More
    Ana SayfaHABER‘DOGMA 95 KURALI VE BEŞ ENGEL FİLMİ ANALİZİ'

    ‘DOGMA 95 KURALI VE BEŞ ENGEL FİLMİ ANALİZİ’

    Sinema’nın 1895 yılında Lumier Kardeşler tarafından yapılan ilk filmi, Bir trenin gara girişi ile doğmasından bu yana farklı farklı yorumlar ve tezler ortaya atıldı. Her bir yönetmen kendilerine özgün bir ‘sinema dili’nin olmasını isteyip aynı zamanda da birer öncü olmak istediler. Ancak belirtilmesi gereken bir husus var ki o da; Sinemanın bir dil olmayışıdır. Bunu Doç.Dr. Cengis Asiltürk’ün sözleriyle ifade edebiliriz. Asiltürk der ki: “Sinema bir dil değildir. Sinema filmleri, evrensel sinema dilinin ürünleridir.” Tabii ki kendisi dil olan filmler de var. Potemkin Zırhlısı, Endülüs Köpeği gibi… Sinema hakkında her telden farklı bir ses çıkar. Kimileri sinemanın bir ekip işi olduğunu söylerken kimileri yönetmeni adeta bir tanrı olarak görür. Doğruluğu tabii tartışılır. Ve tartışılmaya da müsaittir. Benim bugün değinmek istediğim konu Sinemada çok önemli bir yere sahip olan ‘Dogma – 95’ kuramıdır. Neden bu kuramı seçtiğimi yazımın devamında çok daha iyi anlayacaksınız. Önce sizlere kuramın ne olduğundan söz edip daha sonra yalın bir şekilde Dogma- 95’ten söz edeceğim. Hemen ardından Dogma – 95 kuramı için oldukça önem taşıyan bir filmin, Lars Von Trier’in Beş engel isimli filminin analizini yapacağım. Ve tabii ki Dogma – 95 ile arasındaki bağlantıyı bu şekilde anlayacağız. Sinema tarihinde çok önemli kuramlar vardır. Alman dışavurumculuk, Avangard, Rus biçimci akım, İtalyan yeni gerçekçiliği… Ve daha niceleri. Kuram aslında nedir ? Dogma – 95 nedir ? Neden Beş Engel filmi ? Hepsini yalın bir şekilde ve maddeler halinde birlikte öğreneceğiz.

    KURAM NEDİR ?

    Günlük kullanımda da sıklıkla ismini rastladığımız kuram, aslında anlayış kazandırmak için kullanılan bir yöntem olarak bilinmektedir (İ.İ.E.) Kuramın asıl amacı ‘ Neden? ’ sorusuna yanıt vermesinin yanı sıra sanatta veya bilimde birer yol göstericidir. Karanlık bir yolda yürürken cebimizde bulunan fenerin bize ışık olması gibidir. İspat edilmediği için henüz gerçek değildir. Ancak ispat edilirse gerçeğe dönüşebilen bir kavramdır. Bir kuramın kabul edilebilmesi için bir tezi ve anti tezi olması gerekir. Tabii ki ispatlanması için bir çaba gerekmektedir. Sinema tarihine dönecek olursak, 1910 yıllarda ortaya çıktı. Sinema sadece bir eğlence unsuru olarak görünüyordu ancak farklı görüşlerde ortaya atılmaya başlanmıştı. Sinemanın bir sanat olarak görülmeye başlanması ile kuram ile sinema arasındaki iletişim doğrudan başladı diyebiliriz. Eisenstein, Pudovkin, Vertov gibi isimler Sovyetler Birliği’nde biçimci bir kuram koyarken, Kracauer ve Bazin gerçekçi bir anlayış öne sürdüler. Avangard, Dışavurumculuk, yeni gerçekçilik…. Ve Dogma – 95. Birçok kuram ortaya atıldı. Biz bu kuramların arasından en çok merak edileni ve sinema için de oldukça farklı bir yere sahip olan Dogma- 95 kuramını inceleyeceğiz.

