamız, Devekuşu Kabare gerçi Metin Akpınar Allah uzun ömürler versin duruyor tabi ama Zeki Alasya yok. Duayenler gidiyor yeri dolmuyor maalesef. Yani diyeceğim halkın dertlerine tiyatro derman olmaz ama en azından halkın sesi olmak zorunda. Ama şimdi buna günümüz siyaset anlayışı izin vermiyor. Bu da acı bir şey. Geçmişteki siyasiler yok şu anda. Üzülüyorum.
Boş Zamanlarınızı Nasıl Değerlendiriyorsunuz?
“Şu sıralar pek boş zamanım yok ama kitap yazıyorum, kitap okuyorum mümkün olduğu kadar… Bir de yabancı dizi ve sinema seyrediyorum çünkü ben aynı zamanda seslendirme dublaj eğitimi de aldım Federal Film Akademi’den Kadir hocamızdan. Çok değerli hocalarımız var zaten Federal Film Akademi’de. Oradan dublaj konusunda da eğitim aldığım için hem oyunculuğumu pekiştirmek hem dublaj konusunda ne yapabilirimi görmek amaçlı…Kitap yazıyorum üç iki bir kayıt adı altında… Diyeceksiniz ki 2014 yılında bu sektöre başladınız. 5 yıl oldu 5 yıl içinde ne oldu da kitap yazıyorsunuz?… 5 yıl benim için çok dolu dolu geçti çünkü figürasyonluk ile girdim bu sektöre… Bana ilk 10 nisan 2014te abi trafiktesin dediler. Ben trafiğin ne olduğunu bilmiyorum. Trafikte bir gezilecek dolaşılacak zannediyorum. Meğer oturma kalkma yürümeye trafik deniyormuş. Orda öğrendim. Ötesiz İnsanlar. Öyle başladı bugünlere geldik çok şükür ama çok büyük şansım çok güzel hocalarla çalıştım. Yani Çağan Irmak ile çalıştım, Derviş Zaim ile çalıştım, Eriş Akman ile çalıştım. Yabancılarla çok çalıştım. Hemen hemen 6 projede İranlılarla, 4 projede Afganlılarla, 1 projede Almanlarla çalıştım, İtalyanlarla dizi projesi vardı. Onlarla çalışmak ayrı bir şey katıyor size. Almanlardaki iş disiplini çok çok özür diliyorum bu sektörde kimsede yok”.
Güne Başlamanın En İyi Yolu Nedir Sizin İçin?
“Ben o yönden çok şanslıyım. Otuz yıl olacak 89’da tanıştım eşimle ona zaten burdan sevgilerimi de gönderiyorum. Eşim benim her şeyim. Bunu başta söyleyeyim. Benim bugün burada olmamın en büyük sebeplerinden biridir. Her türlü desteği var. Kıyafetimden tutun çünkü dizilere giderken bile kıyafetimi hazırlarım yedek de götürürüm ama hiç bir zaman yedek kullanılmaz.Evde 3 kedimiz 1 köpeğimiz ile beraber yaşıyorum. Onlar var hayatımda onlarla güne başlamak muhteşem oluyor.
Onlara hayvan diyemiyorum da. Çok güzel canlılar. Bir çok insandan çok değerliler benim için bilhassa belirtmek isterim. Ben gelmişim gece üç bile olsa onu çıkarırım dolaşırız. O yorgunluğa rağmen ve tüm yorgunluğumu alır. Bütün negatif enerjimi alır. İyi ki hayatımda varlar”.
Aşk, politika,hayat,savaş kısaca size ne ifade ediyor?
“Aşk muhteşem bir duygu.. Günümüzde aşk deyince bir çok şekli var bana göre… İnsan sevgisinden tutun, ilahi aşka kadar gidiyor. Aşk dendi mi sevgi olması lazım. Hayatımdaki insanlar aşkla seviyorum gerçekten onları. Politika derseniz günümüz politikası bana çok yapmacık geliyor. Dünya öyle zaten dünya da yapmacık geliyor. Keşke diyorum mesela bizi kadınlarımız yönetse hem politika daha güzel olur hem savaş olmaz. Savaş dediğiniz zaman aç gözlü bir dünyada yaşıyoruz savaş kaçınılmaz oluyor. Bunca aç gözlülük varken savaşın kaçınılmaz sonucu. İşin ilginç yanı bu dünyada hem silah fabrikalarının hem ilaç fabrikalarının aynı kişilerde olması zaten dünyanın ne halde olduğunu da açıklıyor. Keşke olmasa ama aynı şeye geliyoruz günümüz insanı aç gözlü kendi sonumuzu hazırlıyoruz. Dünyanın sonu geliyor diyeceğim maalesef. Çok kötü bir tabir olacak belki de hani dünyamı kararttın derler ya böyle toparlayamadım ama savaş çok acı bir şey keşke olmasa ama dediğim gibi işte çıkarlar işin içine girince, aç gözlülük girince savaş da kaçınılmaz oluyor. Kimsenin umurunda değil… insanlar ölmüş çocuklar aç kalmış… Keşke olmasa diyorum ama böyle bir dünyada yaşıyoruz. İnşallah düzelir. Hayat,Benim hayat felsefem sevgi üzerine kurulmuştur. İnsanları severim tüm canlıları severim. Yaradılanı yaradandan ötürü sevmek ve hiç birine de zarar gelsin istemem. Bunca olumsuzluğa rağmen diyeyim yaşamaya çalışıyoruz. Nefes almak çok güzel inşallah son nefesimize kadar da iyi bir insan olarak yani yaşamak var bir de arkanızdan beddua edilerek gitmek var. inşallah arkamızdan iyi bir insandı dedirtiriz…En büyük isteğim cenaze namazında hoca sorar ya nasıl bilirdiniz diye işte iyi bilirdik denildiği zaman onun öylesine değil de içten ve kalpten söylenmesi tüm dileğim öyle bir insan olarak gitmek isterim”.
Dipnot… Yapmış olduğumuz bu röportaj 24 kasım günü gerçekleşti. İnsanları bireysel karantinaya zorlayan korona salgını öncesi Muharrem abi şu anda evinde ve size evinizde kalın çağrısı yapıyor.
Dışarı çıkma!
Kendini, Sevdiklerini, Komşularını tehlikeye atma!
Evde Kal Türkiye.
Genel Yayın Editörü : MURAT KARAKAŞ