    DOGMA – 95 KURAMI NEDİR ?
    Sinemanın nasıl olması gerektiğine ilişkin çeşitli varsayımlar vardır. Peki sizce sinema nasıl olmalıdır ? İzleyiciye nasıl yansıtılmalıdır ? Beyaz perdeye yansıtılan o görüntülerde izleyiciye yansıtılmak istenilen olay, mesaj görüntü aracılığıyla doğrudan mı yoksa dolaylı yoldan mı anlatılmalıdır ? Yoksa diyaloglar görüntünün yetmediği yerde kurtarıcı bir tutum sergileyerek bu görevi üstlenir mi ? İşte tam bu soru işaretlerinin zihnimizde canlandığı esnasında Dogma – 95 ile karşılaşıyoruz. Nedir Dogma – 95 ?
    Özgürlükçü bir yaklaşımı ele alır. İçerisinde sınırsız olasılıklar bulundursa da mutlaka bir çıkış yolu vardır kendisinin. Bir illüzyondur aslında. Peki bu özgürlükçe yaklaşımla ifade edilmek istenen nedir ? Belki de yaratıcılığın önüne soyut bir çit konuluyor ve bu kuram ile o çiti yok edip tamamen sınırların ne kadar zorlanabileceği gösteriliyordur. Sadece kendi içinde değil günümüz sineması ve yeni yönetmenler için de bir farkındalık yaratan bir kuramdır Dogma-95. Sorguladıkça adeta Harry Potter’daki ruh emici gibi kendine çeker insanları. Bu kuram insanları gerçeğe yönelmeleri için bir davettir aslında. Lars Von Trier ve Thomas Vinterberg’in öncülüğünde ortaya çıkan bu kuramda sinemanın gerçek gücü tekrar hatırlanıp sinemanın geleceğinin değişmesi hedeflenir. Biraz daha derinlerine inelim ve kuruluşundan söz edelim.

    DOGMA – 95 KURAMI NASIL ORTAYA ÇIKTI ?

    Dogma 95 kuramı, 13 Mart 1995’te Danimarka’ da Thomas Vinterberg ve Lars VonTrier’in fikirleriyle ortaya çıktı. Ticarileşen sinemanın önüne somut bir çit koymak için ortaya çıkardıkları bu kuramı Vinterberg ve Trier şu şekilde ifade ederler “Sinema sanatında hikaye anlatım tarzının ve oyunculuğun tekrar ön plana çıkarılıp özel efektlerin ve yapay etkenlerin tamamen sinemadan uzaklaştırılmasıdır.” Sinemada bir tartışma yaratan bu kuram Şölen ve Aptallar gibi filmlerin daha önce görülmeyen tarzı sinemaseverleri büyülü bir yolculuğun içerisine sürükledi. Dogma – 95 ile düşük bütçe ve sınırlı donanımlarla da son derece kaliteli bir eser ortaya atılabileceğini öngörerek çok para harcamanın filmin güzel olacağı algısından uzaklaştırdılar.
    Tabii ki bu kuram 90’lı yıllarda ani bir kararla ortaya çıkmadı. Esintilerini 50’li yılların sonu ve 60’lı yılların başında, yönetmeleri de etkisi altında bırakan Fransız Yeni Dalgası ile görmeye başlamıştık. Benzer noktalarını doğrudan görebiliyoruz. Dogma – 95 kuramı da tıpkı yeni dalga gibi yönetmenin özgürlüğünü ve hikaye anlatımına esas kılan bir kuramdır. Aynı zamanda gerçeğin yerini tutan, ispatlanana dek gerçek gibi kabul edilen tezi ve anti tezi olan bir kuram olduğunu da ifade edebiliriz. Dogma – 95 bir harekettir.
    Thomas Vinterberg ve Lars Von Trier’in yazdığı bir manifesto ile ona eşlik eden bir yeminle başlar. Fransız yönetmen François Truffaut’un 1954 yılındaki kitabı The Sinema’nın içinde yer alan makale ile de oldukça benzerdir. Oradan bir alıntı yapmıştır. Bu kurama dahil olmak isteyen yönetmelerin bir sadakat yemini etmeleri ve bu 10 kurala sahip olmaları gerekmektedir. Peki nedir bu 10 kural ? Hadi bakalım…

    1. Çekimler stüdyo dışında yapılmalıdır. Sahne donanımı ve setler içeri taşınmalıdır.(Hikaye özel bir sahne donanımı gerektiriyorsa, stüdyo dışında bu donanıma uygun bir mekan seçilmelidir.)
    2. Ses ve görüntü kesinlikle birbirilerinden ayrı olarak üretilmemelidir.(Sahne içinde üretiliyor,olmadığı sürece müzik kullanılmamalıdır.)
    3. Kamera elde taşınılmalıdır. Elde taşınan kamera ile edilecek hareketlilik ya da hareketsizlikler serbesttir.(Film ,kameranın durduğu yerde çekilmemeli, kamera filmin olduğu yerde olmalıdır.)
    4. Film, renkli olmalıdır. Özel ışıklandırma kullanılamaz.(Eğer çekilecek olan sahnede filmin pozlandırması için çok az bir ışık söz konusuysa ,sahne kesilmeli ya da tek bir lamba kameraya iliştirilmelidir.)
    5. Optik numaralar ve filtreler kesinlikle yasaktır.
    6. Film gelişigüzel aksiyon içermemelidir.(Öldürme, silahlar, vs bulunmamalıdır.)
    7. Zamansal ve coğrafi yabancılaştırmalar yasaktır.(Kısaca film şimdi ve burada geçmelidir)
    8. Tür filmleri kabul edilemez.
    9. Film formatı 35 mm olmalıdır.
    10. Yönetmen, jenerikte belirtilmemelidir.

    Sizlere bu 10 maddenin dışında edilen iffet yeminin de söz etmek istiyorum bu yemini etmeyip bu kurallara uymayanlar Dogma – 95’in içerisinde kesinlikle yer alamaz.
    “Ayrıca bir yönetmen olarak kişisel beğenilerimden uzak duracağıma söz veriyorum! Ben artık bir sanatçı değilim. Anın bütünden daha önemli olduğunu düşündüğüm için, bir sanat eseri yaratmaktan sakınacağıma söz veriyorum. Amacım, karakterlerimin ve mekanlarımın içindeki gerçeği ortaya çıkartmaktır. Bunu tüm kişisel zevklerim ve kaygılarım pahasına yapmaya çalışacağıma söz veriyorum. Böylece iffet yeminimi ediyorum.”

    Gördüğünüz gibi Dogma – 95 oldukça özgürlükçü ve illüzyonist bir yaklaşımı içinde bulundurur asıl amaç izleyiciye gerçekçi bir yaklaşım sunmaktır. Her şey net ve sade olmalıdır. Yani Dogma 95- Yaratıcılığın sınırlarını zorlayan özgürlükçü bir kuramdır.

    BEŞ ENGEL FİLMİ VE ANALİZİ

    Beş Engel filmi 2003 yılında Danimarka yapımlı bir filmdir. Dogma 95’in öncülerinden olan Lars Von Trier ve Jorden Leth’in yönetmenliğinde yapılmıştır. Belgesel kategorisine giren bu film Leth’in daha önce çekmiş olduğu Kusursuz İnsan filminin sıfırdan yapılmak istenmesini esas alır. Trier iyi huylu ve alaycı bir şeytanken Leth, kusursuz düşüşünü gerçekleştirmeye çalışan bir kurbandır filmde. Leth’in her aceleci bulunduğu işte Trier şeytani bir usta gibi tabiri caizse işe burnunu sokuyor diyebiliriz. Ancak bu filmin tekrar çekilmesi için tek bir şart var. Öne sürülen 5 engele uymak. Yani bu filmin asıl amacının Leth’in yaratıcılığının sınırlarının zorlanması sağlanıp onu belirli anektodların yani kuralların dışına çıkartıp özgür olmasını sağlamaktır. Ancak Trier kurallarına karşı oldukça sert bir yaklaşım sergiler. Leth aylarca dünyanın adeta öbür ucuna giderek engelleri kısa bir sürede aşarak filmde bir sonra ki sahnede ne olacağı konusunda merak uyandırıyor. Bu filmin anlayışı biraz farklı gelebilir. Filmin amacını da sorgulayabilirsiniz. Ama asıl olan zaten bu sorgulamanın yapılmasıdır. Bu film aslında Dogma’yı doğrudan anlatmaktadır. O yüzden mutlaka izlemenizi tavsiye ediyorum. (Film Lovers’dan alıntılar yapılmıştır.)

    Filmdeki ilk kural: her planın 12 kareden fazla olmamasıdır. Leth bunu duyunca ne yapacağını şaşırır adeta afallar. Öneri olarak bir set kurabiliriz ya da ekran kullanabiliriz diyor ancak bunun mümkün olmadığını dile getiriyor Trier. Bu da Dogma’nın ilk maddesini hatırlatıyor bize. Filmdeki beş engeli sizler için sıralayalım:
    1.Engel: Leth Küba’da filmi set kullanmadan ve on iki kareden uzun süren bir çekim olmadan yeniden çekmelidir. Ve orijinal filmde sorulan soruları yanıtlaması gerekmektedir.
    İlk başta Leth set kullanamayacağını ve 12 kare ile film çekileceğini duyunca afallar ve aralarında bir ego savaşı yaşanır diyebiliriz. Bu durumu kabullenmekte zorlansa da başarıyla tamamlar.
    2.Engel: Dünyanın en kötü yerinde o yeri perdeye yansıtmadan yapmalıdır. Ancak burada şöyle bir durum var. Leth burada ‘adam’ rolünü oynamalıdır. Leth film için Mumbai’ye giderek saydam bir perde kullanır. Fakir halkı bu perdeye yansıtsa da tam anlamıyla 2.engele uyduğu söylenemez. Ufak bir ceza olarak filmi tekrar yapması için geri yollanır.
    3. Engel: Burada Leth’e iki seçenek sunulur. Ya filmi tekrar seçtiği gibi tekrar yapacak ya da Mumbai’de ki ikinci engeli tekrar edecektir. Mumbai’ye geri dönmek istemeyen Leth ilk seçeneği tercih eder. Brüksel’de filmi tekrar yapar. Ama bölünmüş ekran efektlerini kullanır.
    4.Engel: Leth’den filmi çizgi film olarak tekrar yapması istenir. Daha önceki film çekimlerinin animasyonlu versiyonlarının yaratıcı olan Bob Sabiston’un yardımlarıyla bu görevi tamamlaya çalışır ancak ilk başta bu görevi reddettiğini de söylemeden geçemeyiz. Çünkü kendisi çizgi filmlerden nefret eder. Tam anlamıyla bir çizgi film olmasa da çabalar sonucunda başarılı bir animasyon ortaya çıkmıştır.
    5.Engel: Trier zaten beşinci versiyonu yaptı ama Leth’in versiyonunun anılmasını ister. Trier tarafından yazılan bir metni seslendirerek okumasını istenir. Ve kendisi bu görevi de başarılı bir şekilde tamamlar.
    Peki bu filmde, film dilinin temel ögeleri nasıl kullanıldı ?
    Yönetmenlerin karşılıklı diyaloglarında zaman zaman tek kamera kullanılmıştır. Leth konuşurken ve puro içerken yakın plana geçildiğini görüyoruz. Bazı sahnelerde iki kamera tercih edilmiş yumuşak bir kamera hareketine rastlıyoruz. Oyuncu hareketleri göz önünde bulundurularak kullanılmış burada kamera hareketi. Ve hızlı bir şekilde cut yapıldığını da açıkça görmek mümkün. Bu da izleyiciyi illüzyonist bir yaklaşımla içine doğru sürüklüyor. Mekan ve ışık ise tabii ki doğal….

    Gördüğünüz gibi aslında bu film Dogma-95 kuramının kurallarını içererek yapılan bir filmdir. Neticede filmin yönetmenlerinden birisi bu kuramın öncülerinden olan Lars Von Trier’dir. Ses ve ışık tamamıyla doğaldır. Mekanlar stüdyo ortamı yerine doğal mekanlar tercih edilmiştir. Kamera aktüel yani el ile kullanılmıştır. Tripod vb hiçbir yardımcı araç kullanılmamıştır. Filmde yapay hiçbir unsur yoktur. Görsel efektler ve ses efektlerine başvurulmamış ve az bütçe ile nasıl başarılı bir film çekildiği açıkça ifade edilmiştir. Bütün bunların hepsini zaten Dogma – 95 kuramını anlatırken söz etmiştik.

    Neden Kusursuz İnsan filmi tekrar çekildi diye bakacak olursak;
    O zaman sizlere son olarak Dogma – 95 ‘i içinde barındıran diğer filmlerden de söz edip noktalamak istiyorum.
    İşte diğer filmler:
    Dogma # 1: Festen (Danimarka)

    Dogma # 2: Idioterne (Danimarka)

    Dogma # 4: The King Is Alive (Danimarka)

    Dogma # 6: Julien Donkey-Boy (ABD)

    Dogma # 8: Fuckland (Arjantin)

    Dogma # 12: Italiensk For Begyndere (Danimarka)

    Editör:Yağmur Genç

    Kaynak

    Doç.Dr.Cengis Asiltürk Ders Notları
    https://www.iienstitu.com/blog/kuram-nedir

    Dogme 95: Yaratıcılığın Sınırlarını Zorlamak

    Perspective Dergisi: Özgürlükçü sinema kuramı: Dogma 95

    https://www.slideshare.net/CeyhunKet/sinema-kuramlar

    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz

    Yeni İçerikler